AVUKATLIK MESLEĞİNİN EKONOMİ POLİTİĞİ

Avukatlar, proleterleşen yeni orta sınıfın içerisinde midirler?
 
Artık mesele, avukatlık emek gücü piyasasında ve emek süreçlerinde benzeri bir değişimin yaşanıp yaşanmadığının saptanmasıdır. Bu alanda emek gücü arzının, yani avukat sayısının arttığı uzunca bir zamandır dile getirilmektedir. Bu artış, mesleğe yeni katılanlar açısından avukatlığın kendi bürolarında bir serbest meslek faaliyeti olarak yürütülememesini de giderek beraberinde getirmektedir. Bu da köylü ve zanaatkarların işçileşmesinin ön koşulunun avukatlar açısından da geçerli olmaya başladığını akla getirir. Bir diğer deyişle, ücretli avukatlık giderek esas hale gelmeye başlamaktadır. Gerçekleştirilen nicel araştırma da göstermektedir ki, özellikle büro bazlı değerlendirme yapacak olursak, her iki bürodan birinde ücretli avukatlarla karşılaştığımız da vakadır.”
 
“Buna paralel olarak ücretlerde yaşanan düşüş bir başka gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sonuçların hepsi birlikte değerlendirildiğinde, orta sınıfların işçileşmesi sürecine eş değer gelişmelerin avukatlık piyasası için de yaşandığı görülmektedir. Zaten aksi de beklenemezdi.” 
 
Bu soru ve yanıtı, Dr. Kasım Akbaş’ın “AVUKATLIK MESLEĞİNİN EKONOMİ POLİTİĞİ Avukatların Sınıfsal Konumlarındaki Değişim: İstanbul Örneği” (Nisan 2011, NotaBone Yayınları, Ankara) isimli kitabının 254 ve 255. sayfalarındaki sonuç bölümünden alınmıştır.
 
Doktora tezi olarak kaleme alınan ve avukatların sınıfsal konumlarındaki değişimi İstanbul örneğinde inceleyen çalışmanın kitaplaştırılmış hali olan bu esere sunuş yazan tez danışmanı Prof. Dr. Mehmet Tevfik Özcan da 5 inci sayfada aynen; “Günümüzde, hukukçunun giderek proleterleşme tehdidi altında olması dikkat çeken bir durumdur. Özellikle sayıları neredeyse üniversiteye hazırlık kurslarını aşacak miktarda (şu sıralar sayı 60’ın üzerindedir) artmış olan ve tam zamanlı veya tüm zamanını mesleğine ayıran öğretim üyelerinden yoksun hukuk fakülteleri hem bu proleterleşme tehdidini daha da artırmakta, hem de kamusal sorumluluk bilinci zayıf mezunlarıyla, Cumhuriyet’in en önemli meşruluk alanının altını gün be gün daha fazla oymaktadır. Artık uzmanlığı çokuluslu şirketlerin sözleşmelerinin mütercimliği olan yeni “hukukçu” kariyeri örnekleri görmekteyiz.” görüşünü belirtiyor.
 
Geçen Nisan ayında basılan kitabın meslek örgütlerimizin yöneticilerinin dikkatlerinden kaçmadığını umarım. Araştırmanın İstanbul Barosu’na kayıtlı avukatlar üzerinde yapıldığı dikkate alınırsa özellikle İstanbul Barosu yöneticilerinin araştırma sonuçlarını ve kitapta belirtilen tespit ve görüşleri dikkate almaları gerekir.
 
Örneğin; sayfa 232 de yapılan; “Böylece, belki tesadüfi örneklemle ulaştığımız avukatların yalnızca dörtte biri “bağlı” avukat gibi görünmektedir; ama aslında, İstanbul’da her iki bürodan birinde ücretli avukata rastlamak mümkündür.” tespiti ile sayfa 233 de yapılan; “Bürolardaki ücretli avukat sayıları 1’le 95 arasında dağılım göstermektedir. Ayrıca neredeyse %50 si, 3 ya da daha fazla ücretli avukatın çalıştığı bürolardır. Daha net bir rakam olarak ücretli avukat çalıştıran bürolarda bulunan ücretli avukatların ortalaması yaklaşık 6’dır.”   tespiti doğrudan İstanbul Barosu ile ilgilidir. İlgilidir, çünkü diğerleri gibi İstanbul Barosu da “ücretli avukat” olarak çalışanları  kendi bürosunda serbest çalışan “avukat” olarak   bilmektedir. Çünkü “ücretli avukat” tanımı Avukatlık Yasası’nda yapılmadığı için ayrıca bir “ücretli avukat levhası” yoktur. Türkiye Barolar Birliği ve barolar, stajını tamamlayıp, yemin ederek ruhsatnamesini alanların tümünü “avukat” olarak baro levhasına yazmaktadır.  Danıştay nezdinde ise ücretli avukat “işçi”dir çünkü Avukatlık Yasası’nın 12/1 - c maddesi bir avukat yazıhanesinde ücretli çalışmayı “avukatlıkla birleşebilen iş”  saymaktadır.(s:198)
 
Günümüzde, hukukçunun giderek proleterleşme tehdidi altında olması”nın ülkemizde daha ağır boyutlarda yaşandığı kitapta belirtilmiş, hukuk fakültelerindeki eğitimin yetersizliği ve avukatlık mesleğine girişin denetimsizliğinin altı çizilmiştir. Sorunu ülkemiz için daha da vahim boyutlara ulaştıran,   mesleğimize verdiği zararın meslek örgütlerimiz tarafından görülmemesi ya da görmezden gelinmesidir. Bir dönem “ücretli avukat”ın ücretinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi kapsamına alınması ve tartışmaya açılan "Avukatlık Yasası Değişiklik Taslağı'nda Yer Alması Düşünülen Yeni İlkelere İlişkin Taslak Metin Önerileri"   dışında bu sorun dikkate alınmamıştır. (*)
 
Oysa, sayfa 203’de belirtildiği gibi; “İşlerin parçalara bölünmesi ve işyerinin denetiminin sağlanması konusunda, kameralı gözetim, mesai saatlerinin ve yapılan işlerin düzenli takibi gibi hususlar bakımından uç noktaya varan örnekler bu tür bürolar arasından çıkmakta, bürodaki işleyiş genel bir fabrikadan farksız bir görünüm arz etmektedir. Ücretli avukat müvekkille hiç ya da çok az görüşebilmektedir. Bu tür bürolarda (“sanayi tipi büro”lar) çalışan avukatların “ilerleme” olanakları son derece düşüktür.”
 
Avukatlık mesleğinin ücretli emekçileri, Marksist kuram açısından düşünüldüğünde işçileşmekte ve vasıfsızlaşmakta iken, Weberci kuram açısından da teknisyenleşmekte ve statü kaybına uğramaktadırlar.” (s:210)
 
Bu değerli eseri için Dr. Kasım Akbaş’ı kutluyor, emeğinin “işçi” ve “işveren” meslektaşlarımız ile meslek örgütlerimiz için uyarıcı olmasını diliyorum.2.9.2011