İktidar zengini inşaatçı, “Tarih hayal edenleri değil, gerçekleştirenleri yazar.” sloganıyla, İstanbul’un en değerli doğal hazinelerinden biri olan Belgrat Ormanları’nın böğrüne saplayacağı ucubesini takdim ediyor, gözümüzün içine küstahça bakarak. “Yaş kesenin başını keserim.” sözüyle ormana ve ağaca verdiği değere vurgu yapılan Fatih’in İstanbul’u fethettiği 1453 tarihiyle alay ederek adeta…
Tıpkı, Çamlıca’ya cami yaparak, işine geldiği sürece sömürdüğü ve mensubu olmakla övündüğü Osmanlı’nın bütün geçmişini aşacağını böbürlenerek ilan eden Tayyip gibi…
Babası Süleyman adına yapılan Süleymaniye’den daha görkemli bir yapıtı İstanbul’a yapmayı saygısızlık sayarak, Selimiye’yi Edirne’ye yaptıran anlayıştan zerre kadar pay almadıklarını kanıtlar gibi…
Birçok kaynağa göre; “Dumlupınar'da biz Yunanlı’lardan Troyalı’ların öcünü aldık.” dediği belirtilen Mustafa Kemal’e karşı, içten içe yaşattıkları kinlerini artık açıkça dillendirmekten çekinmeyen bu yeni zümrenin, benzer bir sözü İstanbul’u fethederek, Anadolu’da yüzyıllarca süren Roma-Yunan egemenliğine son verdiğinde söylediği belirtilen Fatih’ten ve Arapçı olamayan Osmanlı’dan da pek hoşlanmadıkları anlaşılmaktadır.
Gözlerini para bürümüş bu yeni işbirlikçi kapitalistler, yüzyıllar içinde oluşan mirası bir harami ordusu gibi talan etmektedirler.
Bunların sayesinde İstanbul artık minareli, kubbeli ve yedi tepeli bir şehir değildir… Minarelerini kılıç, kubbelerini miğfer olarak kullandıkları camileri artık, gökdelen gölgesinde kaybolmuş oy üretme fabrikaları olarak kullanmaktalar. Minareler de bu endüstrinin fabrika bacalarıdır, sessiz ülkemin yeni efendileri için…
***
Kim bunlar?
Dün, “komünist” işi diyerek, resmi bayramların halksız kutlanmasını eleştirip, bugün bayram kutlamak isteyen halka panzer, cop ve biber gazıyla saldıran bu “firavunlar” kim?
Dün, “bir hırka bir lokma” söylemiyle halkı kandırıp, bugün “bir eli yağda bir eli balda” olan bu “karunlar” kim?
Dün, Filistinli çocuklara yapılanlar için salya sümük ağıtlar yakıp, bugün benzerini kendi ülkesinin çocuklarına yapan bu “yezidler” kim?
Kim bu, suyumuza göz koyanlar?
Kim bu, güzel ülkemizi soyanlar?
Kim bunlar?
Kim?
Bunlar;
Kalıcı değil işgalcidirler,
Dindar değil dincidirler,
Hoşgörülü değil kincidirler,
Dürüst değil yalancıdırlar,
Üretici değil talancıdırlar,
Anadolulu değil yabancıdırlar.
***
Anadolu’dan, bin yıllardır çokça geçip gitti bunlar gibi.
Bunlar da geçer.
Bunlar da gider.
Bunlar da…
BUNLAR DA GİDER
[Bu yazı 187 kez okundu]