A. Duruşma Günü Belirlendikten Sonra Basit Yargılama Usulü Yapılamayacağını Öngören Kuralın İncelenmesi
Dava konusu kuralda, basit yargılama usulünün uygulanmasına ancak kovuşturmanın ilk aşamasında karar verilebileceği, duruşma günü belirlendikten sonra yargılamanın genel hükümlere göre sonuçlandırılacağı öngörülmüştür. Kuralda basit yargılama usulüne ilişkin belirliliği oluşturma ve duruşma yapılmaksızın uyuşmazlığın sona erdirilmesi mümkün olan dosyaları süratle karara bağlama amaçlanmıştır. Bu itibarla kuralın -devletin yargılamaların gereksiz yere uzamasını engelleyecek etkin çareler oluşturma zorunluluğu bağlamında- kamu yararı amacına hizmet ettiği değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine karar vermiştir.
B. Usul Kapsamında Verilen Mahkûmiyet Kararlarında Sonuç Cezada Dörtte Bir Oranında İndirim Uygulanmasını Düzenleyen Kuralın İncelenmesi
Kuralda basit yargılama usulü kapsamında mahkûmiyet kararı verildiği takdirde yapılacak indirim miktarı hükme bağlanmıştır.
Kovuşturmaya ilişkin benimsenen alternatif çözüm yönteminin etkin bir şekilde uygulanması ve böylece yargılama sürecinin hızlandırılarak basit yargılama usulünden beklenen faydanın sağlanması amacıyla sonuç cezadan belirli bir oranda indirim öngörülmesi kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır. Söz konusu indirimin yargılama sürecinin hızlandırma amacına ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.
Ayrıca basit yargılama usulüne konu suçların ağırlıkları, tehlikelilikleri ve nitelikleri ile indirim oranının cezalar üzerinde miktar itibarıyla yapacağı etki gözetildiğinde kurallarla meşru amaç arasında söz konusu makul bir dengenin kurulduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine karar vermiştir.
C. Verilen Karara İtiraz Hâlinde Hükmü Veren Mahkemece Duruşma Açılmasını ve Genel Hükümlere Göre Yargılamaya Devam Edilmesini Öngören Kuralın İncelenmesi
İtiraz konusu kuralda, basit yargılama usulüne göre verilen kararlara itiraz hâlinde hükmü veren mahkemece duruşma açılacağı ve genel hükümlere göre yargılamaya devam olunacağı öngörülmüştür.
Basit yargılama usulünün ilk aşamasında verilen karara karşı yapılan itiraz üzerine hükmü veren mahkeme tarafından duruşma açılarak yargılamaya devam edilmesinin öngörülmesi, davanın esasına dair görüşünü açıklayan bir hâkim tarafından yeniden yargılama yapılması anlamına gelmektedir. Bu bağlamda, itiraz sonrası yapılan yargılamaya görüşünü açıklayan bir hâkimle devam edilmesi basit yargılama usulünün ikinci aşamasının uygulanmasını gereksiz kılacaktır. Ayrıca hâkimin basit yargılama usulüne göre verdiği kararda açıkladığı esasa yönelik görüş, itiraz üzerine yapılacak yargılamada verilecek karar açısından kişiler nezdinde bir ön yargı ve hâkim açısından da baskı unsuru oluşturabilecektir. Bu durum mahkemenin tarafsızlığı yönünden makul güvenin oluşmasını, hâkim açısından kendine karşı bağımsız hareket etmesini engelleyen bir durum olarak görülecektir. Bu itibarla kural, tarafsız mahkemede yargılanma hakkına aykırılık oluşturmaktadır.
Öte yandan kural, basit yargılama usulüne göre verilen karara yapılan itirazın niteliğine bakılmaksızın mahkemenin her durumda duruşma açarak yargılamaya devam etmesini öngörmektedir. İtiraz üzerine her durumda duruşmalı yargılama yapılması özellikle yargılama süreci ve cezalandırma faaliyeti yönünden farklı sonuçlar doğurmaktadır.
Kuralla sanık veya mağdur ya da şikâyetçi tarafından basit yargılama usulüne göre verilen karara hangi nedenle itiraz edildiğine bakılmaksızın her durumda duruşma açılarak yargılama yapılması zorunlu hâle getirilmektedir. Kural, itirazın niteliği gereği duruşma açılmasına gerek bulunmayan hâllerde dahi mahkemeye 251. madde kapsamında verdiği kararı düzeltme imkânı tanımamaktadır. Bu durumun basit yargılama usulünün ihdas edilmesinde temel amaç olan yargılama sürecinin hızlı bir şekilde sonuçlandırılması amacını olumsuz etkileyebileceği açıktır. Dolayısıyla Kanun’un 251. maddesine göre verilen karara itiraz üzerine mahkemenin dosya üzerinden sonuçlandırılabilecek itirazlarda dahi yargısal sürecinin uzamasına neden olacak şekilde her durumda duruşma açarak yargılamaya devam etmek zorunda bırakılması Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmasına ilişkin anayasal ilkeye aykırılık oluşturmaktadır.
Bununla birlikte itiraz üzerine duruşma açılarak yargılama yapılması sanığın cezalandırılması yönünden de bazı sonuçlar doğurmaktadır. İtiraz üzerine her şartta yargılamanın duruşmalı yapılmasının sonuçlarından birisi de usule ilişkin basit hatalar nedeniyle yapılan itirazın sanık dışındaki kişiler (Cumhuriyet savcısı, şikâyetçi, mağdur) tarafından ileri sürülmesi hâlinde basit yargılama usulü kapsamında verilen hükümde sanık hakkında öngörülen indirimin korunmaması ihtimalidir. Basit yargılama usulünün ilk aşamasında suçluluk tespiti yapılmayan kararlar açısından, itirazın sanık dışındaki yargılama süjeleri tarafından ileri sürüldüğü hâllerde ilk aşamada verilen hükümde dörtte bir oranında indirimin uygulanmadığı için itiraz üzerine verilen mahkûmiyet kararında anılan indirimin korunması da söz konusu olmayacaktır. Dolayısıyla kural kapsamında duruşma yapılmasını gerektirmeyen basit nitelikte usule ilişkin itirazlarda dahi yargılamanın duruşmalı yapılmasının sanık açısından doğuracağı sonuçlar adalet ve hakkaniyet ölçütleriyle bağdaşmamaktadır. Bu yönüyle kural, hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
https://www.anayasa.gov.tr/