Bir baskın seçimle birlikte baskın iktidara da hazırlanmalı mı?

Bir baskın seçimle birlikte
baskın iktidara da hazırlanmalı mı?

Hani “Burası Türkiye” derler ya…
Ne anlatılmak istenir bununla hiç düşündünüz mü?
Bana göre “En olmadık şeyler olabilir, hiç şaşırmamalı” anlamında söyleniyor olmalı çoklukla.

Peki bu “olmadık şeyler” iyi şeyler mi, kötü şeyler mi acaba? derseniz her ikisi de olabilir.
“Olağanüstü işlerin olağan olduğu” çok değişken bir zemin bizim memleket…
Her an çok iyi şeyler de olabilir kötü şeyler de, hatta kötü şeyler olurken bu gelişmeler iyi şeylere bile yol açabilir; “Etki-tepki” meselesi.
Bilirsiniz, bizde “Her işte bir hayır vardır” da denir…
Bir de “Kime niyet, kime kısmet”’ şarkısı…

Boşuna söylenmemiştir; düşünürseniz çok derin anlamları vardır.
Bu olağanüstülüğün olağanlaştığı yani her an hiç umulmadık şeylerin olduğu ortamların başında da “siyaset”” geliyor şüphesiz.

“Siyaset” çoğu zaman “oynaklık” anlamında da kullanılır.
“Bize siyaset yapma”, “Adam sırf siyaset yapıyor” gibi sözler de vardır dilimizde.

Peki, hem “burası Türkiye” diyorsak, hem konu “siyaset” ise, ve başlıca konumuz - nedense hep Arapçası ile söylenen- “bekâ” sorunuysa, bu ülkenin ve halkın bekası yani “geleceği”nden endişeliysek; gelecek nesillere karşı kendimizi sorumlu hissediyorsak, sırf siyaset yapmak için değil ama sadece kendimize düşeni yapmanın yükü altındaysak “Burası Türkiye” dedikten sonra “şimdiki siyasi ortamı” nasıl anlamalıyız, neleri beklemeliyiz?

*
Örneğin, bu günlerin üzerinde en çok tartışılan “baskın seçim” konusunda.
“Bir Baskın seçim olabilir mi?”
“Olabilir, burası Türkiye”
“Kazanabilir miyiz?”
“Buna ne şüphe, tabii ki kazanacağız”.
“Peki, kazanılan bir baskın seçim aynı zamanda kucakta bulunacak bir “Baskın iktidar” da değil midir?”
“Şüphesiz öyledir, onlar basabilir ama iktidar biz oluruz”
“O zaman son bir soru: Baskın bir seçime her zaman hazır olmakla birlikte eş zamanlı olarak baskın bir iktidara da hazırlıklı mıyız?”
……..
*
Şimdi bu işin bir başka yönüne göz atalım:
Savaşlar için söylenir…
Büyük komutanlar bazen taktik gereği ordularını geri çekerler.
Onların geri çekilmesi tabii ki aynı zamanda karşıdakilerin içeriye doğru ilerlemesini sağlamaktır.
Geri çekerler ve karşılarındakilerle cephe cepheye savaşmak yerine hem kendilerini dinlendirirler hem rakiplerini kendi sahalarına sokarak yormayı tercih ederler.

Tarihte buna örnek mi?
-Örneğin ünlü komutan Napolyon 1912’de Moskova’yı bile aldığı halde Rusya seferini kaybetmiştir.

-Hitler 1941’de başlayıp 900 gün kuşattığı St.Petersburg’da bu nedenle başarısızlığa uğramıştır.
Hatta derler ki bu savaşları Rus komutanlar değil, “kış şartları” yani ele geçirilen yerlerdeki zor koşullar kazanmıştır.

-Bundan 2500 yıl önce yazılmış ve günümüzde bile popüler olan “Savaş Sanatı” kitabında Çinli “Sun Tzu” nun dedikleri, sadece askerlikte değil, ekonomide ve iş dünyasında bile geçerli kabul edilir.
Sun Tzu, “Güçleriniz eşitse çatışmaya girebilirsin. Gücün zayıfsa düşmandan uzak dur. Ancak, her alanda düşmandan zayıfsan, geri çekil. Bu akıllıca bir iş olur.” der.

Çünkü burada geri çekilme “Yeniden bir hücum için derlenip toparlanma fırsatı yaratma”, karşı tarafı da, daha fazla hazırlanmasına fırsat vermeden sahanın zorluklarıyla karşı karşıya bırakmaktır.

Askerlikte, ekonomide ve iş dünyasında geçerli kabul edilen bu “taktik”, bir harpten daha fazla “kıvraklıkla” yürütülen siyasette geçerli olamaz mı?
İşlerin kötüye gittiğini ve bir daha ayağa kalkamayacağı kadar kesin bir yenilgiye uğrayacağını bilen taraf, iktidarı bir süreliğine karşı tarafa bırakıp bir yandan kendini dinlendirmek, bir yandan da içine düştüğü çözümsüzlükleri henüz buna yeteri kadar hazırlıklı olmayan karşı tarafın üzerine yıkmayı ve kazanmış göründüğü halde onu yıpratmayı düşünmez mi?
*
-“Baskın seçim” karşı tarafın yeteri kadar hazırlıklı olmadığı bir andaki siyasi saldırıysa ve bunun için yapılıyorsa,
-“Burası Türkiye” denen ortamda,
-Bu “baskın seçim” baskın bir iktidara yani henüz tam hazırlığı yapılmamış bir iktidara yol açacaksa,
-Gelecek “baskın zafer” sorunları dağ gibi birikmiş bir ülkede çok ciddi sorunlar yaratıp devralanı yıpratırken, bir süre sonra eski iktidarı yeniden umut haline getirmez mi?

“Baskın seçim bu…” diyorsak,
“Olacaksa olacak, biz önce bu baskından başarılı çıkmaya bakalım, kazanırsak fena mı olur” denecektir tabii.
Evet, “Burası Türkiye” ise tabii ki “baskına da evet”
Üstelik her işte bir olabileceğini de bilenlerdeniz.
Peki, o “hayır” gerçekleşip bir “baskın iktidar” kucakta bulunursa muhalefet buna ne kadar hazırlıklı?

Savaş sanatı “geri çekilmeleri” bir taktik sayıyor ve bu yöntemin bir zaman sonra geri çekilene yarar sağlayabileceğini söylüyorsa;
-Bunun siyasetteki türü olan “iktidardan geri çekilme” bir baskın seçime her an için hazırlıklıyız demek kadar,
-“iktidarı devralmaya ve ülkeyi içine düştüğü bu bataktan kurtarmaya” da hazırız, hazırlıklıyız demeyi, diyebilmeyi de gerektirmez mi?

Siyasette her şeyi demek kolay tabii…
Ne de olsa algı yaratmak işin olmazsa olmaz tarafı.
Algı yaratılır ya da bir biçimde oluşur, tamam…
Ya o siyasetin sorumlularının kendi iç dünyaları?
Onlar algı yaratma işini bir kenara bırakıp kendi başlarına kaldıklarında bu işlerin altından kimlerle ve o kimlerin hangi birikim ve hazırlıklarıyla kalkacaklarını da düşünmüş olmalı değiller mi?

Aman, kendi kendilerine bile “Orası kolay, hele o gün gelsin bakarız” falan demeden…
Hemen bu çarşambadan…
Hani bizde “Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur” derler ya.