İstanbul Barosu Genel Kurulu, hak aramanın neredeyse imkansız hale geldiği, yargı sisteminin çökmekte olduğu, özelleştirildiği, hukukun işlemediği bir ortamda yapılmaktadır.
Böyle bir ortama karşın barolar, etkilerini yitirmiş, varlık nedenlerini unutmuş, toplumsal sorumluluk ve işlevlerinden vazgeçmiş, hemen hiçbir konuda politika üretemez bir görüntü vermektedir.
Son yasa değişikliği ile de “büyük” barolarda var olduğu zannedilen potansiyel tümüyle yok edilmiştir. Öyle ki barolar kendi mensubu avukatların dahi hak ve hukukunu koruyamaz hale gelmiştir. Adliyelerde avukatların giremediği ya da izinle girdiği alanlar oluşturulmuştur. Bu sonuçta çok sayıda etken bulunmakla birlikte asıl sorunun, mücadele yeteneğini yitirmiş, hantallaşmış, beceriksiz baro yönetimlerinin varlığından kaynaklandığı açıktır.
Bu kapsamda, Türkiye’nin en büyük barosunun bu hafta sonu (16-17 Ekim tarihinde) yapılacak genel kurulunda kim seçilirse seçilsin (küçük farklar dışında) yukarıdaki tabloyu değiştirecek bir beceri sergilenmesini ummak hayali bir beklentidir.
Oysa Türk halkının mevcut otoriter sisteme karşı köklü bir değişim arzusu içinde olduğu açık şekilde görülmektedir.
Bu arzuya güç katacak ve yön verecek en önemli gelişmenin ise tek tek barolarda değil, Türkiye Barolar Birliğinde yaşanacak değişimle mümkün olabileceği, baroların ise Türkiye Barolar Birliği önderliğinde yürütülecek hukuk mücadelesine katılarak işlev göreceği, böylece Türk halkının değişim arzusuna katkı sağlayabilecekleri açıktır.
Dolayısıyla İstanbul Barosunun yapacağı seçimde yönetim ve diğer kurullara kimlerin seçileceğinden çok, toplumsal değişim arzusunun tavan yaptığı bir ortamda Türkiye Barolar Birliğinin nasıl bir anlayış tarafından yönetileceği önem kazanmaktadır.
Halen bir üyesi olduğum Avukat Hareketi adına yapılan açıklama yukarıdaki değerlendirme ışığında okunduğunda, böyle bir vizyon taşımadığı, yön verici bir mesaj içermediği, kendisini tekrarlayan ifadelerden sonra ana metinle bağlantısız bir sonuca ulaştığı görülmektedir.
Yaptığım değerlendirme ışığında, İstanbul Barosu kurullarına seçilme şansı bulunan gruplar arasında, Aralık ayında yapılacak Türkiye Barolar Birliği seçiminde, seçilmeleri halinde en uygun tutumu takınacak delege grubunun Hasan Kılıç başkanlığında seçime giren liste olduğu kanaatini taşıdığımı paylaşmak istiyorum.
Bu kapsamda;
Mevcut baro yönetimin artık değişmesi gerektiği,
Seçime katılan gruplar arasında, Baro kurullarına kim seçilirse seçilsin, yukarıda betimlenen tabloyu değiştirme gücünde bir grup ve anlayışın bulunmadığı,
Asıl umudun Türkiye Barolar Birliği seçiminde yaşanacak değişim olduğu,
Buna bağlı olarak Hasan KILIÇ listesinde yer alan delege adaylarının desteklenmesi gerektiği,
Yönündeki görüşümü kamuoyu ve ilgilenenlerle paylaşırım.
Bu seçim Baroların değil Barolar Birliğinin seçimidir. Oylarımızı ona göre kullanmalıyız.
Av. Dr. Başar YALTI