İşte Beren Saat’in canlandırmasına kesin gözüyle bakılan entrikacı, evlat katili, servet düşkünü Kösem Sultan’ın hayatı...

PERİHAN ÖZCAN / HT HAYAT
Çeyrek yüzyıl Osmanlı’yı yöneten Mahpeyker Kösem Sultan hayatını konu alacak televizyon dizisi dolasıyla gündemimize girdi. Beren Saat’in canlandıracağı ve dört asır boyunca entrikacı, evlat katili, servet düşkünü olarak anılan Kösem Sultan, günahları ve sevaplarıyla karşımızda.

Kırgın, kızgın ve tedirgindi. Haremin gizli dairelerinde saklayıp cellat kemendinden koruduğu, eliyle tahta oturttuğu oğlu, güzel hasekilerin sözüyle onu saraydan sürmüştü. Onca yıl yönettiği imparatorluk, yıllarca ölüm korkusuyla yaşadığından akli dengesinin bozulduğu söylenen, sonradan “Deli” sıfatıyla anılacak I. İbrahim’in elinde oyuncak olmuştu.

I. İbrahim, devletin ileri gelenlerinin padişaha düğmeleri kıymetli taşlardan samur elbise sunmasını buyurur, mücevherden kayık ısmarlar, sudan sebeplerle paşaların başını vurdururken o sessizce beklemişti. Yaşayan tek oğlunun iktidarı, onun hayat garantisiydi.

Ulema ve ocak ağaları, Sultan İbrahim’i tahttan indireceklerini bildirdiklerinde itirazının kâr etmeyeceğinin farkındaydı. Harem kapısındaki iki saatlik görüşme sonunda torununun padişah ilan edilmesine gönülsüz razı geldi. Endişesi IV. Mehmed’in 7 yaşında olmasından değil, yeniden ele geçirmek istediği iktidara I. İbrahim’in karısı olan gelini Hadice Turhan Sultan’ın da talip olacağını bilmesinden ileri geliyordu.

Hassas dengeleri ustalıkla muhafaza etmeyi genç yaşında öğrenmişti Kösem Sultan. Onu 27’sinde dul bırakan, Hürrem Sultan’ın 3. kuşak torunu I. Ahmed’in ardından başlayan kargaşa dolu 6 yılın sonunda, tahta henüz 12’sindeki oğlu IV. Murad otururken yeniçeriler ve ocak ağalarıyla birlikte hareket etmiş ve aldığı kararlarla Osmanlı topraklarına yayılan isyanları bastıracak kadar devlet işlerine hâkim hale gelmişti.

“Saadetli Arslanım” dediği Murad adına on yıl boyunca emirler verirken, vezirleri ona şöyle hitap ediyordu: “Benim devletlü efendim.” Kösem Sultan’ın elde ettiği bu güç, dört asır boyunca “entrikacı” ve “servet düşkünü” etiketleriyle açıklandı. Bugün zekâsı ve doğal yeteneğine vurgu yapılarak “devletin direği” olarak da anılıyor.

“Evlat katili” sıfatına karşı ne kadar “şefkatli ve merhametli” olduğu anekdotlarla anlatılıyor. Peki hangisi Kösem Sultan? Kültürel alışkanlıklarımız bizi taraf olmaya itiyor. Ancak önyargısız bir bakışla verilecek kısa cevap şu: Hepsi... I. İbrahim’in boğdurulmasına belki engel olabilirdi ama tekrar tahta çıkarılırsa onunla birlikte öldürüleceğini bildiği için infaz kararını onayladı. 


Yönetim zafiyetinin ve yeniçerilerin sultanlar üzerindeki tehditkâr gücünün yadsınamayacağı bir dönemde ocak ağalarıyla işbirliği yapmak durumundaydı ama dengeleri kendi lehine korudu. Denen o ki IV. Murad’ı haremden uzak tutmak için içoğlanlarına alıştırdı, hanedanın devamını sağlaması için I. İbrahim’i cariyelerle meşgul etti.

Evet, İstanbul’da ve Anadolu’da tebdil gezip yoksullara sadaka, hac yollarında şerbet ve su dağıtan, hastaların bakımını yaptıran oydu. Sadece haremin eskiyen cariyelerinin değil, araştırıp bulduğu yetim ve kimsesiz kızların çeyizlerini düzüp, mücevher ve birkaç kese altın verdikten sonra uygun gördüğü kimselerle nikâhladı.

Makam sahibi yaptığı damatları da gelire bağladı. Hapishaneleri gezip borç yüzünden hapis yatanların borcunu ödedi, katiller dışında diğer mahkûmlara da yardım eli uzattı. Camiler, hanlar inşa ettirip vakıflar kurdu.

Ama bütün bunları, rüşvet çarkından elde ettiği muazzam servetiyle yaptı. Aslında 1612’de Venedik elçisi Simon Cantarini’nin yazdıkları, o günlerde 20’lerini süren Kösem’in gelecekteki eylemleri hakkında bir fikir veriyor: “Güzel, kurnaz, birçok yeteneği olan, mükemmel şarkı söyleyen, I. Ahmed’in çok sevdiği ama devlet işlerini konuşmayacak kadar dikkatli davrandığı” bir haseki.

Hakkındaki bilgi kırıntıları onun Mora doğumlu, Rum asıllı bir papazın Anastasya, kısaca Nasya adlı kızı olarak tanıtıyor ve akıncılar tarafından esir alındığını, Bosna Beylerbeyi tarafından saraya gönderildiğini söylüyor. Buna göre I. Ahmed’le aynı yaşlarda, belki ondan birkaç yaş büyüktü. Haremdeki ilk adı “ay yüzlü” anlamına gelen Mahpeyker’di.

Onu Kösem ismiyle anan ilk kaynak ise İtalyan seyyah Pietro della Valle’nin 1645’te yayınlanan seyahatnamesi Voyages olarak karşımıza çıkıyor. Rivayete göre I. Ahmed bütün eski gözdelerinden daha çok sevdiği, önem verdiği için ona “sürünün önde gideni” manasında “Kösemen” dedi ve haremde bu lakapla anılır oldu.

Kösem, I. Ahmed’e aralarında Genç Osman’ın da bulunduğu beş şehzade doğuran Mahfiruz Sultan’ı saf dışı bırakarak isminin hakkını verdi. IV. Murad’dan sonra Süleyman, I. İbrahim, Kasım, Ayşe ve Fatma’yı dünyaya getirerek sarayın en güçlü kadını haline geldi. IV. Murad ve I. İbrahim ile torunu IV. Mehmed dönemlerinde aralıklarla çeyrek yüzyıl iktidarı elinde tuttu.

Son yıllarında, satılık makamlarında oturan devletliler ona “Valide-i Muazzama” (Büyük Valide) diye hitap ediyordu. Fakat Kösem Sultan’ın sonunu hazırlayan da bu nüfuzu ve vazgeçemediği iktidar tutkusu oldu. IV. Mehmed 7 yaşında tahta oturtulduktan sonra 60’larındaki Kösem, torunun yetkilerini üstlendi.

Ancak haremde kendisinin terbiye ettiği gelini Turhan Sultan’ın da hedefi buydu. İki kadın arasında büyük bir mücadele başladı. İkisi de ayrı ayrı haremağaları ve yeniçerilerle ittifak kurdu. Veziriazamları değiştiren, ticareti kontrolünde tutan Kösem Sultan, dengelerin aleyhine değiştiğini fark edince önlem almaya çalıştı.

Ne var ki son hamleyi, IV. Mehmed’i tahttan indirme planını öğrenen Turhan Sultan yaptı. Gelinkayınvalide arasındaki hesaplaşma, Kösem Sultan’ın suikasta kurban gitmesiyle sonuçlandı. 3 parmağı kırılıp kulakları yırtılarak mücevherleri yağmalanan Valide-i Muazzama sopa ve silahlarla dövülerek yerlerde sürüklendikten sonra öldü sanılarak Kuşhane Kapısı aralığına bırakıldı.

Yaşadığı anlaşılınca bir rivayete göre perde ipiyle başka bir rivayete göre kendi saçıyla boğulan Kösem Sultan, 3 Eylül 1651 günü et yığını halinde haremde oturma sekisine bırakıldı. Haremdekiler, ertesi güne kadar beklediği yerde mumlar yakıp dualar okudular.

Kösem Sultan’dan kalan 20 sandık florinle hazine açığının kapatılması, İstanbul Çakmakçılar’daki Büyük Valide Hanı’nın mühürlü odalarından çıkan sandıklar dolusu mücevher, kıymetli eşya, kumaş ve şallar, yağmalananlar haricindeki mal varlığının hudutları hakkında bir fikir verir.

Kösem Sultan’ın Osmanlı devlet yönetiminde kilit rolü olduğu bir gerçek, ama durduk durduk da onu neden şimdi hatırladık? Bunun tek nedeni, hazır Muhteşem Yüzyıl seti kuruluyken reyting garantili bir dönem dizisi daha çekilmeye karar verilmesi sebebiyle isminin gündeme gelmesidir.

Memleketimizde Osmanlı’daki saray entrikalarına duyulan merak, muhtemelen sezonlar boyu sürecek Kösem Sultan dizisinden sonra da dinmeyecek. Çünkü Kösem’in hikâyesinin bittiği yerde başka bir “Valide Padişah” hikâyesi başlıyor.

Saraya 12 yaşında giren Rus köle Turhan Sultan’ın yükselerek, 24’ünde Kösem Sultan’dan aldığı Osmanlı tahtını 30 yıl nasıl yöneteceği, üstelik hazır set kuruluyken, neden dizi olmasın, neden izlenmesin? Bir son dakika değişikliği olmazsa Kösem Sultan’ı Beren Saat canlandıracak.

Fakat ekranlarda Kösem Sultan’ın hikâyesi doludizgin sürerken, hararetle sorulacak esas sual şu olacak: Peki Turhan Sultan’ı kim oynayacak?

Suikasta kurban gidecek Bir son dakika sürprizi olmazsa, Kösem Sultan’ı Beren Saat canlandıracak. Saat, dizide tebdil gezip yoksullara sadaka dağıtacak, cariyeleri ve yetim kızları evlendirecek, hapishaneleri dolaşıp borç yüzünden hapis yatanların borcunu silecek.

Ama bütün bunları, rüşvet çarkından elde ettiği muazzam servetiyle yapacak. Ve gelini Turhan Sultan’la girdiği iktidar mücadelesi sonucu suikasta kurban gidecek.