ÖZETİ: Dava, davacının aldığı ölüm aylığını, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca iptal eden kurum işleminin iptali ile aylıkların kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması ve ödenmeyen aylıkların ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesi istemine ilişkindir. Davaya dayanak olan 5510 sayılı Yasanın 56. maddesi hükmünün 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmesi ve bu tarihten önce benzer bir yasal düzenlemenin bulunmaması, aynı Yasanın 101. maddesinde bu yasadan kaynaklanan uyuşmazlıkların aksine hüküm bulunmadıkça iş mahkemelerinde görüleceği amir hükmüne yer verilmesi ve davalı kurum kontrol memuru tarafından ilgili maddenin yürürlük tarihinden sonraki bir tarih olan 29.03.2012 tarihinde davacı ve boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşadığına ilişkin denetim raporu düzenlenmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu uyuşmazlığın adli yargı yolu içerisindeki iş mahkemelerinde; iş mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise iş mahkemesi sıfatı ile asliye hukuk mahkemelerinde görüleceği, dolayısı ile hükmü veren mahkemenin görevli olduğu açık olup; mahkemesince, işin esasına girilerek davacı ve boşandığı eşi arasında kanunun yürürlük tarihi olan 01.10.2008 ve sonrasında fiili birlikte yaşamın bulunup bulunmadığı usulünce araştırılıp tespit edilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin; davanın yargı yolu yokluğu ve görevsizlik nedeni ile usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Davacı, maaşın kesilmesine ve maaşların iadesine ilişkin işlemin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, yargı yolu yokluğu ve görevsizlik nedeniyle reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, davacının aldığı ölüm aylığını, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca iptal eden kurum işleminin iptali ile aylıkların kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması ve ödenmeyen aylıkların ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın yargı yolu yokluğu ve görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, görevli yargı yolunun belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre “yargı yolunun caiz olması” dava şartı olup mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiş olup Yasa'nın 101. maddesine göre bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde görülür.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının eşinden 09.12.2003 kesinleşme tarihli ilam ile boşandığı, davalı Kuruma, 13.09.2003 tarihinde ölen babasından dolayı kendisine yetim aylığı tahsis edilmesi için talepte bulunduğu, ihbar üzerine yapılan soruşturma neticesinde davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Kontrol memuru tarafından düzenlenen 29.03.2012 tarihli raporda, davacı ve eski eşinin araştırma yapıldığı tarih itibari ile fiilen birlikte yaşadıkları tespitine yer verildiği anlaşılmaktadır. Davacının işbu davayı açmadan önce idari yargıda dava açtığı; davasının adli yargı yolunun görevli olduğundan bahisle reddedildiği, mahkemesince ilgili idari yargı kararının kesinleşme şerhli onaylı suretinin dosya içerisine alınmadığı görülmüştür.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56. maddesinin ikinci fıkrasında, “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar. 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56. maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir.
İlgili maddi hükmüne göre, boşanma tarihi itibarıyla gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda da; davaya dayanak olan 5510 sayılı Yasanın 56. maddesi hükmünün 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmesi ve bu tarihten önce benzer bir yasal düzenlemenin bulunmaması, aynı Yasanın 101. maddesinde., bu yasadan kaynaklanan uyuşmazlıkların aksine hüküm bulunmadıkça iş mahkemelerinde görüleceği amir hükmüne yer verilmesi ve davalı kurum kontrol memuru tarafından ilgili maddenin yürürlük tarihinden sonraki bir tarih olan 29.03.2012 tarihinde davacı ve boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşadığına ilişkin denetim raporu düzenlenmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu uyuşmazlığın adli yargı yolu içerisindeki iş mahkemelerinde; iş mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise iş mahkemesi sıfatı ile asliye hukuk mahkemelerinde görüleceği, dolayısı ile hükmü veren mahkemenin görevli olduğu açık olup; mahkemesince, işin esasına girilerek davacı ve boşandığı eşi arasında kanunun yürürlük tarihi olan 01.10.2008 ve sonrasında fiili birlikte yaşamın bulunup bulunmadığı usulünce araştırılıp tespit edilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin; davanın yargı yolu yokluğu ve görevsizlik nedeni ile usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 31.03.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.