Tunceli ve Ovacık belediye başkanları görevden uzaklaştırıldı Tunceli ve Ovacık belediye başkanları görevden uzaklaştırıldı

Hun Hakanı Attila’ya atfedilen, “Ben ve milletim Tanrı’nın kırbacıyız. Tanrı, yeryüzünde adaleti yaymak için bizi gönderdi” söyleminden bugüne taarruz kültürü, Türk strateji düşüncesinin kadim köklerinden biri olarak göze çarpmaktadır. Osmanlı Devlet geleneğinde de taarruzi davranışınİslami nitelikli fütuhat anlayışıyla devam ettiği görülür.

Dahası bu taarruzi karakter zaman içinde Osmanlı İmparatorluğu-Türkiye Cumhuriyeti karar alıcı davranışlarında, “İslam’ın Bayraktarlığı” ve “Türk Dünyasının Öncülüğü” gibi söylemlerle vücut bulduğu tarihi bir gerçektir. Mustafa Kemal Atatürk 1914 yılında Sofya Askeri Ataşeliği görevinde iken “Zabit ve Kumandan ile Hasbıhal” adlı eserini kaleme almıştır. Eserin “4. Saldırı Ruhu” başlıklı bölümü Japon ordusunun kahraman komutanlarını anlatır ve şöyle devam eder;

“Başarı için en emin aracın saldırı olduğu açıktır; ancak saldırı ordusu kuracak milletin, Japonların Kyugeki Zayşin (Kugekiseişin) dedikleri saldırı ruhuna sahip olması gerekir. Bu saldırı ruhunun özü, bin kader, bin üzüntü; fakat her şeye rağmen ileridir ki, başka hiçbir şey düşünülmez.. Bu saldırı ruhu; cesedini savaş meydanında gözler önüne sermek Cenab-ı Hakkın emelidir!” şarkısını söyleyerek Kazumaro gemisiyle savaşa giden Albay Kujima’larda..Bu saldırı ruhu; Sasebo Limanından savaşa çıkarken ailesine,

“Bu andan itibaren benden haber beklemeyin! Görevimden başka bir şeyle ilgilenmeyeceğimden sizden de haber istemem!” diye yazan Amiral Togo’larda..Bu saldırı ruhu, Nanşan Muharebesi’nde oğlunun göğsünden vurulduğu haberi üzerine, ailesine, “Oğlumun külleri Tokyo’ya getirildiği zaman hemen defnolunmasın! Yakında ben ve küçük oğlum da terk-i hayat edeceğimizden, o zaman, üçümüzü birden defnedersiniz!” emrini veren General Nogi’lerde..Ve bunları takip edenlerin kâffesinde (hepsinde) bütün feyziyle mevcut olduğu içindir ki, narin Japonlar iri yapılı Ruslara meydan okudular.”

NİTELİKLİ BİR TAARRUZ RUHU

Japonların “Kyugeki Zayşin” denilen mert duruşu; batı emperyalizmini sembolize eden değerleri ihraç ya da dayatmayı amaçlayan, içeriğinde saldırgan ve yayılmacı eğilimler barındıran, bozma ve parçalama ruhu taşıyan bir “saldırı kültü” değildir. Kyugeki Zayşin; genel stratejiyi dinamik, tedbirli ve kazanma odaklı hale getiren koruma nitelikli bir “taarruz ruhudur” ki, son tahlilde Atatürk’ün bunu askerî stratejisinin temeline yerleştirdiğini şu cümlelerinden anlıyoruz; “Ordunun görevi, vatanı çiğnemek isteyen düşmana karşı ayağa kalkmaktır.

Bu kalkış, elbette olduğu yerde durmak için değil, düşmana atılmak içindir. Her ne pahasına olursa olsun düşmanın üzerine atılma fikri, bütün tutum ve davranışlara egemen olmalıdır.” Yine bu ruhun izdüşümlerini takip edersek; Atatürk’ün, 25 Nisan 1915 günü Conkbayırı’nda 57’nci Piyade Alayına vermiş olduğu emir; “Ben size taarruzu emretmiyorum ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir.”

Sakarya Meydan Muharebesi sırasında verdiği, “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk edilemez.” Yine Çanakkale muharebeleri sırasında; “Karşılıklı siperler arasındaki mesafemiz sekiz metre, yani ölüm muhakkak.

Birinci siperdekiler hiçbiri kurtulmamacasına, hepsi düşüyor; ikincidekiler onların yerine giriyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir duraksama bile göstermiyor; sarsılmak yok.”

JAPON GAZETESİNİN ATATÜRK İÇİN YAZDIKLARI

The Japan Times gazetesinin 13 Kasım 1938 tarihli Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı üzerine yayınladığı başyazısında, “Sarışın, mavi gözlü yurtsever, Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı, ülkesi uğruna bir ömre pek çok devlet başkanından daha fazla şey sığdırmayı başarmış Mustafa Kemal Atatürk çarşamba sabahı vefat etti. Türk ulusunun Türk İmparatorluğunun çöküşünü engelleme şansı bulunmadığına inanan Dünya Savaşı galiplerinin, Atatürk’ün başını çektiği Türk milliyetçiliğinin doğuşunu kuşkulu, hatta öfkeli bir şaşkınlıkla, zaferini ise bir nevi endişe duygusuyla izlemiş olmasında şaşılacak bir şey yok..

Kurtuluş Savaşından sonra Kemal Atatürk’ün oluşturduğu Türk dış politikasının başlıca amacı; Doğu Akdeniz, Balkanlar ve Batı Asya’da barış ve istikrarın korunması ve bölge ülkeleri arasındaki ilişkilerin ve anlaşma zemininin daha da geliştirilmesiydi. Böylece Türkiye, Avrupa ülkelerinin karşı karşıya olduğu bir tehlikeden, yani şu veya bu “ideolojik cepheye” girmek zorunda kalma tehlikesinden kurtulacaktı..”

Bugünü gören Japon Gazetesi, yarını gören Mustafa Kemal Atatürk;Asya’nın başladığı yer ile Asya’nın bittiği yer arasında kurulan bu dostluk ve ruh birlikteliği tüm emperyalist güçlere haddini bildirmeye devam edecek.

KAYNAKÇA:

1. Kemal Atatürk, Zabit ve Kumandan ile Hasb-ı Hâl (İstanbul: Türkiye İş Bankasi Kültür Yayınları, 2006), 15-16.

2. Yusuf Hikmet Bayur, Türkiye Devletinin Dış Siyaseti (Türk Tarih Kurumu, 2000-2001),7- 8.

3. F. Şayan Ulusan Şahin, “Rus-Japon Harbi (1904-1905)’nin Osmanlı İmparatorluğundaki Tesirleri,” Bilim Yolu, Sayı. 2 (1999), 272-274.

4. http://sakuradergi.com/1938-yilinda-japon-basininda-kemal-ataturk/ Kemal Ataturk - The Japan Times, 13 November 1938, Tokyo.

5. https://millidusunce.com/misak/ataturk-veasya/ Atatürk ve Asya, Hikmet Özdemir, 14.11.2017.

6. https://dergipark.org.tr/download/articlefile/594717. Bir Pragmatik Eylem Düşüncesi Olarak Taarruz Ruhu ve Atatürk’ün Taarruzi Söylemi, Özgür KÖRPE-Hikmet KIRIK.

7. Yeni Mecmua: Çanakkale Özel Sayısı (18 Mart 1918), Bugünkü Dille Haz. Muzaffer Albayrak, Ayhan Özyurt, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2006.

HÜCUM BAŞLIYOR

28 AĞUSTOS

Büyük Taarruz’da üçüncü gün. Türk subay ve erleri şevkle döğüşmeye devam ediyor. Bugün de şiddetli çarpışmalar oldu. Yunanlılardan savaş araç ve gereçleri ele geçirildi. Yunan kuvvetleri yarıldı. Yunan Başkomutanlığı İzmir’e giden hatların korunmasını emrettiyse de Papulas bu emri alamadı. Birinci Tümen Komutanı Franko raporunda, zayiatın büyük olduğunu, erlerin savaşmak istemediğini, savaş süresince saftan ayrılma eğilimlerinin görüldüğünü bildirdi. Yunan ordusunun birlikleri arasında bağlantı kurulamadı. İsmet Paşa, Birinci ve İkinci Ordulara düşmanın savaşı nerede kabul edeceğinin belli olmadığını, amacın onu Anadolu içinde imha etmek olduğunu, çekilme yolunun kesilmesi gerektiğini bildirdi. Kocaeli Grubu Kumandanlığı’na bölgesindeki harekatın gizli tutulmasını, yaklaşma yürüyüşlerinin geceleri yapılmasını, gündüzleri örtülü olarak saklanılmasını emretti. Yunanlıların ilk hatları tamamen ele geçirildi ve çekilme yolu tamamiyle tutuldu.

Hakimiyeti Milliye: Dün bütün cephelerde ve bilhassa Afyonkarahisar mıntıkasında muharebeler muvaffakiyetle devam etmiştir. -Afyonkarahisar zaptedilerek çok esir ve ganimet alındı.

Yenigün: Ordumuz, cephenin her noktasında düşman saflarını yardı. Düşman mevzilerini zapt ederek ilerlemekte. - Eskişehir ve Kütahya’ya Afyon’dan gidilir. -Son dakika: Müjdeleriz! Afyon’u aldık!

Açıksöz: Bugünkü büyük müjde.

-1. Habib: İlerleyen orduya tebcil hitabesi.

-A.Nuri: Hayyealel felah (haydin kurtuluşa!)

Öğüt: Kahraman Türk ordusu kumandanları en ileri hatlarda bir nefer gibi harp ediyor.

-Ateşli bir sel gibi, işgal edilmiş diyarlara akan ordumuz

-Zaferimizin siyasi tesirleri.

Yeni Adana: Bazı düşman siperleri hücumla zapt edildi.

-Yusuf İzzet: Anadolu’nun siyaset ve harp arslanları.

Akşam: Ordumuz, Afyonkarahisar cephesinde Yunan hatlarına taarruz etti.

Peyamı Sabah: Atina askeri çevreleri, Mustafa Kemal’in harekatına hiç bir ciddiyet atfetmiyorlar.

Ali Kemal: Ankara efendileri akıllarınca bütün işgal edilmiş arazinin boşaltılmasını istiyorlar. Topla ve tüfekle bu davayı fasletmek iddiasını bir yana bırakıyorlarsa, Kuvayı Milliye ricaline düşen birinci vazife, mukadderatımızı, hilafet ve saltanatı temsil eden Babıali’ye bırakarak çekilmektir.

29 AĞUSTOS

Büyük Taarruz’un dördüncü günü. Türk ordusunun başarısı, Yunan ordusunda çekilme, dağınıklık ve umutsuzluk devam ediyor. İsmet Paşa, Birinci Ordu ve Üçüncü Süvari Tümeni Komutanlıklarına, düşmanın Anadolu’da imha edilmesini emretti. Bunun için Yunan kuvvetlerinin telefon ve telgraf hatlarının kesilmesini, demiryolu ulaşımının engellenmesini, menzil kollarına baskınlar yapılmasını istedi. Yunan ordusunun tutunmasına engel olmak için Dumlupınar mevziinin arkasındaki Kaplangı Tepesi zapt edildi. Yunanlıların ön ve arkası kuşatıldı. Yunan askerleri arasında panik büyüdü. Yunan subaylarının dörtte üçü savaşa devamın faydasız olduğu kanısında. Trikopis, bazı savunma tedbirleri aldıktan sonra kuvvetlerin tek açık hat olan Çalköy’e çekilmelerini emretti. Uzun süre, yol bilen bir kılavuz arandı. Trikopis grubunun durumu ümitsizleşti.

Afyon Cephesi’ne yardıma çağrılan Bağımsız Yunan Tümeni, çekilen Yunan Birinci Kolordusu’yla bağlatı kuramayarak Eskişehir güneyinde batıya doğru çekilmeye başladı.

Yunan birliklerine, eldeki kuvvetlerin yeniden örgütlendirilmesi emredildi. Trikopis, ağır topların taşınması mümkün olmadığından namlu kapaklarının alınarak terkedilmelerini emretti. B Ordusu’ndan (İkinci Kolordu) kalan telsizin taşınmasını emretti. Fakat askerler onu da tahrip ederek bıraktılar. Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet Paşalar gece Afyon’da durumu gözden geçirerek saldırının şiddetle devam ettirilmesine, düşmanın durmaksızın kovalanmasına karar verdiler.

Hakimiyeti Milliye: Kahraman askerlerimiz Afyon’da en müstahkem mevkileri bir saatten az zamanda düşürmüşler ve külliyetli ganimetler elde etmişlerdir.

Yeni Adana: Senelerden beri aziz topraklarımızı yangın yerine çeviren, kardeşlerimizi boğazlayan haydut ordusuna kahredici darbeler indiren ordumuzun büyük kumandanları. Halaskanmızdan bir grup.

Vakit: Ordumuz düşmana karşı geniş mikyasta bir taarruz hareketine başlamışur. Kuvvetlerimiz, Afyon yakınlarındaki düşman mevzilerini işgal etmiştir.

Kaynak Aydınlık

Editör: Haber Merkezi