Oktay Ekinci’nin üretkenliğini hep kıskanmışımdır. Cumhuriyet Gazetesi’ndeki ÇED Köşesi ve Uygarlıkların İzinde başlıklı nehir yazıları mimari kültürle entelektüel derinliğin dikkat çekici sentezleridir.

 Usta işi karikatürler, değme ustalara taş çıkartan mizah yazıları, piyanodan curaya, klasik müzikten halk ezgilerine uzanan icra yeteneğiyle Türkiye hezarfen - çok marifetli - bir evladını kaybetti. Kamuoyu onu seçkin bir mimar, önemli bir düşün adamı, meslek odaları iz bırakmış, çığır açmış bir öncü olarak tanıdı. 

Mimarlar Odası Genel Başkanlığı, İstanbul Şube Başkanlığı dönemleri, örgütlü mücadelenin pratiğinden gelen Oktay Ekinci’ nin meslek camiasının dışında tanınmasına, tek kişilik bir kurum haline gelmesine yol açmıştır. Muğla Belediyesi İmar Müdürlüğü yılları bir diğer yönüyle de mektepte öğrenilenlerin şehir planlamasına,  kent mimarisine uygulanırken meslek ahlakından, mimari duyarlılıktan ödün vermezliğinin kanıtlandığı dönemdir.

Meslek disiplini ve estetik duyarlılıkla bütünleşen mimari özen konusundaki ödün vermezliğine ilişkin kendisinden dinlediğim bir anıyı okurlarımızla paylaşmanın zamanıdır. Piyasa işi, yapsatçı taleplerine göre projeler üreten bir meslektaşı kendi evinin çiziminin Oktay Ekinci tarafından yapılmasını ister.“Benim elim ticarileşti. Ne yapsam olmuyor. Ortaya sıradan bir proje çıkıyor. Oktay’ cığım ne olur sen çiziver” der.

Kültürel mirasın korunması, tüm yurttaşlarca yarınlara kolektif bir mülkiyet olarak yitirilmeden aktarılması bilincinin oluşmasındaki bireysel çabalarının büyük etkisi olmuştur. Oktay Ekinci, yerelden evrensele ulaşmanın seçkin örneklerindendir. Ulusal olmadan evrensel olunamayacağının kanıtıdır.

Cumhuriyet’in kuruluş dönemi mimarisinin korunması konusundaki duyarlılığı bilimsel temellere dayanmaktadır. Köy Enstitüleri’nden kalan yapıların korunması, eğitim müzesi olarak yaşatılmasına ilişkin yazıları tekrar tekrar okunmalı ve  gereği de yapılmalıdır.

Azeri Türkçesiyle kaleme aldığı Ayhavar yazılarında kullandığı dil ve anlatım bizleri mizah tarihimizde yolculuğa çıkarır. Hiciv edebiyatımızın büyük ustası Sabir le buluşturur. Azeri Türkçesiyle teganni ettiği ezgiler Üzeyir Hacıbeyli’ ye götürür.

Türkiye’de rantın büyüğünün  kent talanından devşirildiği, yerel yönetimlere musallat olan yağmacı zihniyetin vurgunu legalleştirdiği  bir dönemde Oktay Ekinci’ nin duruşu önemlidir. Yüzlerce yılda oluşan kent estetiğine, kent kültürüne yapılan organize barbarlığa karşı verilen savaşla geçen bir ömür Ekinci’ nin hayat hikayesidir.

Oktay Ekinci’ nin mücadele pratiği, meslek odaları ve demokratik kitle örgütleri için alınacak derslerle doludur. Mimari alanının dışında ülkenin sürüklendiği modern ortaçağ karanlığına karşı verdiği savaşım, Cumhuriyet’in kazanımlarının korunması konusundaki duyarlılığı, aydın sorumluluğunun ne olması gerektiğinin çarpıcı örneklerindendir.    

Öncelikle hukukçuların ve başta barolar olmak üzere hukuk kurumlarının Cumhuriyet’in ekonomik, siyasal ve kültürel mirasının toptan tasfiyesine gidildiği bir süreçte yapmaları gerekenleri düşünürken Oktay Ekinci’ yi hatırlamalarında sayısız yarar vardır.



Av.Hüseyin Özbek