"Reklam yasağı, yargının kurucu unsuru olan avukatların bağımsız ve güven esasına uygun olarak görevlerini saygın bir şekilde devam ettirmelerini sağlama amacı taşır. Bu yönüyle tamamen kazanç amacı güden serbest mesleklerden ayrılır. Reklam yasağı, mesleğin ticarileşmesini ve haksız rekabetin oluşmasını engelleyip kamunun güveninin korunmasını sağlamak için tesis edilmiştir. Avukatların reklam yasağı bağlamında dikkate alınması gereken en önemli husus mesleğin özel statüsünden kaynaklanan sınırlamaların mesleğin özgür şekilde yapılmasını imkânsız hâle getirmeye sebep olacak ağırlığa ulaşmaması konusunda makul bir dengenin sağlanıp sağlanamadığıdır.” AYM 2021/56916 B., 22.05.2024 t. kararı

Türkiye Barolar Birliği Reklam Yasağı Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, 09 Ağustos 2024 tarihli ve 32627 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.

Geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesinin de bir kararına konu olan avukatlık reklam yasakları çok yönlü ve güncel boyutlarıyla tartışılması gereken bir konu.

Özellikle TBB ve baroların, yasak ihlallerinin çokluğu karşısında uzunca bir süredir “seyirci” pozisyonuna geçmeleri, baro yönetimlerinin yeniden seçilme ve meslek popülizmi politikaları yüzünden, reklam yasağı ihlalleri tamamen kontrolsüz biçimde artıyor. Daha önemlisi reklam ve bununla oluşan haksız rekabet ortamı barolar ve avukatlar nezdinde kanıksanmaya başlanmışken, meslek etiğine ve kimliğine karşı sorumlu davranan avukatlar bu ortamda haksız rekabetin de asıl mağdurları haline gelmiş durumda.

Üstelik reklam yasağına aykırı hareketin kimden geleceği de kestirilemiyor!

Geçtiğimiz günlerde Dünyanın en büyüğü” olan bir baroda, hali hazırda başkan yardımcılığı görevini yürüten bir meslektaşın, “Başkan Adayı” unvanını Reklam Yasağı Yönetmeliğinin baro seçimlerinden azami 2 ay öncesine kadar kullanılamayacağı hükmünü ihlal ederek baro komisyonlarının faaliyetlerini sosyal medya hesaplarında “Başkan Adayı” sıfatıyla duyurması ve “Başkan Adayı” yazılı görsellerle adaylık çalışmasını aylar öncesinden başlatması, balığın neresinden kokmaya başladığına ironik bir örnek oluşturdu.

Reklam yasağı ihlallerinin en yaygın biçimi avukatlık unvanının kullanımında karşımıza çıkıyor. Mevzuatı “avukat” unvanını mesleki faaliyet sırasında kullanıma özgülemekteyken; birçok avukat bu unvanı siyasal ve sosyal faaliyetlerinde, TV programlarında, dijital ve basılı gazetelerin haber ve yazılarında, sosyal medya hesaplarının profillerinde, günlük sıradan ilişkilerinde tepe tepe kullanıyorlar. Diğer bir yaygın yanlış kullanım biçimi de, “avukat”ın yanına ancak akademik unvan konulabileceği mevzuatla açıkça belirlenmişken, avukatların “Arb. Av.”, “Av. Arb.”, “E. Hakim Av.”, “Bilirkişi Av.”, “Av., LLm” vb çeşitlemeleri oldukça yaygın.

Birçok meslektaşın hasbelkader bilmem nerenin belediye meclisi, belediye başkanlığına veya milletvekilliğine adaylığı ve hatta aday adalıklarını dahi “Av.” unvanlarını kullanarak afiş ve görseller oluşturmaları, sosyal medya hesaplarında avukat unvanları yanında “xx. Dönem ... Aday Adayı” sıfatlarını daha yıllarca bulundurmaları da artık kimseyi şaşırtmıyor.

Hatta giderek kanıksandı ama seçilen bazı belediye başkanları ve milletvekillerinin, görevleri süresince isimleri yanında kullandıkları “Av.” unvanlarının, görevleri bittikten sonraki döneme yönelik bir mesleki avantaj ve haksız rekabet oluşturmadığı savunulabilir mi?

“Şikayetli Avukatın ‘Avukat’ unvanı ile birlikte ‘Samsun Eski Belediye Başkanı’ sıfatını, büyük ölçülerde renkli fotoğrafını, büro ve ev telefonlarını içeren bir takvim bastırarak dağıttığı sabitken Avukat, dağıttığı takvimin, işi sağlama ve reklam amacına yönelik olmayıp, "belediye başkanlığı seçimlerine dönük bir hediye" olduğunu savunmuştur. Ancak, 1994 yılının Mart ayında yapıla cak yerel seçimler için, bir buçuk yıla yakın bir süre önceden kimin sadece belediye başkanlığı adaylığı ile ilgili olduğunun kabulü olanaksızdır. Avukat, yasal propaganda süresi içinde ‘avukat’ unvanı ile siyasal amaçlı tanıtım yapmakta serbest olmakla birlikte, henüz bu süre başlamadan ve aday olduğu da belirlenmeden unvanını kullanmak suretiyle, kendisine ün kazandırmaya yönelen davranışlardan kaçınmak zorundadır.” TBB Disiplin Kurulu 05.02.1994 T. 8 E. 10 K.

Artık avukatlık faaliyetinin ayrılmaz parçası haline gelen sosyal medya paylaşımları da saf ve temiz avukatların şaşkınlık ve tahammüllerinin çok ötesine geçmiş durumda. Bu konudaki şaşırtıcı örnekleri sıralayan Van Barosu’nun konuya ilişkin bir duyurusunu ekte paylaşarak yazımızın ve ufkunuzun sınırlarını da zorlamamayı tercih ediyorum.

İşin artık kontrolden çıktığı noktada, bu konuda kafasını adeta kuma gömen TBB ve barolar, 2023 yılında gerçekleştirdikleri TBB Reklam Yasağı Yönetmeliği değişikliğiyle işe el atmaya çok geç de olsa karar vermiş oldular.

Ancak 9 Ağustos’ta yayımlanan yeni TBB Reklam Yasağı Yönetmeliğinin oldukça tartışmalı yönleri bulunuyor.

Yeni Reklam Yasağı Düzenlemeleri Neler?

Önceden de yürürlükte olan kısıtlamalar yanında Yönetmelikte önemli değişiklikler var, bunların bazılarına değindikten sonra genel bir değerlendirme yapabiliriz:

- Yönetmelikte sosyal medya platformları da dahil internet paylaşımlarına ilişkin yeni düzenlemeler geldi (7. madde).

Avukatlar, çevrimiçi platformlarda bedel karşılığı veya bedelsiz olarak bizzat hazırladıkları, hazırlattıkları ya da kendilerine ilişkin olarak üçüncü kişilerce hazırlanan içerikleri ön plana çıkaracak iş ve işlemlerde bulunamayacaklar.

İnternet kullanıcılarını kendi sitesine veya kendi sitesinden bir başka siteye yönlendirecek kısa yolları kullanamayacak, kullanılmasına izin veremeyecek; çevrimiçi mecralarda reklam veremeyecek veya alamayacaklar.

- Yönetmelik hükümlerinin ihlali halinde, önceden var olan “uyarı yazısı gönderme ve ihlal oluşturan eylem ya da yayının kaldırılmasının istenilmesi” usulü kaldırıldı.

Artık ihlal olduğu düşünülen eylem nedeniyle uyarı yazısı gönderilmeden re’sen soruşturma açılarak, ilgiliye savunma istemini de içeren yazı tebliğ edilecek.

- Yönetmelik’te “mesleki kimlik” ve “özel hayat” vurgusu yapıldı.

Avukatlar, mesleki kimliğiyle ilişkilendirilecek şekilde yaşamları, kazançları, mesleki faaliyetleri hakkında reklam niteliğinde paylaşımlarda bulunamayacaklar. Yazılı, işitsel, görsel ve çevrimiçi iletişim araçlarında, avukat unvanının kullanıldığı durumlarda, özel yaşamlarına ilişkin paylaşımlarında mesleğin itibarını zedeleyici nitelikte davranışlardan kaçınacaklar (7. madde).

 

Açıkça görüleceği üzere, bunların önemli kısmı önceki düzenlemede de olan hükümler. Ama dikkat çeken değişiklikler de var.
Örneğin, daha önceki düzenlemede reklam yasağı ihlalini oluşturan eylemin kaldırılması uyarısından sonra disiplin işlemi aşamasına geçilebiliyordu. Değişiklikle uyarı kaldırıldı, resen soruşturmaya geçilebilmesi ve eylemin niteliğine göre tekerrür hükmü uygulanabilmesi getirildi. Bunu oldukça yerinde bir değişiklik olarak görüyorum, aksi halde önceki düzenleme yapılan reklamı sahibinin yanına kâr bırakıyordu.

 

“Bu Yönetmelik kapsamında olanlar; salt ün kazanmaya, kendilerini meslektaşlarının önüne geçirmeye, reklam yoluyla iş elde etmeye yönelik her tür girişim ve eylemlerden kaçınmak; üçüncü kişilerin kendileri için reklam sayılabilecek bu tür eylem ve davranışlarına izin vermemek, engel olmak için gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler.” şeklinde düzenlenen 11. madde, önceki aynı numaralı maddenin genişletilmiş ve yerinde görünen bir değişiklik içeriyor.

Reklam yasağı düzenlemelerinin uygulanmasında “Ben bilmiyordum...” savunmasının da kural olarak bir geçerliliği yok.

“Reklam yasağına aykırılık, genellikle biçimsel olarak işlenen bir disiplin suçu olup, kast unsuru bu suçun oluşumunda dikkate alınmaz.”AvK. 34, 55, 134, Reklam Yasağı Yönetmeliği 6, TBB MKur. 7,8) TBB Disiplin Kurulu 23.03.2014 T. 2014/22 E. 2014/202 K.

 

“Her ne kadar yayının “jest” amaçlı olarak yapıldığı savunulmuş ve yayıncı tarafından da kabul edilmiş ise de kişisel bilgilerin ve fotoğrafların bizzat şikâyetli avukat tarafından gönderilmiş olması, hedef kitlenin yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları olması gerçeği karşısında “jest” savunmasına itibar olanağı yoktur.” AvK. 34, 56, 134, TBB MKur. 7, 8) TBB Disiplin Kurulu 25.06.2016 T. 2016/280 E. 2016/448 K.

 

4. madde, avukatın müvekkilini bürosunda kabul etmesi zorunluluğu kaldırılmış gibi görünmekle birlikte, iş kabulü ve hukuki danışmada bulunmanın sadece büroda yapılacağına dair Av. K.

51. madde düzenlenmesi yürürlükteyken, büro dışında görüşme yasağının sürdüğü dikkate alınmalı. Home office, sanal ofis, paylaşımlı ofis gibi avukatlık yürütme biçimlerinin yaygınlaştığı günümüzde, mevcut yasağın dolaylı olarak devamı ve günün koşullarına uyarlanamaması ciddi bir eksikliktir. Pek çok genç meslektaşın artık büro kirası veremeyecek olduğu gerçeği karşısında bu yasağın katı uygulanması gerçekçi ve vicdani görünmüyor.

5. maddede getirilen ve makul görünen düzenlemeler hukuk branşı dışındaki (tarih doktoru, sosyoloji doktoru vb) akademik unvanların kullanımı, bir avukat için birden fazla tabela kullanımını yasaklarken KEP adreslerinin de tabelaya eklenebilmesine izin veriyor.

Yönetmeliğin 7/c fıkrasındaki “Yazılı, işitsel, görsel ve çevrimiçi iletişim araçlarında, geçmişteki veya mevcuttaki davaları veya üzerinde çalıştıkları hukuki işi, reklam olabilecek nitelikte ön plana çıkaramazlar. Tarafların sözcüsü gibi hareket ederek açıklamalarda ve paylaşımlarda bulunamazlar. Zorunlu hallerde, geçmişteki veya mevcuttaki dava dosyalarının hukuki boyutları içinde kalmak kaydıyla, bilgi verebilir, açıklamalarda bulunabilirler. Ancak iş 10 / 14  elde etme amacıyla, ulaşılması herkes için mümkün olan genel ve soyut içerikli bilgiler paylaşmak suretiyle yayın yapamazlar, yazılı veya görsel paylaşımda bulunamazlar.” düzenlemesi özellikle Instagram ve X gibi sosyal medya platformlarındaki paylaşımlara yöneliyor.

Son zamanlarda Yargıtay kararlarının bir bölümünün anlam ve bağlamından koparılarak, sosyal medya etkileşimi almaya yönelik olarak hukukçu mantığından uzak biçimde paylaşılması giderek yaygınlaşan kötü bir alışkanlığa dönüşmüştü. Düzenlemenin kanun maddelerini veya Yargıtay kararlarını özellikle olduğu gibi paylaşmayı yasaklandığı anlaşılıyor ve bu yönüyle mantıklı görünüyor.

7/ç fıkrası daha çok TV ve internet üzerindeki program ve yayınlara yönelik olarak “reklam sayılabilecek her türlü davranıştan, avukatlık mesleğinin itibarını zedeleyici her türlü açıklama ve paylaşımdan kaçınmak zorundadırlar” şeklinde düzenlenmiş.

“Salt ün kazanmaya, kendilerini meslektaşlarının önüne geçirmeye, reklam yoluyla iş elde etmeye yönelik içerikte alan adı kullanamazlar. Alan adı, avukatlık mesleğinin saygınlığına aykırı olamaz. İnternet sitesi sahibi ya da sahiplerinin adı ve soyadı varsa hukuk alanındaki akademik unvanı, fotoğrafı, büroda çalışan diğer avukatların adı ve soyadı varsa hukuk alanındaki akademik unvanı, avukatlık ortaklığı ise tescilli unvanı, avukatlık bürosu ise büro unvanı, Türkiye Barolar Birliği ve baro sicil numaraları, mesleğe başlama tarihleri, mezun oldukları üniversite, bildikleri yabancı dil, mesleki faaliyetin yürütüldüğü büro adresi, telefon ve faks numaraları, e-posta ve kayıtlı e-posta adresi bilgileriyle sınırlı olmak üzere internet sitesi açabilirler. İnternet sitesinde “referanslar” veya bir başka ad altında müvekkillerine veya danışmanlığını yaptıkları kişi ve kurumlara ilişkin bilgi paylaşamazlar. İnternet sitelerinde, uzmanlık anlamına gelmemek üzere büronun faaliyet gösterdiği alanlar hakkında bilgi verebilirler.” şeklindeki 7/d fıkrası, avukatların internet sitelerine hukuki konularda yazı, makale vb. eklemelerini yasaklıyor.

 

Yeni Düzenlemeleri Nasıl Yorumlayabiliriz?

Bu düzenlemelerin önemli kısmı için öncelikle, “TBB’nin ‘vur’ deyince öldürdüğü” yorumunu yapabilir, yeni yönetmelik hakkındaki en özet yaklaşımımızı, yasakçı bir zihniyet ile hazırlandığı şeklinde belirtebiliriz. Üstelik bunu, meslek yaşamımın her döneminde reklam ihtimalinden sorumluluk ve aşırı duyarlılıkla kaçınan, bu konuda pek çok şikayetin ve TBB ve baro görevlerim sırasında haksız rekabete karşı sert yaklaşımı olan bir avukat olarak söylüyorum.
Reklam düzenlemesini yasakçı bir zihniyetle yapmak, sanıldığının aksine haksız rekabeti önlemek yerine, güçlünün zayıfa üstünlüğünü pekiştirmek gibi bir sonuç da verebilir. Genç avukatların, çoğunun kendilerini tanıtmak için küçük ve mütevazı çabalarının engellenmesi, güçlülerin reklam gibi değerlendirilmeyebilecek (siyasal, sosyal, STK ve kamuoyuna mal olan davalar vb) faaliyetleri karşısında, onları çok savunmasız kılabilir. Reklam yasağı, günümüzde pek çok çağdaş ülkede uygulanmayan ya da rekabetin kurallarını belirleyecek biçimde yürütülen bir yöntem. Belki bize ABD'nin reklam serbestisi uygun olmayabilir ama Avrupa ülkeleri uygulamaları örnek oluşturabilir. Burada ölçü katı yasakla - makul tanıtım faaliyeti arasında bir denge kurmak olmalı, en azından ülkemiz pratiğinin orta vadesinde.
Ama bu dengeyi başarıyla gözetemeyen Yönetmelik, dijital çağın iletişim, etkileşim ve paylaşımı sınır tanımaz kıldığını ve genç kuşak avukatların ve toplumun artık mesleki ve sosyal yaşamlarının önemli bir bölümünü dijital platformlarda sürdürdüğünü ıskalamış görünüyor. Büyümesine seyirci kaldıkları yaygın alışkanlıkların barolar tarafından disiplin uygulamalarıyla önüne geçilebilmesi ve bunların iyiniyetli olanlarıyla reklam olanları arasında net ayrım yapılabilmesi bugün pek gerçekçi bir beklenti değil gibi görünüyor. Yeni düzenleme yapılırken reklam nedir, tanıtım nedir, sponsorluk nedir PR nedir gibi soru ve kavramlarda ayrım gözetilmeden, günün şartlarına aykırı kurallar dayatılması, kuralların yerleşmesini, uygulanmasını ve ilgili yaptırımların yürütülebilmesinde ciddi zorluk ve imkansızlıklar yaratacaktır. Yönetmeliğin son şekli ile bir avukatın iyiniyet, mesleki ve sosyal sorumluluğu çerçevesinde veya hukukun üstünlüğü adına paylaşacağı çoğu şey yanında neredeyse sosyal medya kullanımında yazdığımız her şey disiplin cezası tehdidi altında. Bu tehdidi yakın ve endişe verici kılan yönü ise "genel ve soyut içerikli bilgiler paylaşmak", “mesleğin itibarını zedelemek”, “uzmanlık anlamına gelmemek üzere” gibi net olmayan ölçütlere yer verilmiş olması. Yönetmeliğin yasaklama hükümlerinde kullanılan bu yoruma açık ölçütler mevzuat hükümlerinin uygulanması ve reklam – tanıtım – doğru ve etik bilgilendirme eylemleri arasında ayrım yapılabilmesini zorlaştırmakta. Açılabilecek bir davada yönetmeliğin böyle maddelerinin iptal edilmesi olasılığı güçlü görünüyor.

Avukatlar Düzenlemeler İçin Neler Söylüyor?

Bu aşamada, kendi değerlendirmelerim kadar, Avukat Hakları Grubu’nun iletişim platformlarından alıntıladığım meslektaş görüşlerini paylaşmak isterim, bu görüşler hemen hemen tüm sağduyulu avukatların düşüncelerine tercüman olacak nitelikte:

“Soytarılık boyutuna ulaşanlar hariç, yönetmeliğe göre bilgi paylaşmakla kitap yazmak arasında fark yok. Zira ikisi arasındaki farkı, genel ve soyut içerik diye belirlemek mümkün değil. Kime göre genel, kime göre soyut denecek. Mevzuat keyfilik doğurmamalı.”

 

“Reklam yasağı diyerek her türlü tanınma faaliyetini yasaklamak kuralın amacı ile bağdaşmaz. Bu kuralın amacı, kamu görevi olan Avukatlığın kapitalleşmesini engellemek. Eğer her türlü hususu reklam içine sokarsak baroları lağvedip gizli localar kurmamız gerekiyor. Kimse avukatı tanımasın mı?”

 

“Ortada bir pasta var ve her sene dediğiniz faktörlerden dolayı kişi başına düşen pay azalıyor, işte tam bu noktada daha fazla pay almak isteyen avukatlar çeşitli yöntemlerle kendini daha çok gösterip daha fazla pay almak için sosyal medyayı kullanıyor, tabi bunu kallanan mevcut sayı içinde çok az bir kesim, haliyle de haksız bir rekabete dönüşüyor bu.”

 

“Yani hiçbir kitaptan bulunamayacak olan ‘iş arama izin ücretinden hangi vergiler kesilir?’ sorusunun cevabını artık avukat sitelerinden de bulamayacağız. 2024 yılında kitap yazmak serbest ama internette aynı bilgiyi paylaşmak yasak.”

“Yıllardır bu tür şeylere çok sessiz kalındı, ben bir sonuç alınacağını düşünmüyorum. Yazıda kalır, belki arada birkaç kişi için işler Yönetmelik. Neyse uzun konu zaten, yeni halini de izleyip görelim.”

 

“Yaşlı avukatların genç avukatları diledikleri gibi dövebilmelerini ve pastayı onlarla paylaşmamalarını sağlayan, avukatlar tarafından yazıldığı halde açıklayıcı ve belirleyici olma özelliğine bile sahip olmayan çöp bir metin. Çünkü açılacak ilk davada bu saydığım maddeler, yasaya aykırı olması bir tarafa kişinin kendini ifade etme hakkına aykırı olduğu için iptal edileceklerdir.”

 

“Kurallar gerçekten reklam yapanları engelleyecek şekilde uygulanırsa hiç sorun olmaz. Reklam yasağı hep vardı, ama düzgün uygulanmıyordu. Sorun normda değil, uygulamada. Türkiye’nin kronik sorunu bu.”

 

Reklam mı Tanıtım mı? Ne Yapılmalıydı Ne Yapıldı?

Hakim ‘Umarım böyle şeylere yeltenenlere ders olur’ dedi indirimsiz 6 yıl hapis verdi Hakim ‘Umarım böyle şeylere yeltenenlere ders olur’ dedi indirimsiz 6 yıl hapis verdi

Özetle, bugün karşımızdaki avukatlıkta reklam realitesi sarmalının, avukat enflasyonu, dijital çağ, geçim sıkıntıları, kazanma hırsı, siyasal ve maddi çıkarlar gibi çok sayıda parametresi var. Bunların bazıları değiştirilemeyecek olan bizim dışımızda zamanın ruhu çerçevesinde anlaşılabilecekken, birçoğu da meslek saygınlığının erozyonuyla açıklanabilir ve bunlara çözüm aranabilir.

Yukarıda da değindiğim gibi, bugünlere baro yönetimlerinin inanılmaz umursamazlığı ve ihmaliyle gelindi.

Sözcüsü olduğum Avukat Hakları Grubu’nun Google’daki avukat reklamlarının engellenmesine yönelik mücadele ve başarısı, desteklenmek şöyle dursun, 2022 İstanbul Barosu Genel Kurulu kürsü konuşmasında dönemin baro başkanı tarafından küçümsenmişti.

Reklam yasağı ihlalleri ile mücadelemiz kapsamında AHG’nin “sponsorlu” reklamları barındıran Instagram’a karşı açtığı davanın ilk duruşması öncesinde, 81 ilin baro başkanına mektup yazarak başkanlarımızı ve barolarımızı destek ve açtığımız davaya müdahil olmaya davet etmiştik. Birinden bile dönüş almadığımız bu çağrımız sonrasında davamızı tüm meslektaşlarımız adına AHG olarak kendimiz takip ediyoruz.

Mesleğin güncel gelişmelerinden uzak, meslektaşlarının beklenti ve mesleğin zamana uyarak değişen pratiklerine yabancı kalan baro yönetimlerinin, avukatı kendini ifade ve takdimi ihtiyacını giderecek ve zorunları çözecek, güçlü ve varsıl avukatı genç ve kısıtlı imkanlara sahip avukata yedirmeyecek bir düzenleme yapmasının çok iyimser bir beklenti olduğu artık çok netleşti.

Yargının asli unsuru olan avukatın ifade özgürlüğü ve kendisini mesleki anlamda ifade etme ihtiyacını kısıtlayan reklam yasaklarının makul, beklentilere uygun ve gerçekçi biçimde düzenlendiğini söyleyemeyiz. Bu düzenleme avukatların gönüllü bir biçimde uymaya razı olacağı, üzerinde mümkün olduğunca az tereddüt ve yoruma açık nokta bırakan daha az ayrıntılı ve günümüz gerçek ve gerekliliklerine uygun olarak yapılmalıydı.

Böyle bir ortamda, çağ – meslek – meslektaş gerçeklerini özümsemiş baroların ve TBB’nin oluşması için hepimize büyük sorumluluk ve görevler düşüyor. Ancak bu sayede tanıtımı değil ama reklamı, bilgi paylaşımını değil ama dezenformasyonu, nitelikli ve etik mesleki yarışı değil ama haksız rekabeti ortadan kaldırma şansımız olabilir.

Av. M.Turgay Bilge

Editör: Yeşim Turan