Anayasa Mahkemesi (AYM), “makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği” gerekçesiyle yapılan bir başvuruda, başvuru sahibinin avukatının UYAP üzerinden mahkeme kararını okuduğu ve 30 günlük sürenin böylece başladığı gerekçesiyle “süre aşımı nedeniyle kabul edilemez” kararı verdi. Karara muhalif kalan Selahattin Menteş ise 30 günlük sürenin başlangıcında tebligat sisteminin esas alınması gerektiğini vurguladı.
"ERİŞİM HAKKI KISITLANIR"
AYM Birinci Bölümü, dün, “itirazın iptali istemiyle açılan davada yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına” ilişkin bir başvuruda, “süre aşımı nedeniyle kabul edilemez” kararı verdi. Kararda, başvurucunun avukatının UYAP üzerinden kararı 13 Mayıs 2019’da okuduğu, kararın ise 19 Haziran 2019’da tebliğ edildiği ve tebliğ edildiği gün AYM’ye başvuru gerçekleştirildiği aktarıldı. Kararı öğrenmenin, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmediği, başka şekillerde de öğrenmenin söz konusu olabileceği kaydedilen kararda, avukatın UYAP üzerinden kararı gördüğüne işaret edilerek, “Bu işlemi yapan ilgililerden işlem sırasında nihai kararın sonucunu öğrenmeleri beklenir. Böyle bir durumda işlem yapılırken nihai kararın sonucunun öğrenildiği kabul edileceğinden bireysel başvuru süresinin bu tarihten başlatılması gerekir” denildi.
AYM üyesi Selahattin Menteş ise karara muhalif kaldı. “Adli, idari ve hukuki işlemlerin yazı, ilan veya elektronik olarak muhataba bilidirilmesi ve bu bildirimin belgelendirilmesi” olarak tanımlanabilecek tebligat sistemine işaret eden Menteş, “Tebliğ öncesi UYAP üzerinden karara ulaşma imkânı varlığı gerekçe gösterilerek başvuru süresinin geçmiş sayılması, kişilerin mahkemeye erişim hakkını orantısız bir şekilde sınırlamaktadır. Sürenin başlaması için tebligata ilişkin genel esaslardan ayrılınarak öğrenme kavramına indirgemek, yorum yoluyla sınırlandırma yapmak olur” dedi.
KÖKSAL: BAKMAKLA ÖĞRENMEK AYRI
AYM’nin tartışmalı kararına ilişkin Cumhuriyet’e konuşan hukukçu Mehmet Köksal, Menteş’in karşı oyunun, ilke itibarıyla doğru olduğunu ancak kararın neden yanlış olduğunun da anlatılması gerektiğini vurguladı. Tebligat yasasının emredici hükümlerinin olduğuna işaret eden Köksal, “Tebligat dendiğinde iki unsurdan bahsedilir: Yazılılık ve bildirim. Tebligatın geçerli olabilmesi için yazılı olması, bildirimin de yasa çerçevesinde usulüne uygun olarak yapılması lazım. Bu usul, yargı makamları için zorunlu” diye konuştu. 2018’den itibaren e-tebligat uygulandığını, kararın, kişinin posta kutusuna düştükten beş gün sonra tebliğ edilmiş, yani öğrenilmiş sayıldığına kaydeden Köksal, “UYAP’tan bakmak ile öğrenmek, aynı anlama gelmiyor. Kişinin, içeriğini başka bir şekilde öğrenmiş olması tebliğ edilmiş, öğrenilmiş anlamına gelmez” ifadelerini kullandı. Köksal, AYM kararının “hukuka ve yasaya aykırı olduğuna” işaret ederek “AYM’nin bu içtihadında ısrar etmesi, adil yargılanma hakkının ihlali anlamına gelir. Bir an evvel içtihadın değiştirilmesi gerekir” diye konuştu.
https://www.cumhuriyet.com.tr/