BUZLAR ve BAĞLAR ÇÖZÜLÜRKEN

Saat başı gündem değiştiren güçler artık beceremiyorlar. Haksız tutuklanmış ve hüküm giymişlerle ilgili yapılması gerekenler gündemi kilitlemiş durumda. İşte bu ahval ve şerait altında Cevat Fehmi BAŞKUT’un unutulmaz tiyatro oyunu BUZLAR ÇÖZÜLMEDEN’ i anımsıyorum…

 

Bir ilçe halkı kış günü yeni gelecek Kaymakamı beklerken Akıl Hastanesinden kaçan iki deli kar fırtınasında gidemeyince yolları buraya düşer. Kasabanın ileri gelenleri, biraz da giyim kuşamından delinin birini kaymakam sanırlar. Ona hoş geldin diyerek Kaymakamlık makamına kadar götürürler.

 

Bizim deli kendisine biçilen görevi benimser ve kafasındaki ideal kaymakamı canlandırmaya başlar. Memurlara ve halka sürekli olarak çeşitli emirler verirken o işin “Buzlar çözülmeden” yapılmasını söyler. Gerçekten de “buzlar çözülmeden” kasabayı huzurlu, düzenli, demokratik, hak ve hukuka saygılı bir ilçeye dönüştürür. Buzlar çözülüp yollar açıldığında gerçek kaymakam gelince olay anlaşılır ve jandarmalar deliyi tekrar hastaneye götürürken bütün halk onu ve arkadaşını sevgiyle uğurlar.

 

*          *          *          *          *

 

Günümüzde ise sanki birileri birilerini alaşağı etmek için bir takım kanıtlar uydurup bavula koyarak cami duvarına bırakılmış bebek gibi adliye duvarının dibine bıraktılar. Bavulu bulan savcı kılıklı birileri mal bulmuş mağrîbi gibi bunlara sarılıp başladılar masal türetmeye…

 

Masallar uzadıkça, gerçeğe benzetme merakıyla ve maşaların yardımıyla, paşaları toplamaya başladılar. Karşı çıkan olmadıkça ve işler kızıştıkça ABD ve uzantısı iktidara karşı olan masal yazarları, karikatür çizerleri, Mustafa Kemal’in askerleri gibi ortalığa ışık saçan kim varsa, daha betonu soğumamış yepyeni eza ve ceza evlerine dolduruldular.

 

O gün için adına İddianame denilen müstesna naneler, büyük teranelerle, bazı hanelerde, suçlama veya saçmalamalara bahane edildiler.

 

*          *          *          *          *

 

Buzlar çözülmeden deli kaymakam kasabadaki üçkâğıtçıları, karaborsacıları içeri attırmıştı. Kimseyi öldürmemişti… Bağlar çözülmeden önce de akıllı birileri paşaları, rektörleri, parti başkanlarını, yazarları, içeri aldırdılar. Ölen ölür kalan sağlar bizimdir diye epey can alıp ellerini kan ile de yıkayarak temizlenmeye çalıştılar.

 

Artık karaborsacılar değil alnı ak aydınların suçlanma devri yaşanıyordu.

Buzlar çözülmeden “işler düzene” girmişti ama bağlar çözülmeden “herkes içeri” girdi...

 

Ne zaman ki buzlar değil de bağlar çözüldü, çorap söküğü gibi bütün ipler pazara çıktı. Pazar’dan pazartesi’ye geçince işler değişti, dişler söküldü. Bir yerlerden birileri “mezara kadar sürmez pazara kadar bu iş bitecek” diye emirler vermeğe başladı.

 

 

*          *          *          *          *

 

Şimdi, bağlar çözüldüğüne göre “işler düzene” girmeğe başladı gibi görünüyor.

TÜBİTAK’ın son raporu 16 klasörmüş fakat özeti gayet açık. “İnsanların yılardır içeride tutulmasının dayanağı olarak gösterilen CD ve hard disk’teki belgeler tamamen sahte ve uydurmadır.” 

 

Savunma avukatları yıllarca ne dedi: “Sunduğumuz, yerli ve yabancı uzman bilirkişilerden aldığımız raporları kabul etmiyorsanız bunları resmî bilirkişi olan TÜBİTAK’a gönderip rapor isteyin.”

 

Avukatları susturup ceza kararları veren ve yargıç kürsüsünde görülenlerin durumu ortadadır. O sahte belgelerle dava açan ve bu kararlara itiraz etmeyen savcı cübbesi giyenlerin de durumu apaçık ortaya çıkmıştır.

 

*          *          *          *          *

 

Başlangıcından bu yana Silivri Cezaevinde yapılanların yargılama olmadığı, bu tiyatronun hukuk kurallarıyla açıklanamayacağı söylendi. Bağlar çözülünce gerçekler güneş gibi tüm parlaklığıyla ortalığa çıkmaya başladı.

 

Yıllarca, sahte kanıtlarla, sahtekârlıktan hükümlü yalancı gizli tanıklara dayanan sahte iddialarla ve buna dayanan içi boşalmış kararlarla yaşadık, kahrolduk. Bu yarı aydınlanma içinde artık, içeride tutulanların tümü derhal salıverilmelidir.

 

Türkiye Cumhuriyetinin ve Dünya Hukuk Tarihinin en büyük sahteciliği karşısında artık “gerçek sanıklar” GERÇEK MAHKEMELERDE yargılanmalıdır.

 

Sahte olmayan kanıtlar elbette ayıklanıp bunlarla bağlantısı olan sanık varsa cezasız kalmamalıdır.