Bu karar, İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 28.5.2009 tarih 2008/776E. 2009/1605K sayılı kararı ile 10.12.2009 tarih 2008/1132E. 2009/2788 sayılı kararlarında belirtilen görüşlere de uygundur.
Bu kararlarda Danıştay Sekizinci Dairesi’nden farklı olarak, avukatlık ücretinin asıl alacağı geçemeyeceği ve cvergi uyuşmazlıklarında avukatlık ücretinin maktu olarak belirleneceği görüşü benimsenmiştir.
Sözünü ettiğimiz ilk iki karar doğrultusunda Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde gereken değişiklikler yapılmıştır. 4.6.2010 tarihinde yapılan son değişiklik ile de 11 inci maddenin 1 inci fıkrasına “ŞU KADAR Kİ ASIL ALACAK MİKTARI 1.333,33 TL’YE KADAR OLAN İCRA TAKİPLERİNDE AVUKATLIK ÜCRETİ, TARİFENİN İKİNCİ KISMININ, İKİNCİ BÖLÜMÜNDE, İCRA DAİRELERİNDEKİ TAKİPLER İÇİN ÖNGÖRÜLEN MAKTU ÜCRETTİR. ANCAK BU ÜCRET ASIL ALACAĞI GEÇEMEZ.”
cümleleri eklenmiştir. (http://rega.basbakanlik.gov.tr/eskiler/2010/06/20100604-14.htm) Bu düzenleme 2011 yılı Tarifesinde üst sınır 1.500,00 TL’ye çıkartılarak aynen korunmuştur. İdari Dava Daireleri Kurulu kararları doğrultusunda bu değişiklikleri yaptıktan sonra 12 nci maddeyi çelişecek içerikle düzenleyerek, konusu para veya para ile değerlendirilebilen hukuki yardımlarda avukat ücretinin asıl alacağı geçmesine olanak tanımak zaten yanlıştı, son karar ile bu çelişki giderilmiş oldu.
Beni bu yazıyı yazmaya yönlendiren, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 30.6.2011 tarihli kararında yukarıda belirttiklerim dışında sürekli avukatlık hizmeti içeren avukatlık ücret sözleşmeleri hakkında yapılan tespittir.
Gerekçe içinde üç kez tekrarlanan bu tespit;
- “…çeşitli sözleşmeler yoluyla avukatlık mesleğinin zarar görmesinin engellenmesi hususlarının da dikkate alınmasının zorunlu olduğu..”
- “…seri davalar için, yalnızca karşı taraf vekalet ücretine dayanan avukatlık sözleşmeleri yapılarak mesleğin itibarının zarar görmesine….yol açılması da mümkündür.”
- “…çeşitli sözleşmeler yoluyla avukatlık mesleğinin zarar görmesinin engellenmesi hususları dikkate alındığında,…” şeklindedir.
Aslında, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu bu tespitini “…çeşitli sözleşmeler
yoluyla avukatlık mesleğinin zarar görmesinin engellenmesi hususları dikkate alındığında…” ifadeleri ile 10.12.2009 tarih 2008/1132E. 2009/2788 sayılı kararının gerekçesinde de yapmıştı.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu bu tespiti ile barolarımızın ve Türkiye Barolar Birliği’nin görmezden geldiği gerçekleri vurgulamaktadır:
- Seri davalar için, yalnızca karşı taraf vekalet ücretine dayanan avukatlık sözleşmeleri yapılarak mesleğin itibarının zarar görmesine yol açılmaktadır.
- Çeşitli sözleşmeler yoluyla avukatlık mesleğine verilen zarar önlenmelidir.
Bu gerçekleri görmemiz için Danıştay kararını beklememiz mi gerekiyordu?
Avukatlık Yasası Yönetmeliği’nin 6.9.2008 tarihinden bu yana yürürlükte olan 73/A,
73/B, 73/C ve 73/D maddeleri uygulansa, kıran kırana yaşanan rekabettin yarattığı avukatlık ücreti başıbozukluğunun ve “avukatlık mesleğin itibarına zarar veren sözleşmeler”in yapılması önlenirdi.
Belki doğru soru, bu sorunun çözümünün gerçekten istenip istenilmediğidir. İstenilse Yönetmelik hükümleri uygulanırdı.
Avukatlık ücreti ve avukatlık ücret sözleşmesi mesleğimizin en öncelikli sorunlarının
başındadır, görmezden gelinerek Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kararlarında belirtildiği gibi mesleğimizin itibarının zarar görmesine seyirci kalınmaktadır.
Bu sorun karşısında yıllardır dile getirdiğim önerimi tekrarlamakta fayda var; http://www.gurselertufan.av.tr/makaleoku.aspx?id=68 http://www.gurselertufan.av.tr/makaleoku.aspx?id=66
temel çözüm, avukatlık ücret sözleşmesinin zorunlu olması ve barodan geçirilmesidir. Barolar ve Türkiye Barolar Birliği avukat ücretinin belirlenmesindeki yasal yetkileri nedeni ile avukatlık mesleğinin en önemli unsurlarından birini oluşturan vekalet ücreti konusundaki yasaya aykırılıkların doğrudan takibi ile görevlidir. Avukatlık Yasasına, Avukatlık Yasası Yönetmeliğine, TBB Meslek Kuralları’na ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine aykırı olarak belirlenen avukatlık ücretinin mesleğin onurunu çiğnemesi ve meslek düzenini bozması karşısında Türkiye Barolar Birliği ve barolar yetkilerini kullanmak zorundadır. 19.8.2011