Elveda Demokrasi, Yaşasın Otoriterizm
Dünyadaki güç dengelerinin değişmesi, gücün batıdan doğuya kayması ABD Ve AB’yi zora sokmaktadır. Batı, temel insan hakları, özgürlük, hukuk güvenliği, serbest piyasa ekonomisi, sermayenin serbest dolaşımı, serbest piyasa ekonomisi gibi kendi varlık nedeni olan değerleri giderek savunamaz hale gelmektedir.
Serbest piyasa ekonomisi ve sermayenin serbest dolaşımını savunucusu ABD Çin Halk Cumhuriyetine % 45-50 gümrük uygulamaktan, Meksika sınırına duvar çekmekte söz etmektedir. Öyle ki ABD daha da ileri giderek bazı İslam ülkelerine vize yasağı koyuyor.
Batının bu değerlerinin önde giden savunucusu ABD’nin yeni başkanı Trump, Çin Halk Cumhuriyetine % 45-50 gümrük uygulamaktan, Meksika sınırına duvar çekmekten söz etmekte, bazı İslam ülkelerine vize yasağı getirmektedir.
AB ülkelerinde neo faşistler seçimlerde ürkütücü başarılar elde etmektedirler.
Avrupa sosyal haklar gerilemekte, işsizlik oranı yükselmektedir.
Emperyalist sömürüdeki payı azalan ABD, ülkeleri işgal, haraç alma gibi kural dışı yöntemlere başvurmaktadır.
Bu anlamda Irak’ı işgal eden ABD savaş tazminatı adı altında Irak ve Kuveyt petrollerinden pay almaktadır.
ABD Başkanı Donald Trump, ilk yurtdışı ziyaretini yaptığı Suudi Arabistan ile 110 milyar dolarlık silah satış anlaşması yaparak örtülü haraç almıştır.
Dünya ticaretindeki payları azalan batılı emperyalistler arasında çelişkiler giderek artmaktadır. Almanya, ABD ilişkileri iyi gitmiyor. Anglo Sakson ülkelerinde çatlaklar oluşmaya başlamıştır.
AİHM Türkiye’den giden davalarda kendi içtihatları ile çelişen kararlar vermektedir. AİHM Genel Sekreterliği tutuklu gazetecilerin başvurularını acil görüşeceklerini açıklayalı yıl oldu, ancak hala ortada bir sonuç yoktur.
Temel insan hakları, demokrasi, hukuk güvenliği bütün dünyada gerilemektedir. Batı büyük bir iştahla savunduğu serbest piyasa ekonomisine ters bir tutum içerisine girme eğilimindedir.
Küresel gücün batıdan doğuya kayması batı sistemlerini sarsmaktadır.
Yeni küresel güçlerde demokrasi, temel insan hakları ne durumdadır?
Çin Halk Cumhuriyetinde hiçbir şekilde seçim olmadığı gibi bunun doğal sonucu çoğulcu bir demokrasi de yoktur.
1 milyar 378 milyon 665 bin nüfusu olan Çin Halk Cumhuriyetini Çin Komünist Partisi yönetmektedir. ÇKP’nin üye sayısı 86 milyondur.
“ÇHC’nin bugünkü Anayasası 1982 yılında onaylanmıştır. Anayasa’ya göre devletin merkez organları; Ulusal Halk Kongresi (UHK), ÇHC Devlet Başkanlığı, Devlet Konseyi, Merkezi Askeri Komisyon, Yüksek Mahkeme ve Başsavcılıktır.
Ulusal Halk Kongresi (Meclis) üyeleri ÇKP tarafından seçilen temsilcilerden oluşmaktadır. Genel seçim uygulaması yoktur.
Devlet Konseyi (hükümet), devlet idaresinin ve yürütme erkinin en üst organıdır. Hükümet işlerini Devlet Konseyi takip etmektedir. Devlet Konseyi 4 Başbakan Yardımcısı, 4 Konsey üyesi, 25 Bakan’dan oluşmakta ve başında Başbakan bulunmaktadır. Devlet Konseyi, idari mevzuata ilişkin yasama işlemlerini gerçekleştirmeye yetkilidir. Ekonomiyi ve diplomatik ilişkileri yönetir ve toplumsal konuları ele alır. Başbakan, Devlet Başkanı tarafından atanır ve görevinden alınır.
Ayrıca, ÇKP liderliğinde siyasi danışma ve istişarelerin yapıldığı “Çin Halkının Siyasi Danışma Konferansı” (ÇHSDK) adlı bir mekanizma da mevcuttur.
Devlet yönetiminin en yetkili organı ÇKP Merkez Komitesi’ne bağlı olan Politbüro Daimi Komitesi’dir. Daimi Komite, Hükümetin de üzerinde bir kurum olup, ülkeyi ilgilendiren önemli konularda son söz sahibidir. Yedi üyeden oluşan Daimi Komite’nin başkanı Devlet Başkanı XiJinping’dir. Başbakan da Komitenin üyeleri arasındadır. Tüm üyeleri devlet lideri olarak kabul edilmektedir.
Çin’de meclisin görevi daha çok temsilidir. Ulusal Halk Kongresi (UHK) adı verilen meclisin üyeleri halk tarafından değil, ÇKP tarafından belirlenmektedir. Üyelerin seçiminde geniş tabanlı temsiliyet gözetilmektedir. UHK yılda bir kez Mart ayında toplanmakta ve Hükümet programını ve ihtiyaca göre hazırlanan yeni yasaları onaylamaktadır. Onay işlemi UHK’nın 2987 üyesinin onayıyla neticelenmektedir.
ÇHC Devlet Başkanı XiJinping, 17 Mart 2013 tarihinde bu görevi üstlenmiş olup, halen Devlet Başkan Yardımcılığını LiYuanchao, Başbakanlığı LiKeqiang, Meclis Başkanlığı görevini ZhangDejiang, Dışişleri Bakanlığını WangYi yürütmektedir.” (http://www.mfa.gov.tr/cin-halk-cumhuriyeti-siyasi-gorunumu.tr.mfa)
Görüldüğü gibi ÇHC’inde ÇKP tek söz sahibidir.
İDAMLAR
Uluslar arası Af Örgütü "2014 yılı İdam Cezaları" başlıklı raporunda, dünyada en çok infazın Çin'de gerçekleştirildiği belirtildi. Bu ülkedeki infaz sayısı gizlendiği için tam rakamın belirlenmesinin zor olduğu ancak her yıl binlerce kişinin idam edildiği ve bu sayının dünyanın geri kalanında gerçekleşen infazların toplamında fazla olduğunun tahmin edildiği kaydedildi.
http://www.aljazeera.com.tr/haber/idam-cezalarinda-cin-liste-basi
Çin'i, en az 289 infazla İran, 90 infazla Suudi Arabistan, 61 infazla Irak ve 35 infazla ABD'nin takip ettiği belirtilen raporda, Çin'deki veriler hariç 2014 yılında dünyada 607 kişinin idam edildiği bildirildi. 2013 yılında bu sayının 778 olduğu, böylece 2014'te idam cezalarının infazında yüzde 22'lik düşüş görüldüğü aktarıldı.
ÇHC’inde (Çin Halk Cumhuriyeti) yurttaşlarının düşünce ve ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları bulunmamaktadır.
Tiananmen Katliamı
2 Haziran 1989 – Binlerce protestocu özgürlük heykeli çevresinde toplandı.
Öğrenciler özgürlükçü bir sosyalizme geçilmesini talep ediyordu. Protestocu öğrenciler askerlerin müdahalesiyle karşılaştıklarında bile Enternasyonel Marşı’nı söylüyordu.
Çin’de “4-6 olayları” olarak da bilinen kanlı müdahalede kaç kişinin hayatını kaybettiği hala tam olarak bilinmiyor. Çin yönetimine göre bu rakam 200-300 arasındayken, öğrenciler ve Kızılhaç aynı rakamın 3 binlere dayandığını ileri sürüyor. Katliamın merkezi Tiananmen Meydanı olarak bilinse de tarihçilere göre asıl kıyım meydana çıkan sokaklarda yaşandı. http://www.mfa.gov.tr/cin-halk-cumhuriyeti-siyasi-gorunumu.tr.mfa
Diğer bir Şanghay 5’lisi üyesi Rusya’da ise yarı başkanlık sistemi ile yönetilmektedir. Başkanının yasama ve yürütme üzerinde tam bir hakimiyeti bulunmaktadır.
İran ise malum, demokrasi ve insan hakları ile bağdaşmayan bir rejime sahiptir.
Görülüğü üzere yeni küresel güçlerde demokrasi, temel insan hakları çok kötü durumdadır.
Küresel dengeler değişirken, güç merkezi batıdan doğuya geçerken batı değerleri aşınmakta, batıda faşist akımlar öne çıkmaktadır.
Elbette bu kötüye gidiş geçicidir. İnsanlık tarihine baktığımızda uzun vadede hep ileriye gidiş söz konusudur. Med cezir gibi iki adım ileri bir adım geri. Geriye gidişin ne kadar süreceği dünya halklarının mücadelesine bağlıdır.
Daha özgür, sömürüsüz, adil bir dünya düzeni, örgütlü mücadeleyi dünyanın her yerinde yükseltmekle mümkün olacaktır.