Yazar:Şükrü KIZILOT*
Yaklaşım / Mayıs 2011 / Sayı: 221
I- GİRİŞ
Bireysel emeklilik sisteminde olanların, çeşitli nedenlerle ödedikleri tutarları nemasıyla birlikte geri istemeleri söz konusu olabilmektedir. Sistemden ayrılmak isteyen kişiler, böyle bir durumda, normal koşullarda en azından ödedikleri anapara civarında bir ödeme yapılması beklentisi içindeler. Ancak, geri ödeme yapılan miktarla karşılaştıklarında kelimenin tam anlamıyla bir şokla karşı karşıya kalmaları söz konusu.
Çoğunlukla yapılan ödeme tutarı, kişinin yıllar boyu yatırdığı anaparanın dahi altında olabiliyor. Bunun ilk nedeni, sigorta şirketlerinin kendi hizmetlerinin karşılığı olarak bir miktar kesinti yapmaları. Sisteme dahil olanların başlangıçta bildikleri bu kesinti hayatın olağan akışına uygun. Buradaki asıl sorun vergiyle ilgili kesintide. Bu yazıda, konunun gelişimi yargı kararları ışığında değerlendirilmektedir.
II- MEVZUAT HÜKÜMLERİ VE UYGULAMA
Bireysel emeklilik sisteminden çeşitli nedenlerle ayrılanlara yapılacak ödemeler üzerinden Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin 15 numaralı bendine dayalı olarak vergi kesintisi yapılıyor. Kesinti oranları sistemde kalma süresine göre farklılık taşıyor. Buna göre;
- 10 yıl süre ile prim, aidat vs. yatırmadan ayrılanlara yapılan ödemelerden yüzde 15,
- 10 yıl süre ile prim ödemiş olmakla birlikte, bireysel emeklilik sisteminden emekli olmadan ayrılanlar ile diğer sandık ve sigortalardan 10 yıl süreyle ölüm, maluliyet gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerden yüzde 10,
- Bireysel emeklilik sisteminden emeklilik hakkı kazananlar ile bu sistemden ölüm, malûliyet gibi zorunlu nedenlerle ayrılanlara yapılan ödemelerden yüzde 5
oranında stopaj (vergi kesintisi) yapılıyor.
Buraya kadar herşey olağan görünmesine rağmen, uygulamada sorun “stopaj matrahı” konusunda çıkıyor. Sigorta şirketleri, idarenin görüşüne dayalı olarak vergi kesintisini, anapara da dahil olacak şekilde yapılan ödemenin tamamı üzerinden yapıyorlar.
Sosyal güvenlik sistemi için destekleyici bir unsur olan sistemin desteklenmesi yönünde siyasi irade varken idarenin konuya bu yönde yaklaşması, hem mükellefler hem de sektör üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.
Yasa’da açık bir şekilde “yapılan ödemelerin tamamından” ya da “yapılan tüm ödemelerden” diye yazılı olmadığı halde, yapılan ödemenin (anapara dahil) tamamı üzerinden vergi kesilmeye devam ediliyor.
Oysa, bu hükmün düzenlendiği GVK’nın 75. maddesinin başlığı “menkul sermaye iradı.” Kanun menkul sermaye iradını; kâr payı, faiz ve benzeri iratlar olarak tanımlıyor. GVK’nın lafzı ve ruhundan çıkan anlam ve gelirin gerçekliği kuralı birlikte değerlendirildiğinde, burada sadece “getiri” üzerinden vergileme yapılması gerektiği tartışma götürmeyecek kadar açık.
III- YARGISAL GÖRÜŞ
Bireysel emeklilik sisteminden ayrılanlara yapılan ödemeler üzerinden hukuka aykırı bir şekilde yapılan kesintilerle ilgili çok sayıda vergi mahkemesi kararı bulunuyor. Vergi mahkemelerinin vermiş olduğu kararların tamamında, kesintinin nema üzerinden yapılması gerektiği ısrarla vurgulanıyor.
Bu konudaki uyuşmazlıklarda dava konusu edilen miktar, görece önemsiz olduğundan bu konudaki davalar vergi mahkemelerinde tek hakimle görüldüğünden, konu hakkında Danıştay’ın görüşü bilinmiyordu.
Geçtiğimiz günlerde kanun yararına bozma başvurusuna konu olan bu tür bir uyuşmazlık hakkında Danıştay 4. Dairesi; “Sigorta şirketince yapılan ödemelerin tamamından değil, bu ödemenin anapara dışında kalan kısmı üzerinden vergi kesilmesi gerektiği”(1) yönünde oybirliğiyle karar verdi.
Danıştay’ın vermiş olduğu kararın ardından Maliye Bakanlığı’nın, bir genel tebliğ veya sirküler ile Danıştay kararı doğrultusunda işlem yapılacağını, fazla kesilen vergilerin de başvuru halinde iade edileceğini açıklaması halinde sorun bitecek.
Bununla beraber, sadece ihtimal dahilinde olan bu olasılığı beklemeden haksız yere fazla vergi kesilenlerin düzeltme hükümlerini izlemeleri de mümkün.
IV- İZLENECEK YOL VE DEĞERLENDİRMEMİZ
Kendilerinden haksız yere fazla vergi kesintisi yapılmış mükellefler öncelikle sigorta şirketinin merkezinin bulunduğu yerdeki ilgili vergi dairesine, bizzat veya taahhütlü postayla başvurup, “düzeltme” yolu ile verginin iadesini isteyecekler.
Vergi dairesi talebi kabul etmezse veya 60 gün içinde başvuruya yanıt vermezse, izleyen 60 gün içinde Maliye Bakanlığı’na başvurup, “şikayet yolu ile düzeltme” talebinde bulunulacak.
Bu talebin de reddi halinde veya 60 gün içinde yanıt verilmemesi halinde, yetkili vergi mahkemesinde dava açılacak.
Bununla beraber, bazı vergi mahkemeleri; buradaki durumun vergi hatası kapsamında olmadığı belirtilerek esasa girilmeksizin başvurunun reddi yolunda kararlar vermektedir.
Vergi Usul Kanunu’nun 117. maddesinin 1 numaralı bendinde “matrah hataları”, “hesap hataları” arasında sayılmıştır. Burada yapılan, stopaja konu olacak miktarın (stopaj matrahının) olması gerekenden farklı belirlenmesinden başka birşey değildir.
Dolayısıyla, bu durumdaki kimseler için düzeltme yolunun açık olduğu görüşünü taşımaktayız. Bununla beraber, henüz kesintiye maruz kalmamış olup gelecekte sistemden çıkarken stopaja tabi tutulanların, doğrudan dava açmalarında yarar görmekteyiz.
Maliye’nin milyonlarca lira ilave giderden kurtulmak ve vatandaşı da yormamak için bir tebliğ ya da sirküler yayımlayarak, bu sorunu çözmesi en anlamlı yol olarak gözüküyor.
* Prof. Dr., Gazi Üniversitesi, İİBF Öğretim Üyesi, Maliye Bölümü Başkanı
(1) Dn. 4. D.’nin, 24.01.2011 tarih ve E.2009/8882, K.2011/269 sayılı Kararı (Karar’ın tam metnine Yaklaşım Dergisi’nin elinizde bulunan sayısının “Yargı Kararları” bölümünde yer verilmiştir.).
- - - -