Çağlayan Adliyesi'ne yönelik saldırı girişiminde bulunan DHKP-C'li teröristlerden Emrah Yayla'nın daha önce cezaevinde oturma eylemi yaptığı ve bu nedenle kendisine disiplin cezası verildiği ortaya çıktı. Yayla'nın bu cezayla bağlantılı olarak Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı bireysel başvurunun da kısmen kabul edilip oy çokluğuyla hak ihlali kararı verildiği öğrenildi. İhlal kararı verenler arasında AYM Başkanı Zühtü Arslan da yer aldı.

Çağlayan'daki Adalet Sarayı önündeki saldırıyı gerçekleştiren DHKP-C'li teröristlerden Emrah Yayla'nın daha önce Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuru yaptığı, AYM'nin de hak ihlali kararı verdiği ortaya çıktı. 1981 doğumlu olan Yayla, silahlı terör örgütüne üye olma suçu ile başka suçlardan aldığı cezaların infazı kapsamında Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuluyordu. İnfaz Kurumunda 7 Mayıs 2017'de akşam sayımı yapıldıktan sonra hükümlü ve tutuklular oda kapıları ile bahçe kapılarının erken kapatılmasını protesto etmek amacıyla oturma eylemi yaptı.

Yayla hakkında, oturma eylemine katıldığı, odasına girmek istemediği ve infaz koruma memurlarına direnerek slogan attığı iddiaları nedeniyle disiplin soruşturması başlatıldı. Olay tutanağında, Yayla'nın da aralarında bulunduğu DHKP-C bağlantılı suçlardan mahkûm oldukları ifade edilen hükümlülerin bu eylemi yaptığı belirtildi.

ZİYARETÇİ YASAĞI VE HÜCRE CEZASI VERİLDİ

Disiplin Kurulu 11 Mayıs 2017 tarihinde; Yayla'nın oturma eylemi yaparak direnişte bulunduğu, sayıma engel olduğu ve slogan attığı gerekçesiyle gereksiz yere marş söyleme veya slogan atma disiplin suçundan 1 ay ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma cezası, sayım yapılmasına karşı çıkma disiplin suçundan ise 5 gün hücreye koyma cezası ile cezalandırılmasına karar verdi.

İTİRAZı REDDEDİLDİ

Yayla, anılan karara karşı Kırıkkale İnfaz Hakimliğine şikayet başvurusunda bulundu. Şikayet başvurusu duruşmalı şekilde ele alındı. 10 Ekim 2017’de duruşmada SEGBİS odasında hazır bulundurulan Yayla; İnfaz Kurumunda işkence gördüğünü, baskı altında tutulduğu bir ortamda savunma yapamayacağını öne sürerek mahkeme huzurunda avukatı eşliğinde savunma yapmak istediğini beyan etti. Yayla'nın duruşma salonunda bulunma talebi hakimlikçe reddedildi. Hakimliğin 10 Ekim 2017’deki kararı ile Yayla'nın Disiplin Kurulu kararına yaptığı itiraz da reddedildi. Yayla bunun üzerine AYM'ye başvurdu.

Özel Hukuk Tüzel Kişilerini Kategorik Olarak Adli Yardım İmkânının Dışında Bırakan Kuralın Anayasa’ya Aykırı Olduğu Özel Hukuk Tüzel Kişilerini Kategorik Olarak Adli Yardım İmkânının Dışında Bırakan Kuralın Anayasa’ya Aykırı Olduğu

OY ÇOKLUĞUYLA KARAR ALINDI

Zühtü Arslan başkanlığındaki AYM Genel Kurulu, Yayla'nın başvurusunu 6 Şubat 2020'de karara bağladı. AYM, işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna oy birliğiyle karar verdi. Ancak, adil yargılanma hakkı kapsamındaki duruşmada hazır bulunma hakkının ise ihlal edildiğine oy çokluğuyla karar verildi. Kararın alındığı tarihte AYM'nin toplam 16 üyesi bulunurken AYM Başkanı Zühtü Arslan ve 8 üye hak ihlali yönünde oy verdi.

KARARIN GEREKÇESİ

AYM'nin hak ihlali kararının gerekçesinde şu ifadelere yer verildi:

"Başvurucunun duruşmaya bizzat katılması yönünde hiçbir çaba içine girilmemiş, aynı şehir merkezinde bulunan bir ceza infaz kurumundan duruşmaya katılamamasının niçin gerekli görüldüğü de açıklanamamıştır. Bu çerçevede hakimlikçe hiçbir alternatif değerlendirilmeden ve olaya özgü somut gerekçeler de sunulmadan -genel ve kategorik bir yaklaşımla- başvurucunun duruşmada hazır bulunma talebi reddedilmiştir."

KARŞI OY VERENLER

Diğer yandan ihlal kararına katılmayan 8 üye de karşı oy yazdı. Kadir Özkaya, Rıdvan Güleç, Recai Akyel, Yıldız Seferinoğlu ve Selahaddin Menteş, karşı oy gerekçelerinde şunları sıraladı: "SEGBİS yöntemiyle açılan duruşmada başvurucuya, dezavantajlı konumda olmayacak şekilde kendisini savunma, duruşma sürecine etkin bir şekilde dahil olma, duruşma salonundakileri net bir biçimde görebilme, söylenenleri duyabilme, herhangi bir sınırlamaya maruz kalmadan savunmasını yapabilme ve varsa müdafi yardımından da yararlanma imkanının sağlandığı, olayda başvurucunun bizzat duruşma salonunda bulunmasını zorunlu kılan bir nedenin de bulunmadığı, dolayısıyla 4675 sayılı Kanun hükümlerine göre olayın başından itibaren duruşma açmaksızın dosya üzerinden karar verme hakkına sahip olan İnfaz hakimliğince başvurucunun herhangi bir bir hak kaybına uğratılmadığı sonucuna ulaşılmaktadır."

https://www.aydinlik.com.tr/

Editör: Mihriban Ataseven