Taahhüdü ihlal mutlaka suç olmaktan çıkarılacak, çünkü çağdaş hukuka aykırı, tıpkı karşılıksız çek suçu gibi...
Peki neden insanlar bugün çile çekiyor?
Ne TCK ile uyumlu, ne modern ceza hukuk ile, ne anayasa ile ve ne de uluslararası sözleşmelerle uyumlu.. Ama hakimler şakır şakır İİK 340. Maddeden ceza veriyor.., Binlerce esnaf ya hapiste, ya da kaçak..

Peki neden?

Hakimler kendilerinden böyle beklendiğini mi düşünüyorlar?  Hakim kesimlerin taleplerine mi cevap veriyorlar?

Eski Eyüp Cumhuriyet Başsavcısı 3167 sayılı çek kanunu kast ederek  bir panelde mahkemeler “çek tahsil bürosu gibi çalışıyor” demişti.

Çeke hapis cezası için akademisyenler  “bu suç düzenlemesi  TCK’ya, anayasaya, modern ceza hukuku ilkelerine, uluslararası sözleşmelere aykırıdır” diyorlardı. Buna rağmen mahkemeler ceza vermeye devam ettiler.

3167 sayılı kanun Anayasa Mahkemesine gitti, mahkeme 2003 yılında iptal istemini ret etti. Aynı şekilde 5941 sayılı kanunu ana muhalefet iptal istemi ile Anayasa mahkemesine götürdü. Anayasa mahkemesi iptal istemini ret etti. Mahkemeler ceza vermeye devam etti..  On binlerce insan bu yaslardan hapse girdi.

Sonunda AKP hükümetinin teklifi  ile TBMM 6273  sayılı yasa ile çek suçlarına son verdi..  Karşılıksız çeki  suç olmaktan çıkaran 6273 sayılı yasanın genel gerekçesinde “karşılıksız çeke cezanın ceza hukuku ilkelerine, modern ceza hukuku prensiplerine, anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu” vurgulandı.

Peki bütün bu aykırılıkları neden mahkemeler görmedi, neden Yargıtay fark etmedi, neden Anayasa mahkemesi yasanın anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile yapılan iptal başvurusunu geri çevirdi? Neden? Var mı bunun izahı?

Şimdi taahhüdü ihlal cezası 5237 sayılı yasanın 21. Maddesi ile bağdaşıyor mu? 21. Madde” kast olmadan suç oluşmaz” diyor. Peki mahkemeler ödeme şartının ihlali cezasında kast unsurunu değerlendiriyor mu? Hayır.. TCK’nı 5. Maddesi  “ Bu kanun özel ceza kanunlarını ve ceza içeren diğer kanunları kapsar” diyor.  Neden mahkemeler kanunun bu amir hükmüne uymuyorlar.. Mahkemelerin böyle bir lüksü var mı?
Ünlü bir Profesör, İstanbul Barosu'nda 5941 sayılı kanunla ilgili bir panelde suçta kast üzerine ilginç sözler söylemişti.( Hocanın konuşma kaydı bizde saklıdır.) "Karşılıksız çek suçlarında suç çekin tanziminde oluşur" demişti.. Eminim hocanın kendisi de bu söylediklerine inanmıyordu. Hocayı savcıların hazırladığı karşılıksız çek iddianameleri bile yalanlıyordu. Çünkü bu iddianamalerde suç tarihi karşılıksız işleminin yapıldığı tarihtir. Ceza hukuku kastın fiil esnasında devam ediyor olması gerektiğini söyler. Hoca bu basit gerçeklere rağmen salonda bulunanların duymak istediğini söylüyordu.

İcra taahhüdü icap ve kabul ile oluşan bir sözleşme değil midir? "Sözleşmeden kaynaklanan bir edimin yerine getirilmemesinden ötürü hiç kimsenin özgürlüğünden yoksun bırakılamayacağını"  söyleyen Anayasanın 38.maddesi T.C . Mahkemelerini bağlamıyor mu? Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi Ek 4 Nolu Protokolün 1. Maddesi ile paralel bir düzenleme olan anayasanın bu hükmü neden görmemezlikten geliniyor?

Taahhüdü İhlal çek kanununda olduğu gibi mutlaka suç olmaktan çıkarılacaktır. Peki neden insanlara bugün çile çektiriliyor?

Üstelik Yargıtay Ceza Genel Kurulu 22.01.2002 tarihli, Esas No 2001/17HD-294 kararında “taahhüt sözleşmesinden sonra meydana gelen imkânsızlıktan ötürü ödeme taahhüdü yerine getirilemez ise suç oluşmaz demektedir. http://rahmiofluoglu.wordpress.com/icra-iflas/ceza-genel-kurul-karari/

Hukuksuzluklara yargı göz yumacak, yasama organı hukuksuzluğa sön verecek, ne güzel kuvvetler ayrılığı, ne güzel hukuk devleti bu? Bu yüzden Türkiye kötü yargılamada dünya birincisi..

Demokratik hukuk devletinde yargı denetlenebilmeli ve hesap sorulabilmeli.. Mahkemelerin yasaları göz ardı etmek gibi bir lüksleri yoktur..

Yarın mutlaka taahhüdü ihlal suç olmaktan çıkarılacak ve eminim çek kanununun genel gerekçesinde olduğu gibi "bu suç düzenlemesinin anayasaya, uluslararası sözleşmelere, ceza hukuku ilkelerine aykırı olduğu" vurgulanacak..

Peki neden insanlara bugün çile çektiriliyor?

Rahmi Ofluoğlu (avukat)