En zayıf halkanın Yunanistan olduğu ortaya çıkmışken, onu İrlanda izledi. Şimdilerde Portekiz’in ve İspanya’nın kurtarılması konuşuluyor. AB’nin bu zayıf halkalarının her birinin cesametine göre, ayrı hikayesi var elbette. Yunanistan, Portekiz ve İrlanda’nın milli gelirlerini alt alta toplasanız, ancak bir Türkiye ediyor. Yani, bunların krize girip operasyona tabi tutulmaları ayrı bir olay, tek başına 2 Türkiye eden İspanya’nın kurtarılmaya ihtiyaç duyması ayrı bir olay…
***
İrlanda, AB’ye 1973’te, diğer 3 Güney Avrupa ülkesi 1980 başlarında üye oldular. Üçünün de özelliği “Diktatörlükten Demokrasiye” geçiş ülkeleri olmalarıydı. AB’nin “çevre ülkeleri”nin, bu bloğa eklemlenme ve işbölümünde aldıkları roller aynı olmadı elbette. Her birinin ayrı öyküsü var. Örneğin, İrlanda, AB içi işbölümüne ucuz emek avantajıyla katıldığı gibi, büyüme için AB sermayesini çekmek üzere çok çekici vergi kolaylıkları da sundu. Böylece, özellikle çok uluslu AB şirketleri için bir yatırım cenneti durumuna geldi. Hem sanayide hem de hizmet-özellikle bilişim- sektörlerinde dünya devleri İrlanda’yı üs seçtiler. Hızlı büyüme, hızlı gelir artışlarını getirince, Almanya, İngiltere, hatta Fransa kökenli bankalar için finansal köpürtmede seçilen ülkelerden biri de İrlanda oldu.
Ancak, hikayenin sonrası tatsızdı: İrlanda ekonomisi yavaşladı, düşük ücret avantajı ortadan kalktı, enflasyon yükseldi, Avrupa piyasaları durgunluğa girdi, talep düştü, ihracat yavaşladı. İrlanda’daki yatırımcı firmalar, ülkeden çıkmaya başladılar. İşsizlik tırmanınca alınan konut kredilerinin taksitleri de ödenememeye başlandı. Alman, İngiliz ve Fransa bankalarının İrlanda’ya açtıkları krediler 500 milyar Avroyu buluyordu. Şimdi, İrlanda bu çöküntü üzerinden çok büyük bir toplumsal fiyat ödeyerek, yeniden şekillenmeye zorlanıyor.
İrlanda, Türkiye’nin dörtte biri. Yunanistan ve Portekiz’i katınca, AB içinde Türkiye büyüklüğünde bir ekonominin krize girdiğini varsayın. Ama esas heybedeki ayva, İspanya…
Krizdeki İspanya’nın şu durumda bile milli geliri , yüzde 8 büyümüş Türkiye’den yüzde 85 fazla. İspanya, diğer Güney Avrupalılar ve İrlanda ile aynı kaderi yaşarsa, AB içinde 3 Türkiye büyüklüğünde bir enkazla baş edilmek sorunundan söz ediyor olacağız…Hem de şimdilik…
İspanya’nın bu yılı yüzde 1’e yakın küçülmeyle tamamlaması bekleniyor. İşsizliğin yüzde 20 gibi devasa boyutta olduğu İspanya’nın cari açık problemi Türkiye’ninki gibi, ama bütçe açığı daha vahim. Keza, kamu borç yükü de Türkiye’ninkinden ağır. Bazı İspanya bankaları Portekiz’de risk almışlar. Portekiz batağa girdikçe onlar da girecekler. Ayrıca, bizim 2001 krizinde Demirbank’ın durumuna düşmesi muhtemel İspanyol bankaları da var. Devleti fonlamışlar, halleri kritik.
Sonuçta, IMF ve AB (tabii ki ağırlıkla Almanya) fonlarıyla bu ülkeler kurtarılacak ama, bize 2001 krizinde uygulanan acı reçeteleri uygulamaları şartıyla. Bu ülkelerin bütçe açıklarını daraltmaları için “sosyal devlet” uygulamaları askıya alınacak. Ücret, maaş, emekli gelirleri azaltılacak. Bütçede yatırımlar, kamu transfer harcamaları azaltılacak. Kriz bazı şirket ve bankaları kurban alacak. Özellikle Almanya, AB alanında, istediği disiplinli, dikensiz gül bahçesinin tesisiyle hegemonyasını pekiştirmek isteyecek. Tabi ki, krizdeki AB ülkelerinin alt-orta sınıflarının, onların sendikal örgütlenmelerinin, gençlerinin, öğrencilerinin de söyleyecekleri var…
AB’de gemiler su alırken Türkiye karanlıkta ıslık çalıyor. Dolar kuru birkaç günde 1.50 TL’nin üstüne çıkarken borsa inişte. Bunu yıl sonu düzeltmesi diye yorumlayanlar da var. Ama, krizdeki AB ülkelerinin devlet tahvillerinin yükselen faizleri, sıcak paranın yüzünü oralara çevirmesine de neden oluyor.
Bakalım, hikaye nasıl gelişecek…