ABD’li kadın ve Türkiye imajı!
O da “dolaştığı dünyanın diğer ülkelerinde değil, maalesef Türkiye’de” bu felaketle karşılaşmıştı. ABD’de Sarai Sierra olayı doğal olarak büyük yankı yarattı. Türkiye’deki katilin aramalarına FBI ve başka istihbarat grupları karıştı. Kısacası bu feci olay dünya çapında infiale neden oldu. Örneğin CBS internet sitesinde editör “İstanbul’da hırsızlık, tecavüz gibi suçların yaygın olduğundan” söz etmiş arkasından da buna rağmen İstanbul’un “Türkiye’nin diğer şehirlerinden daha güvenli” olduğunu belirtmiş. İstanbul’un imajını düşünün, sonra onu da geçip “diğer şehirler”in imajına yanın..
GÜVENLİK SIFIR!
Dünyanın şüphesiz, tartışmasız en güzel ülkelerinden birinde yaşıyoruz ama insanlıktan çıkmış barbarlar yüzünden ve o barbarların kontrolsüzlüğü, ortalığa salıverilmesi yüzünden memleket ilk çağ ilkelliği içinde..
Mesela en basit örnek; “uyuşturucu alan ünlüler gazetelerde teşhir edilerek sorgulanıyor” ama sokaklar-parklar hiç umursanmayan uyuşturucu satıcılarıyla, kullanıcılarıyla, gece sabahlara kadar parklarda içenlerle, tinercilerle dolu.. Bebek’in ortasında insanları durup dururken bıçaklıyorlar, kim cezalandırıldı bilinmiyor.
KADIN YALNIZ SEYAHAT EDER!
CBS’te Sierra olayını tartışan okurlar arasında “Evli bir kadının tek başına fotoğraf çekmek için başka bir ülkeye gitmesini” eleştirenler de olmuş ama bence hiç alakası yok. Bugün (hatta onlarca yıldır) kadınlar, kadın gazeteciler tek başına Güney Amerika’dan Çin’e, Kore’ye hatta Ortadoğu’ya kadar her ülkeye gidiyor, her köşesini de geziyor. Bisikletle dünyayı da dolaşıyor. Ama ne zaman yolları Türkiye’ye düşse oradan “tecavüze uğramadan ve sağ” kurtulamıyorlar.. İğrenç değilse nedir bu durumun adı?
Sakın bana “abartıyor” filan demeye kalkmayın, kendi kadınlarımızın “kendi kocaları” tarafından nelerle karşılaştıklarını hatırlayın, sonra konuşun. Sizi bilmem, ben utanıyorum!
Yıllardır tecavüz ve cinayetlerin (çocuklara, bebeklere bile) önlenmemesinden, çocuk tecavüzlerinde “çocuğun rızası”nın aranması gibi çağdışı bir yöntemin hala kullanılıyor olmasından, kadın ve çocuk saldırılarına çözüm için ciddi gayret gösterilmemesinden, kadın cinayetlerine sıradan olay gibi bakılmasından.. “Vahşete kurban giden her genç kadın, geride bıraktığı her bebek benim çocuğum” diyen tek bir milletvekili olmamasından.. Çok şeyden!
CHP’de kazan kaynamaya başlamış!
Yerel seçimler yaklaşırken CHP’de yine içerden birilerinin kazanı yaktıkları, kaynatmaya başladıkları duyuluyor. Birgül Ayman Güler’in konuşması hakkında araştırma yaparken şahsen duyduklarım da o haberleri doğrulayacak nitelikte..
Referandumda CHP içinde sırf Kemal Kılıçdaroğlu başarısız olsun ve genel başkanlık yarışı tekrar başlasın diye “kendi partisinin aleyhinde” çalışanları gözüyle görenler olmuş, ben de bunu birkaç kez yazmıştım, hiçbir itiraz gelmedi. Şimdi yerel seçimler için “aynı senaryo” tekrar sahneye konma hazırlığındaymış. Bunu gerçekleştirmek için önce “İstanbul’da partilerinin başarısız olmasını, hatta hezimete uğramasını”, sonra da bir kez daha olağanüstü kongreye gidilmesini sağlamak isteyen “bir grup” çoktan faaliyete başlamış bile..
HIRS HERŞEYİN ÖNÜNDE..
Bu nedenle önce Mustafa Sarıgül’ün CHP’den aday olmasını önlemeye çalışmışlar. Onun “Kürt vatandaşlardan da alacağı bilinen oyların önünü kesmek” de bu planın içindeymiş. Parti yönetimi bu gayretleri fark edince çözüm arayışına girmiş ama bugüne kadar “koltuk hırsları nedeniyle” ülkenin Ana Muhalefet Partisi olduğuna
bakmadan partilerini kongreden kongreye sürükleyen ve giderek yeni isimlerinde katıldığı ekibin her çözümün önünü tıkayacağı, bu parti içi kavgayı da hiç bitirmeyeceği söyleniyor.
Bir de Kemal Kılıçdaroğlu’nun baştan beri bunların hepsinden haberdar olduğu.. Vallahi kim ne yapacak, nasıl önleyecek bilinmez ama gerçekten de bu çekişmeler durdurulmadığı takdirde CHP’nin diğer konuları çözmesi mümkün olamaz. Hele de tam seçim öncesi aklına gelmiş gibi (nasıl zamanlama ise) partilerinden ayrılarak yıpratan belediye başkanları na sahipken..
Burada Kılıçdaroğlu’nun da gözden kaçmayan bir yanlışından söz etmek lazım; çoğu kez ufak bir hatada adamlarını orta yerde bırakıp arkasına bakmadan yürüyor.Belki bir özeleştiri ona da iyi gelecektir!
Kan gölüyle bakan karşılama!
İçişleri Bakanı Muammer Güler’i İstanbul Valiliği döneminden tanıyoruz gazeteciler olarak.. Her zaman nazik, dikkatli bir valiydi. Şimdi tabii onunla ilgili haberleri çok sık duyacağız. İlk haberlerden biri son derece üzücüydü, hatta dayanılmaz.. Hatta bakarken gözleri yaşartacak, kalpleri sıkıştıracak kadar üzücü, öfke yaratıcı ve her şey..
Bakan Mardin’den Midyat’a giderken her geçtiği yerde zavallı koyunları önüne yatırıp yatırıp kurban etmişler, tam 29 koyun.. Ortalık kan gölüne dönmüş.. (Bayılacağım artık, iyi bir haber duyamayacak mıyız hiç?). Fotoğraflar inanılır gibi değil, sırf yağ çekmek için Bakanın hemen önüne çöküyorlar, elde bir bıçak, önde sıraya dizilmiş koyunlar, kuzular.. Zavallı hayvanlar debelenirken ve usulüne göre, en çabuk şekilde kesilmediği için de kim bilir nasıl acı çekerken, ver yansın!
DURUN, YAPMAYIN!
O durumu gören Bakan’ın doğrusu; “Durun, ben bunu istemiyorum, yaptığınız yanlıştır, yazık bu hayvanlara” demesini beklerdim. Özellikle de Muammer Güler’den beklerdim ama görünüşe göre hiç tepki göstermeden kabullenmiş.
Kürk giyen kadınlara gösterilen tepkinin aynısını bu olaylar da hak ediyor (haydi ‘et ihtiyaçtır’ diye hayvan kesmek hak sayılıyor, bu ne), neden hep çelişkiler içindeyiz, neden bir türlü “istikrar, ilke, sağduyu” kazanmıyor!
Yeter artık bu vahşete geçit verilmesin!