2004 sayılı İİK’da yapılan değişiklikler reform niteliğindedir

6352 sayılı kanununla İİK’da yapılan değişiklikler reform niteliğindedir. Yasa koyucu bu değişikliklerle 2004 sayılı kanunda köklü değişiklikler yapmayı amaçlamıştır. Tasarının genel gerekçesinde şöyle denmektedir:

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren birçok değişiklikler yapılmış olmakla birlikte, bunlar köklü ve kapsamlı bir boyuta ulaşmamıştır.”


NEDİR BU KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLER?

Kararlar Gerekçeli Olacak

6352 sayılı kanunun 2. maddesi 2004 sayılı kanunun 8. Maddesine “İcra ve iflas dairelerince verilen kararlar gerekçeli olarak tutanaklara yazılır.”  fıkrasını ekleyerek artık icra dairelerinin kararlarının gerekçeli olmasını buyurucu biçimde düzenlemiştir.

Bu hükmü uygulamaktan hiç kimse kaçınamaz.

2. maddenin gerekçesi :

Madde 2- Maddeyle, kararların gerekçeli olarak icra tutanaklarına yazılması kabul edilmektedir.

Uygulamada talepler hakkında gerekçe yazılmadan karar verilmekte, genellikle bu işlem kaşe Kullanılarak yerine getirilmektedir. Bu değişiklikle, standart ifadeli kaşe kullanılmasının önüne geçilerek kararlarda yaşanabilecek keyfiliğin önlenmesi ve böylece etkin bir denetim sağlanması amaçlanmaktadır. Taraflar, gerekçesi olmayan kararları anlamada, değerlendirmede zorlanmakta, bu nedenle şikâyete veya itiraza konu etmektedirler. Bu şekilde kararlara gerekçe yazılması tarafları ikna etmede daha etkili olacak, aynı zamanda işlemin şikâyete konu edilmesi hâlinde etkin ve hızlı bir denetim sağlanması imkânı doğacaktır.

 

KEYFİLİĞİN ÖNÜNE GEÇMEK, TEREDDÜTLERİ ÖNLEMEK

Yasa koyucu icra dairelerinin kararlarını gerekçeli olacağını buyurucu biçimde düzenlerken, keyfiliğin önüne geçmeyi amaçlamaktadır. Yasa koyucu bu amacını madde gerekçesinde açıkça belirtmektedir. Yasa koyucu aynı şekilde mal haczi yaparken mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığına doğrudan icra memurunun kendisi karar verecek, bu kararını da 6352 sayılı kanunun 2. maddesiyle değişik 2004 sayılı kanunun 8.maddesinin buyurucu hükmüne göre gerekçeli olarak verecektir.

2004 sayılı kanunun 82.maddesine eklenen fıkra:

“İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir.”

Madde gerekçesinde yasa koyucu düzenlemenin amacını şöyle açıklamaktadır:

“Ayrıca, icra memurunun mal ve hakların haczi konusunda değerlendirme ve takdir yetkisine sahip

olduğu açıkça belirtilmek suretiyle uygulamada karşılaşılan tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.”

 

TEREDDÜTLER NELERDİR?

Yasa koyucunun hem genel gerekçede, hem de madde gerekçelerinde ısrarla üzerinde durduğu tespitler vardır. Bu tespitleri şöyle sıralayabiliriz.

 

Keyfilik,

Takdir hakkında tereddüt,

Para ile ilişki,

İcra personelinin kalite düzeyi

 

Yasa koyucunun bahsettiği takdir hakkındaki tereddüt icra memurlarının uygulamadaki yanlışlıklarıdır. Bu yanlışlar özet olarak haciz uygulamalarında icra memurlarının kendilerini taleple bağımlı görmeleri, takdir haklarını kullanmamalarıydı.  Oysa  2004 sayılı İİK’ya göre hacizden sorumlu kişi icra memurudur. Bazı Yargıtay kararların yanlış değerlendirilmesi vs. gibi nedenlerle icra memurları haciz uygulamasında talebi esas almaktaydılar.  

DENKLEM

 Keyfilik, uygulamadaki tereddütler,  icraların para ile ilişkisi aslında çözülmesi gereken bir denklemdi. Yasa koyucu bu denklemi çözdü. Şöyle ki; keyfiliğin önüne geçmek için icra dairesinin kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını buyurucu biçimde düzenledi. Tereddüdün önüne geçmek için eşyaların haczine icra memuru karar verir dedi. “Tedbir olarak da 6352 sayılı yasa ile yapılan yeni düzenleme icra dairelerinin para ile ilişkisini asgariye indirdi. 6352 sayılı kanunun 4. Maddesiyle değişik 2004 sayılı kanunun 9.maddesine göre artık icra dairelerine nakdi ödeme yapılamayacak, ödemeler adalet bakanlığı tarafından uygun görülecek bankalara yapılacaktır.

Aynı maddeye göre icra daireleri alacaklı veya vekiline nakdi ödeme yapamayacak, ödemeler alacaklı veya vekilinin göstereceği banka hesabına havale suretiyle yapılacaktır. Madde gerekçesinde bu düzenlemenin gerekçesi “icra dairelerinin para ile ilişkisini kesmek olarak” belirtilmektedir.

ŞEFFAFLIK

2004 sayılı İcra İflas Kanununa 6352 sayılı kanununun 3.maddesiyle eklenen 8/a maddesine göre icra ve iflas dairelerince yapılacak bütün işlemlerde uyap kullanılacaktır. Her türlü veri, bilgi, belge ve karar uyapa işlenecek ve uyapta saklanacaktır. Bu değişikliğe kadar icra ve iflas daireleri uyap sistemini diledikleri oranda kullanıyorlardı. Bu maddenin yürürlük tarihinden sonra icra ve iflas daireleri uyap sistemini kullanmadan hiçbir karar alamayacaklar, dosyaya uyap sistemine işlemedikleri hiçbir bilgiyi, belgeyi ekleyemeyeceklerdir.

İcra İflas kanununa eklenen 8/a maddesi yukarıdan beri açıklamaya çalıştığımız, şimdiye kadar icralarda uygulana gelen keyfiliği ve takdir hakkındaki tereddütleri gidermeyi amaçlamaktadır. İcraların aleniliği ve şeffaflığı, denetlenebilirliği kolaylaştıracaktır.

TEMEL HAK VE ÖZĞÜRLÜKLERİN KORUNMASI

6352 sayılı yasanın 16.maddesiyle değişik İİK’nun 82. Maddesinin yeni hali icra ve iflasta yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. Basın bu yeni dönemi günlerce “artık evlere haciz yok”, ev eşyaları haczedilmeyecek manşetiyle duyurdu. 82. Madde de yapılan değişikliklerle borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireylerinin ihtiyacı olan ev eşyaları artık haczedilemeyecek

Ayrıca serbest meslek sahiplerinin, zanaatkârların, esnafın sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve mesleğini sürdürmesi için gerekli olan her türlü eşyası haczedilemeyecek.

Madde gerekçesinde bu değişikliğin esas amacının temel hak ve özgürlüklerin korunması olduğu belirtilmektedir. Madde gerekçesi:

“Madde 9-Maddeyle, alacaklı ile borçlu arasındaki menfaat dengesinin sağlanması, temel hak ve

özgürlüklerin korunması, haczinde ekonomik yarar bulunmayan ya da muhafazasında ve satışında güçlük çekilen eşyaların hacizlerinin önlenmesi amaçlanmaktadır. “

 

GEÇİCİ 10. MADDE

Geçici 10. Madde yasanın yürürlük tarihinden önce başlatılan icra işlemleri için eski yasa uygulanacaktır demektedir. Adaletbiz’in yaptığı araştırmaya göre bazı icralar “takip işleminin kavramını yanlış yorumlayarak eski takip işlemlerine dayalı olarak yeni yaptıkları hacizlerde eski 82. Maddeyi uygulamayı devam etmektedirler. Bu ciddi bir gaftır. Geçici 10. Madde eski dosyalar veya eski takipler dememektedir. Takip işlemleri demektedir.  Yeni yapılacak her işlem yeni yasaya tabi olmak zorundadır. Çünkü temek hak ve özgürlüklerin korunması ertelenemez bir görevdir.

 

ŞEFFAFLIĞA DİĞER BİR ÖRNEK

 

6352 sayılı yasanın 24.maddesiyle değişik 2004 sayılı kanunun 114.maddesine göre satış ilanı “elektronik ortamda” yapılır.

“Açık artırmaya elektronik ortamda teklif verme yoluyla başlanır. Elektronik ortamda teklif verme, birinci ihale tarihinden on gün önce başlar, ihalenin tamamlanacağı günden önceki gün sonunda sona erer; ikinci ihalede ise elektronik ortamda teklif verme birinci ihaleden sonraki beşinci gün başlar, en az on gün sonrası için belirlenecek ikinci ihalenin tamamlanacağı günden önceki gün sonunda sona erer. Elektronik ortamda verilecek teklifler haczedilen malın tahmin edilen kıymetinin yüzde ellisinden az olamaz; teklif vermeden önce, haczedilen malın tahmin edilen kıymetinin yüzde yirmisi nispetinde teminat gösterilmesi zorunludur.”

Açık arttırmaya elektronik ortamda teklif verilmesi ve ihaleye elektronik ortamda verilen teklifle başlanması icra mafyasının sonunu getirecektir.

 

İCRA İFLAS DAİRELERİ BU DEĞİŞİKLİKLERİ ETKİLİ BİR BİÇİMDE UYGULAYABİLECEKLER MİDİR?

 

Yasa koyucu bu konuda tereddüt ettiği içindir ki 2004 sayılı İİK’nun 1. Maddesinde değişiklikler yapmıştır. Bu değişikliğin amacı madde gerekçesinde “icra ve iflas dairelerinde kaliteyi arttırması olarak” açıklamaktadır. 1. Madde gerekçesi:

 

Madde 1- Maddeyle, icra dairelerinde çalışan personelin uzmanlaşmasını sağlamak ve böylece hizmet kalitesini artırmak amacıyla, sadece icra dairelerinde çalışacak icra kâtipliği kadrosu ihdas edilmektedir. Yapılan yeni düzenlemeye göre, icra müdür ve icra müdür yardımcıları, Adalet Bakanlığı tarafından yaptırılacak olan yazılı sınav ve yine Bakanlıkça yapılacak sözlü sınav sonucuna göre atanacaktır. İcra kâtipleri, merkezî sınavda başarılı olanlar arasından Bakanlıkça yetki verilecek adalet komisyonları tarafından yapılacak uygulama ve sözlü sınav sonucuna göre atanacaktır. İcra dairelerinde görev yapan kadrolu icra kâtiplerinin yeterli olmaması durumunda, Bakanlıkça belirlenecek esaslar çerçevesinde adalet komisyonlarınca icra dairelerinde zabıt kâtibi, mübaşir ve hizmetli görevlendirilecektir.”

 

Yasa koyucu icra ve iflas dairelerindeki düzeyin farkındadır ve kaliteyi arttırmak için 1. Maddede yeni düzenlemeler yapmıştır.

 

80 YILLIK ALIŞKANLIK

İcra ve iflas dairelerinde 80 yıldır süre gelen alışkanlıklar mevcuttur. Bu alışkanlıkların bu yasayla bir günde değişmesi beklenemez. Yeni yasayla yapılan birçok değişiklik eski yasanın özünde mevcuttu. Eski yasa kötü ve keyfi uygulamalarla birçok haksızlığa neden olduğu için 6352 sayılı kanunla icra ve iflas kanununda köklü değişikliklere gidilmiştir. Eski yasanın özü geliştirilmiş, mevcut maddeler daha net hale getirilmiş ve yasaya yeni maddeler, yeni fıkralar eklenmiştir.

İcra ve iflas dairelerinin kısa sürede bu değişiklikleri doğru biçimde kavrayıp uygulayacakları konusunda daha şimdiden tereddütler oluşmaya başlamıştır.

 

ANAM ÇAMAŞIRLARINI LEĞENDE YIKIYORDU

adaletbiz 82. Maddenin icralarca nasıl uygulandığını tespit etmek amacıyla iletişim sağlayabildiği 8 icra dairesiyle görüştü. Bu icra dairelerinden birisinin müdürü telefonda şöyle diyordu:

“Benim anam çamaşırlarını leğende yıkıyordu. Ben çamaşır makinesini de, buzdolabını da haczederim”

 

Oysa 82.maddenin gerekçesinde maddedeki değişikliğin amacı (temel insan hak ve özgürlüklerini korumak) olarak belirtilmektedir.

 

YAŞAM HAKKI HER İNSANIN TEMEL HAKKIDIR

Yaşam hakkının koşulları ise çağa göre değişmektedir. Bir başkası çıkıp “ecdadımız mağaralarda yaşıyordu veya kerpiç evlerde yaşıyordu. Borçlunun konuta ihtiyacı yoktur” diyebilir. Oysa 82. Madde borçlunun “haline münasip evi” demektedir. Bu kavram çağa göre değişir. 50 yıl önce kerpiç bir ev sosyal bir konut sayılabilirdi, ama bugün sayılamaz.

 

 

KEYFİ DAVRANIŞIN TCK’DAKİ KARŞILIĞI

Devlet memurlarının görevlerinin gereklerine aykırı davranmalarının veya keyfi davranmalarının TCK’daki karşılığı asgariden “görevini kötüye kullanma” başlığını taşıyan TCK’nun 257.maddesidir. 257.madde şöyledir:

MADDE 257 - (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir (Değişik ibare: 6086 - 8.12.2010 / m.1) “menfaat” sağlayan kamu görevlisi, (Değişik ibare: 6086 - 8.12.2010 / m.1) “altı aydan iki yıla kadar” hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir (Değişik ibare: 6086 - 8.12.2010 / m.1) “menfaat” sağlayan kamu görevlisi, (Değişik ibare: 6086 - 8.12.2010 / m.1) “üç aydan bir yıla kadar” hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) İrtikap suçunu oluşturmadığı takdirde, görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kamu görevlisi, (Değişik ibare: 6086 - 8.12.2010 / m.1) “bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile” cezalandırılır.

Maddenin 1. Fıkrası “menfaat sağlayan kamu görevlisinin 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırır “demektedir.

KAMU GÖREVLİSİ BİR MENFAAT SAĞLAMAMIŞSA

Maddenin 2. Fıkrasına göre kamu görevlisi bir menfaat sağlamamış olsa bile görevinin gereklerini yapmayarak kişilerin mağduriyetine neden olmuşsa “3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırır “ demektedir.

Keyfilik bir görev ihmalidir.


Rahmi ofluoğlu

(AVUKAT)