“Sene 1942...

Babam, başbakan.
Aynı zamanda, Fenerbahçe başkanı.
Ankara’dayız. Fenerbahçe’nin Ankara’da maçı var. Kardeşim ve dayımla birlikte maça gitmek istiyoruz. Ama, havamız olsun diye, bizi babamın götürmesini istiyoruz. Babamdan çekindiğimiz için söyleyemiyoruz, anneme söylüyoruz. Annem, babama aktarıyor, çocukları maça götür diyor. Babam, peki diyor. Hep birlikte başbakanlık makam aracına biniyoruz, stada geliyoruz. Şeref tribününe oturup, sahayı en güzel yerden seyredeceğimizi düşünürken... Babam şoföre sesleniyor, şurda dur diyor. Cüzdanından para çıkartıyor, dayıma veriyor; haydi bakalım çocuklar, gişenin önüne geldik, gidin biletinizi alın diyor!”

*

Oğlu anlatıyor bunu...
Şükrü Saracoğlu’nun oğlu.

*

Başbakan, Fenerbahçe başkanı...
“Avanta almayacaksın” diyor.

*

Alt tarafı bilet...
Evladına bile ayarlamıyor.
“Her ne almak istiyorsan, mutlaka parasını ödeyeceksin” diyor.
“Suiistimalin küçüğü büyüğü olmaz” diyor.

*

Sene 1946...
Seçim bitmiş; Şükrü Saracoğlu kendisini milletvekili seçen İzmir halkına teşekkür etmek için, doğum yeri olan Ödemiş’e gidiyor. Yanında oğlu var. Masa donatılıyor. Haliyle, rakı, bira servisi yapılıyor. Başbakan bira içiyor. Oğlu gazoz içiyor. Ödemiş belediye başkanı soruyor, evladım, yaşın 18’den büyük, niye hâlâ gazoz içiyorsun? Başbakanın oğlu cevap veriyor, babamın bira içtiği masada, bana gazoz içmek düşer diyor. Bunu duyan başbakan, hemen garsona sesleniyor; delikanlı, benim birayı kaldır, bir duble rakı getir diyor... Ki, babanın rakı içtiği yerde, evladı da rakının bi alt kademesi bira’yı içebilsin diye!

*

Hoşgörüye bak...
Zarafete bak kardeşim.

*

Başbakan Saracoğlu, Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin balosuna gidiyor. Müzik tatlı tatlı çalıyor. Bir genç kız, başbakanın yanına yaklaşıyor, dansa davet ediyor. Başbakan reddediyor, böyle olmaz diyor. Ortam buz kesiyor. Kızcağız fena halde bozuluyor, masasına dönüyor. İki dakika sonra... Başbakan kalkıyor, o genç kızın yanına gidiyor, benimle dans eder misiniz lütfen diyor. Herkes şaşırıyor. Başbakan gülümsüyor, dansa erkek kaldırır, sırf başbakanım diye bir genç kızımızı ayağıma getirtmem diyor.

*

(Başbakanın ayağına gidip dansa kaldırdığı o genç kız, Feriha Sanerk, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın emniyet müdürü oldu... Şimdilerde kızlı-erkekli’ye tahammül edilemeyen Türkiye’de, bir zamanlar bunlar oluyordu!)

*

Ve, seneler geçiyor.
Başbakanlar değişiyor.
Fenerbahçe başkanları değişiyor.
Kadıköy’de maç var.
Fenerbahçe başkanı Faruk Ilgaz, stada giriş yapmak üzere geliyor. O sırada gözü takılıyor, bilet kuyruğunda bekleyen, yaşı hayli ilerlemiş, bastonlu bir beyefendi görüyor. Dikkatlice bakıyor, o da ne? Bilet kuyruğunda bekleyen beyefendi, Şükrü Saracoğlu!

*

Çünkü, seneler geçiyor ama, evladına bile avanta vermeyen başbakanın, zihniyeti aynı kalıyor; her ne almak istiyorsan, mutlaka parasını ödeyeceksin.

*

Çünkü, ateşten gömleği giymiş, milli mücadelede kanla-barutla yoğrulmuş, boğazından tek kuruş haram lokma geçmemiş, milletin çıkarlarını ailesinden, evladından, kendinden önce tutmuş adamlardı onlar; adam gibi adamlardı.

*

E bakıyoruz bu dönemin baba-oğul’larına...

*

Babası, oğlunu arıyor, paraları sıfırla diyor, öbürü kasaları hallettim, 30 milyon avro kaldı babacım diyor; Fenerbahçe başkan adayı şunları şunları söylesin, yönetime bunlar bunlar girsin, bizden olmayanlara hesap sor diyor, öbürü de peki babacım filan diyor.