YSK’nın verdiği seçim yenileme kararıyla mazbatası iptal edilen CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu, Trabzon’da dedesinin mezarında gece vakti gizlice çekim yapıldığını öne sürerek hükümete yakınlığıyla bilinen medyayı eleştirdi. Söz konusu medya organlarının, İstiklal Savaşı gazisi olan dedesinin ‘asker kaçağı’ olduğunu ileri sürdüğünü belirten İmamoğlu, “Bunlara Allah akıl versin. Tüm Türkiye bağırsa yetmez. Bunlara akıl versen de yetmez. Bunları yapan, sözüm ona mevcut hükümete en yakın grubu ve bunlarla iş birliği yapan sözüm ona gazeteciyi, onun haber yapma anlayışını kınıyorum. Mezar hırsızlığı yapan bu insanlara, kul hırsızlığı yapan bu insanlara en başta gereken cevabı AK Partili hemşehrilerim verecektir. Ben onların vicdanına güveniyorum” dedi.
Ekrem İmamoğlu, Bosna Sancaklı vatandaşlarla buluştuktan sonra Bayrampaşa Meydanı'nda bir konuşma yaptı. İmamoğlu, sözlerine, ''Dedik ki, yerel seçim bitti, herkes işini yapsın dedik. Dinletemedik. Millet seni getirdi, millet yollar. Bu kadar basit. Böyle anlamsız, hukuka aykırı bir karar alarak milletin hakkını, emanetini ve iradesini gasp ettiler. ('Hak, hukuk, adalet' sloganları.) Ne yapacağız? Hep bir olacağız. Hep birlikte egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu, 23 Haziran'da bu hukuk bilmeyenlere anlatacağız'' şeklinde başladı.
18 günlük İBB Başkanlığı süresince yaptığı hizmetlerden örnekler veren İmamoğlu, ''Bizi, 31 Mart'tan önce hesap kitap bilmemekle suçladılar. Kardeşim, biz hesap kitap biliyoruz da şunu hesap edemedik: Bizim yaptığımız işi bunların bu kadar sahipleneceklerini düşünmedik. Bizim, insanlara vaat edip başardığımız işleri, bu sefer kalkıp, 'Biz yaptık' dediler'' diye konuştu.
''Rakibime şov yaptırıyorsunuz!''
''Bununla da yetinmediler'' diyen İmamoğlu, ''Yine 31 Mart öncesinde, servis aracı sahipleriyle buluştuk. Yıllarca servisçileri tehdit ettiler. Ben ne dedim: 'Tehdit yok, tahdit var' dedim. 'Tahditlerinizi veriyoruz' dedim. İBB Başkanı olunca, talimatı verip, süreci başlattık. Ne oldu? Dün UKOME'den karar çıktı. Ya kardeşim, sevgili İstanbul Valisi, Sayın Valim. Siz, şu anda seçilmiş Ekrem İmamoğlu'ndan sonra oraya, 24 Haziran'a, yani ben gelinceye kadar vekalet ediyorsun. Vekalet ederken, hadi Ramazan'da İBB iftar verdi. Sayın rakibimizi, Binali Yıldırım'ı davet etti, bir şey demedim. Hadi, sizin döneminizde İBB'nin önünde, seçim çalışmaları devam ederken, benim adıma 3-5 kendini bilmez sözüm ona miting yaptı. Oraya, yüz yıllardır bu şehre hizmet eden itfaiye erlerini diktiler. Bu şehirde, Allah geçinden versin, cenaze işlerine bakan bir imamı diktiler, benim adıma propaganda mitingi yaptılar İBB'nin önünde. Onu da geçtim. Ya şimdi bari bu işi başlatan ve tahdit sürecini İBB gündemine sokan benim ama kalkıyorsun, sayın rakibim yapmış gibi elinde plakalarla şov yaptırıyorsunuz. Bu olmaz'' şeklinde konuştu. İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Yakışmıyor!''
''Bizim devlet geleneğimizde, gerçekten bu ülke adına Cumhurbaşkanı'nın yeri ayrıdır, sayın valilerin, kaymakamların yeri ayrıdır, devleti dışarda temsil edenlerin yeri ayrıdır. Ha şunu anlayabilirim. Bazı valiler tuzak kurar, bazıları da siyasete göz kırpıyor olabilir. Ama bunu yapmayın. Yakışmıyor. Biz bu hizmetleri, siyasi rant elde etmek için yapmadık. Biz bu hizmetleri, vatandaşımızın ihtiyacını hissettiğimiz için yaptık. Servis araçlarıyla, yolda, trafikte yıllardır tehdit edilen esnafı kurtarmak bize nasip oldu. Bunlar, 18 günde yaptıklarımızla yatıp kalkıp bizi kıskanıyor ya, sizin huzurunuzda söz veriyorum. Ben, bunları 1800 günde deli etmezsem namerdim. Deli edeceğim.''
''Nebbaşlık: Mezar hırsızlığı''
''Saygıdeğer Vali Bey'e buradan sesleniyorum'' diyen İmamoğlu, doğduğu köyde yaşanan trajikomik bir olayı şu sözlerle anlattı:
''Lütfen, gelip görevimize başlayana kadar milletin iradesine sahip çıkın. Taraflı olmayın. Kalkıp, orada yapılan iş ve işlemler üzerinden rakibime dönük sözüm ona prim yaptırıp algı yaratmayın. Zaten boş ama yapmayın. O öyle yapıyor. Onun üstü, benim namahremime girmeye çalışıyor. Ailemle yaptığım bir dinlenceyle ilgili yorum yapıyor. Daha acısını söyleyeyim mi. Burada paylaşıyorum. Benim köyüm, bir derenin içinde masum bir köy. Bizim köyümüzde yıllar yılı kimse evinin kapısını kilitlemez. Zaten 40-50 haneli bir köy. Herkes birbirini tanır. Benim köyümde herkes gurbette. Köyde insan çok az. Komediyi anlatayım mı size? Akşam namazından sonra, hava karanlık. Bizim bir caminin yanında mezarlığımız vardır. Bir de rahmetli dedem 1977'de vefat ettiğinde onu defnettiğimiz aile mezarlığımız vardır. Bir bakar ki bir komşumuzla bir akrabamız, aile mezarlığımızda bir ışık. Bir gider bakarlar ki, bir TV ekibi çekim yapıyor. Yahu benim Gazi dedemle röportaj yapmaya mı geldiniz Allah'ın adamları. Allah size akıl versin. Hangi kanal anladınız değil mi? 'Aaaa' anladınız mı?! Aaaa ben şaşırdım. 'Aaaa' deyince herkes anladı. Sözlüğe baktım, bu işin adı 'nebbaşlık': Mezar hırsızlığı.''
''Tüm Türkiye bağırsa yetmez!''
''Köydeki bir büyüğümüz, kalkıp suç duyurusuna gitmiş'' diyen İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Utanıyorum. Bu memlekette koca koca insanların bu yaptığı iş ve işlemlere bir köşe yazarı da aynı grupta… Benim İstiklal Savaşı gazisi dedem neymiş? Asker kaçağıymış. Böyle bir bilgiye ulaşılamamış. Aynı grubun gazetecisi. Bunlara yemin ediyorum dua edin. Bunlara Allah akıl versin. Tüm Türkiye bağırsa yetmez. Bunlara akıl versen de yetmez. Bunları yapan, sözüm ona mevcut hükümete en yakın grubu ve bunlarla iş birliği yapan sözüm ona gazeteciyi, onun haber yapma anlayışını kınıyorum. Mezar hırsızlığı yapan bu insanlara, kul hırsızlığı yapan bu insanlara en başta gereken cevabı AK Partili hemşehrilerim verecektir. Ben onların vicdanına güveniyorum. 23 Haziran'da AK Partili hemşehrilerimle sandıkta helalleşeceğim. Fıldır fıldır mezarlık gezen aklı durmuş şekilde haber yapan grupların acaba İBB ile işleri mi var? Sıkıntı mı verdik bunlara. İşi gücü bıraktılar Ekrem'in büyük dedesiyle uğraşıyorlar, etnik kökeniyle uğraşıyorlar. Herkesin etnik kökeni kendi şerefidir. Ben, çocukları, gençleri İstanbul'un mahallelerinde yetişen gençlerimizi düşünüyorum. Gençlerin 'Ekrem Abisi' olmaya geliyorum. Ben, insanımı çok seviyorum. Ben, insanımın gözüne bakmayı seviyorum. Gözünün içine bakarak konuşmayı ben, Mustafa Kemal Atatürk'ten öğrendim. Özellikle dedim ki, 'Bu kentin kaynaklarını insanlarla paylaşacağım' dedim. Bu şehir, plazalardan yönetilmeyecek. Bir kişinin dudaklarının çıkan laflarla yönetilmeyecek. Buna hiç kimse engel olamayacak.''