Bir güzeli bir çirkine verseler, güzel ağlar çirkin güler bir zaman

Siyaset umut dağıtmaktır denir ya,
Herkes kendi payına gözlüyor umudunu tabii…
Bir yandan geri geri gitsek de, aynen depremlerin geciktikçe artan gerilimi gibi o “güzele özlem” giderek daha büyütüyor, daha da keskinleştiriyor umutlarımızı.
Gün gelecek, her şey çok güzel olacak mutlaka…
Hani şu Mersin türküsünün verdiği mesajlar gibi:
“Şu dağların yükseğine erseler
Lale, sümbül, mor menekşe derseler
Bir güzeli bir çirkine verseler
Güzel ağlar, çirkin güler bir zaman
…..
Kabul olur güzellerin duası
Hak'tan sevdiğini diler bir zaman
Vara vara vardık Alma Deresi
Uzak kaldı nazlı yârin arası
Artıyor, geçmiyor gönül yarası
Mevla'm dermanını salar bir zaman”
*
“Güzel” yurdumun “güzel” türkülerini "duyarak" dinlemek gerek:
Aslında olan biteni sözlerin içine saklayıp diyor ya:
Şu; lale, sümbül, mor menekşeli dağların yükseğine doğru “Bir güzeli bir çirkine verseler” diye.
Vermişler, ah vermişler…
Olmasaydı niye söylesin.
Görüyor da yakıştıramadığı için “Güzel ağlar, çirkin güler bir zaman” diye sürdürüyor sözü.
Ne zamana kadar?
“Bir zaman” için şüphesiz. Sonsuza kadar değil elbet!
Kim mi diyor?
Bu türküleri söyleyenler, söylenirken "duyarak" dinleyenler tabii…
Hasret çekiyor, giderek artıyor diyor hasreti için:
“Uzak kaldı yârin arası, artıyor geçmiyor gönül yarası”.
*
Gelmez mi bir gün?
Gelmez olmaz olur mu hiç?
“Kabul olur güzellerin duası”
Söyleyenler her zaman umutlu, her zaman inanıyor o güzel günlerin geleceğine.
“Mevla’m dermanını salar bir zaman”
Peki niye vermez de “salar” bir zaman?
Bu işin dermanı verilmez, salınır diyor.
Yani önündeki engeller kalkar, önü açılır, gerisi sana bana kalmış.
Açılır da yürürsün yürüyeceksen.
Yürür müyüz?
“Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın”, yürürüz tabii…
O “Bir zaman” gelince yürür de gideriz.
O bir zaman çirkine verilmiş ağlayan “Güzel”, bir zaman için çirkinin alıp güldüğü “Güzel”e ulaşacağımız günde kim bekler durur?
*
Günler gerçekten zor geçiyor.
Ama o zor geçen her gün hasreti kabartıyor, şevkimizi yükseltmiyor mu?
Hele o “bir zaman” gelsin, hele o “derman” bir salınsın.
Güzeli güzelle buluşturacağız elbette.
Daha güzel bir ülke, daha güzel bir yaşam için koşturacağız, çalışacağız; kaçmayacağız.
Ancak böyle kavuşacağız o güzele.
O güzeli bir kere daha bir çirkine verdirtmeden,
O güzeli bir zaman daha ağlatıp,
O çirkini "bir zaman için daha" güldürtmeden.