Usta kalem Emin Çölaşan, Sözcü gazetesinde bugünkü köşesinde, Cumhuriyet'in gündeme getirdiği orman yangınlarına müdahaledeki ihmaller ve THK uçaklarının hangarlarda bekletilmesini yazdı. Çölaşan, ilk kez Cumhuriyet Gazetesi Ege Bölge Temsilcisi Tuncay Mollaveisoğlu'nun duyurduğu orman yangınlarına müdahale işinin THK'den alınıp özel bir şirkete verilmesinin altını çizerek "Acaba onlar da yandaş mı, eş dost mu, partili mi! Ayıptır, yazıktır, hele de ormanlarımıza ve içinde yaşayan canlılara günahtır. Vay benim memleketim vay!" ifadelerini kullandı.

Artvin'de "Mesleki Eğitimin Geleceği Çalıştayı" düzenlendi Artvin'de "Mesleki Eğitimin Geleceği Çalıştayı" düzenlendi

Çölaşan'ın yazısı şöyle: 

"Sevgili okurlarım, orman yangınları her yaz mevsiminde olur ama böylesine bugüne kadar hemen hiç tanık olmamıştık. Ormanlarımız cayır cayır yanıyor. Hele İzmir'deki büyük yangın günlerden beri sürdüğü halde söndürmek mümkün olmuyor.Orman yangınları deyince aklıma hep MİT görevlisi rahmetli Sabah Ketene'nin bana anlattıkları gelir. Daha önce de yazmıştım, Ketene 1990'lı yıllar için şöyle demişti: “Özellikle Ege Bölgesi'nde o yaz çok sayıda orman yangını çıkmıştı. Yangınları çıkaranların PKK'lı olduğu anlaşıldı ve bunlar yakalandı. Yunanistan'da eğitildikleri ve Türkiye'ye bu amaçla gönderildikleri ortaya çıktı…” “Sonra biz de aynı doğrultuda karşı önlem almaya mecbur kaldık. Teşkilattan arkadaşlarımız bazı Yunan adalarına gönderildi ve oralardaki güzelim ormanlar da ne yazık ki yandı!.. Yunan anakarasında da yangınlar çıktı, Atina metrosunda bombalar patladı! Sonrasında baktılar ki pabuç pahalıdır, bildiğimiz kadarıyla Yunanlar bu işten, ormanlarımızı PKK'lılara yaktırmaktan vazgeçmek zorunda kaldılar.”

Orman yangınlarını seyrederken içim cız eder… Zira o yangınlarda sadece ağaçlar değil, canlılar da yanar. Kuşlar, ceylanlar, özellikle kaçamayan kaplumbağalar…Söndürme ekipleri seferber edilir. Arazözler, helikopterler ve kamu görevlileri… Ama hele de rüzgar varsa, ormanlık alan dik yamaçlardaysa, şimdiki İzmir yangını gibi günlerce sürer ve yangın bitince karşımıza o güzelim yeşil yerine kapkara yanmış, kömürleşmiş kara renkli ağaç iskeletleri kalır. Acı bir olaydır.

Dün Cumhuriyet gazetesinde değerli gazeteci arkadaşımız Tuncay Mollaveisoğlu'nun çok çarpıcı bir haberi vardı. Başlığı: “Uçurun Şu Uçakları.” Özetliyorum çünkü her şey haberin içinde yer alıyor: “Muğla ve İzmir'de son iki günde yaklaşık 500 hektar orman yandı. Son yılların en büyük orman yangınları yaşanır ve binlerce hektar orman içinde yaşayan canlılarla birlikte kül olurken, Tarım ve Orman Bakanlığı söndürme işlerinde uçak kullanmıyor.Oysa Türkiye'nin yangınla mücadelede gelişmiş olanakları var…” Bizim yıllardan beri gözlerimizin önünde ve belleğimizde olan bir isim vardır: Türk Hava Kurumu (THK).Bu kurumun uçakları vardır. Ambulans uçaklar, gezi uçakları, paraşütçüler için özel uçaklar ve özellikle de yangın söndürme uçakları.Hemen belirteyim, orman yangınlarında uçak kullanmak, helikopter kullanmaktan çok daha etkili.Birincisi, uçaklar yangın yerlerine üç kat daha hızlı ulaşıyor.İkincisi, helikopterden çok daha fazla su alıyor.

Şimdiki iktidar her nedense Türk Hava Kurumu'nu da afaroz etmiş. Yangın söndürme işleri artık özel sektöre veriliyormuş. THK eski başkanlarından emekli pilot, havacı korgeneral Erdoğan Karakuş bu olayı Tuncay'a şöyle anlatıyor:“Söndürme işinde uçaklar kullanılsaydı bir hektar bile yanmazdı. Yangına müdahalede ilk yarım saat çok önemlidir. Uçaklar, yangın bölgesine helikoptere göre üç kat daha hızlı ulaşır, hem de üç kat daha fazla su yükleyebilir. Uçak olmadan yangınla mücadele edilemez. Geçmiş yıllarda biz 165 yangına uçaklarımızla müdahale ettik ve hepsini kısa sürede söndürdük.”

Şimdi işin en çarpıcı bölümüne geliyorum. Yine aynı haberden aktarıyorum: “Yalnızca THK'da değil, Türk Hava Kuvvetleri'nde de altı adet yangın söndürme uçağı var.... YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...

Editör: Haber Merkezi