Bilindiği üzere, ‘’tazminat’’ kavramı maddi ve manevi anlamda uğranılan zarar karşılığında ödenen parayı ifade etmektedir. Kişilerin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi karşılamaya yönelik olarak yapılan ödemeler maddi tazminat kavramının konusunu oluştururken, mal varlığı dışındaki hukuki değerlere yapılan saldırılarla meydana getirilen eksilmenin giderilmesi ve zarara uğrayan şahsın manevi varlığında meydana gelen tahribatın kısmen de olsa hafifletilmesine yönelik ödemeler ise manevi tazminatın konusunu oluşturmaktadır. Uygulamada işverenler ile çalışan personel arasında çalışma şartları ve iş hayatı konusunda çeşitli nedenlerle ihtilaflar çıkabilmekte, hatta bu ihtilaflar taraflar arasında çözümlenemeyip yargıya intikal ettirilebilmektedir. Açılan davalar sonucunda da işverenler davacı personelin haklılık durumuna göre maddi ve/veya manevi tazminat ödemeleri ile karşı karşıya kalabilmektedirler. İşte bu şekilde mahkeme kararına göre personele yapılan manevi tazminat ödemelerinden gelir vergisi kesintisi yapılıp yapılmayacağı konusunda tereddütlerle karşılaşılmaktadır.


Personele yapılan manevi tazminat ödemeleri ücret olarak değerlendirilebilir mi?

Ücret, Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. maddesinde; “İşverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir. Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 25. maddesinde ise, gelir vergisinden müstesna tazminat ve yardımlar tadadi olarak sayılmıştır. Öte yandan, sözü edilen kanunun 94. maddesinde de, hizmet erbabına ödenen ücretler ile ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç) gelir vergisi kesintisi yapılması gerektiği hükme bağlanmıştır.

Yukarıda da ifade edildiği üzere, kişinin manevi değerlerinde sebep olunan zararın tazmin amacıyla mahkeme kararıyla maddi bir bedel olarak tayin edilen, ancak fiili bir çalışma ya da hizmetin karşılığı olmayan manevi tazminatın, bir işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak bir hizmet karşılığı yapılan bir ödeme olmaması nedeniyle ücret olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır. Dolayısıyla, bu şekilde çalışanlara yapılan ve ücret olarak değerlendirilmesi mümkün bulunmayan manevi tazminat ödemeleri üzerinden gelir vergisi kesintisi yapılmaması gerekmektedir. Bu konuda Maliye Bakanlığı da aynı görüşte olup, verdiği bir özelgede aynı doğrultuda idari görüş bildirmiştir. (MB. GİB. İzmir VDB.nin 27/08/2014 tarihli ve 84098128-120.03.04[612014/4]-495 sayılı özelgesi)

Personele ödenen manevi tazminatlar veraset ve intikal vergisine tabi olacak mı?

Manevi tazminat ödemelerinin veraset ve intikal vergisine tabi olup olmayacağı hususu, bu ödemelerin ivazsız intikal olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine bağlı bulunmaktadır. 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun;

1-) maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti uyruğunda bulunan şahıslara ait mallar ile Türkiye’de bulunan malların veraset yoluyla veya herhangi bir suretle olursa olsun ivazsız bir şekilde bir şahıstan diğer şahsa intikalinin veraset ve intikal vergisine tabi olduğu,

2-) maddesinde ise “İvazsız intikal” tabirinin, hibe yoluyla veya herhangi bir tarzda olan ivazsız iktisapları ifade ettiği, maddi ve manevi bir zarar mukabili verilen tazminatların ivazsız sayılmayacağı, hükme bağlanmıştır.

Dolayısıyla, ivazsız intikal olarak kabul edilmemesi nedeniyle maddi ve manevi bir zarar karşılığı ödenen paraların veraset ve intikal vergisine tabi tutulması kanunen mümkün değildir. Bu nedenle, açılan dava sonucu davacı personele ödenmesine hükmedilen manevi tazminat ödemeleri tutarına bakılmaksızın veraset ve intikal vergisine tabi olmayacaktır.