Siyasetteki yeni durum tartışmalara neden olurken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü dönemi için de “faşist zihniyet” ifadelerini kullandı. Erdoğan konuşmasında, “Tek parti yıllarında olduğu gibi İslamı gerilik emaresi olarak gören faşist zihniyet ülkemizde tarihe karışmıştır. Ezan sesine hasret kaldığımız karanlık dönemler, inşallah bir daha geri gelmemek üzere kapanmıştır. Gerici, yobaz, takunyalı diyerek insanımızın inancı ile kavga edenler son 17 senedir hep olduğu gibi kaybetmeye mahkumdur” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Erdoğan İzmir’de bir evin duvarına “Defol Alevi” şeklinde yazılan yazı için de, “Son günlerde bazı evlerin kapılarına bazı işaretler konuluyor. Niye? Ülkemizi bölmek parçalamak için. Türkiye’de bizim devlet olarak, yönetim olarak böyle bir problemimiz yok. Bu kapılara bu işaretleri koyanların tüm güvenlik teşkilatlarımız çalışmakta. Yakalandığında da hesabı sorulacak. Geçmişte Çorum’da, Maraş’ta yaşadık. Bu tarz girişimlere karşı hepimiz uyanık olmalıyız” ifadelerini kullandı.

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir Müslüman’ın dinini hayatın şartlarına göre değil, hayatını inancının esaslarına göre uyarlamakla mükellef olduğunu belirterek, “Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dönemin koşullarını değil, dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz” dedi. Erdoğan, devamında, “Elbette bu süreçte aşırılığa kaçmayacağız. Özellikle dini hayattan tecrit eden belli kalıplara belli davranışlara hapseden dogmatik anlayışlara itibar etmeyeceğiz” diye konuştu.

6. Din Şûrası Kapanış Programı’nda konuşan Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Birikimleriyle değerli görüşleriyle şuraya katkı sunan tüm hocalarımıza teşekkür ediyorum. Şura kararlarının kapsamlı istişareler sonucunda ortaya çıkmış olmasını da ayrıca önemsiyorum. Zira istişare bir peygamber geleneğidir. Asrı saadette bugüne kadar Müslümanlar da şura geleneğini ayakta tuttukları müddetçe başarıdan başarıya koşmuştur. İstişare kültürünün terk edildiği dönemlerde ise ümmet olarak hep beraber geriledik, mevzi kaybettik. Son iki asırda yüzleştiğimiz pek çok sıkıntının gerisinde şuraya hak ettiği değerin verilmemesi vardır. Kendi meselelerini özgürce konuşmayan Müslümanlar maalesef başkalarının yönlendirilmesine kimi zaman da manipülasyonuna açık hale gelmiştir. İstişare kültüründen uzaklaştıkça vahdetin yerini tefrika almıştır. Ne yazık ki İslam ümmeti zamanla bir araya gelme, ortak iş yapma, sorunlarına müşterek çözüm üretme zeminlerini de kaybetmişlerdir. Bugün bile Kudüs, Filistin, İslam düşmanlığı, adalet, insan hakları dahil pek çok konuda eksikliğimizi görüyoruz.

Mezhep, meşrep ve çıkar eksenli yaklaşımlar İslam ümmetini ortak bir paydada buluşmaktan alıkoyuyor. Kişisel kavgalarını ümmetin maslahatının üzerinde gören anlayışın Müslümanlara verebileceği hiçbir şey yoktur. Türkiye olarak gerek ülkemize dair konularda gerekse uluslararası platformlarda şura geleneğini tekrar ihya ederek, bu zihniyeti değiştirmeye çalıştık. Müslümanların kutsallarına yönelik saldırılar karşısında harekete geçerek İslam dünyasının ortak hareket etmesini sağladı.”

“İslam dünyasının üzerine serpilmiş ölü toprağını atmak için her alanda çalışmalar gerçekleştirdik. Sadece konuşmakla, karar almakla da yetinmedik istişareler neticesinde aldığımız kararların hayata geçirilmesi için de gayret sarf ettik. Fiiliyata dökülmeyen her karar aslında yok hükmündedir. Biz Türkiye olarak böyle bir yanlışa düşmemeye özen gösteriyoruz. Aldığımız kararların her platformda icraata dönüşmesi için takibini yapıyoruz. Sizlerin katkılarıyla alınan kararların hayata geçirileceğine inanıyorum. Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığımızdan örnek olacak bir süreç yönetimi bekliyorum. Heyet bu 37 maddenin kronolojik olarak takibini yapmalı, uygulama ne durumda, hassasiyetle bu takip ediliyor mu bunun adım adım takibini yapmalı.”

“Aklım almıyor bahanesiyle kimse nasları inkar edemez”

“Her beş senede bir düzenlenen din şurası çağımızın meselelerine İslami ve insanı bakış açısıyla çözümler sunmayı hedefleyen bir platformdur. Bizim inancımızda din sadece belli mekanlara, haftanın belli günlerine hasredilmiş bir olgu değildir. İslam, hayatımızın tüm alanlarını kuşatan, kucaklayan, ihate eden ve kurallar, yasaklar manzubesidir. Yaşantımızın her safhasını düzenleyen bir dine inanıyoruz. Ömrümüzün sonuna kadar Müslümanca yaşamakla emrolunduk. Rabbimiz ayrıca Kuranı biz indirdik onu koruyan da biziz diyerek kutsal kitabımızı hakimiyeti altına almıştır. Zaman ve şartlar değişse de İslam’ın nasları değişmeyecektir. Nerede ve hangi zamanda yaşarsak yaşayalım namaz, oruç, haç bizler için farzdır. Faiz, yaşlan, zulüm, iftira, kibir, tecessüz, zan, hırsızlıki masumu öldürmek yasak olmaya devam edecektir. Hangi sebeple olursa olsun Kuranın emirlerini yok saymak, hükümsüz kılmak bir Müslümana yakışmaz. Dinde ekleme, çıkarma yani bi’dat olmaz. Bana uymuyor, zamana uymuyor, hoşuma gitmiyor, aklım almıyor bahanesiyle kimse nasları inkar edemez. Çünkü bir Müslüman dinini hayatın şartlarına göre değil, hayatını inancının esaslarına göre uyarlamakla mükelleftir. İnsan inandığı gibi yaşamazsa, yaşadığı gibi inanmaya başlar. Din kişinin hayatına nüfuz etmezse, yapıp ettiklerini dinleştirme yanlışına düşer. Bunun için İslam bize göre değil biz İslam’a göre hareket edeceğiz. Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dönemin koşullarını değil, dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz. Elbette bu süreçte aşırılığa kaçmayacağız. Özellikle dini hayattan tecrit eden belli kalıplara belli davranışlara hapseden dogmatik anlayışlara itibar etmeyeceğiz. Dinimizin özüne sıkı sıkıya sahip çıkarak yüzümüzü daima geleceğe dönerek hep ileriye gideceğiz.”

“Evliliğin yerini gayri meşru ilişkilerin aldığı zorlu, sıkıntılı, garip bir dönem”

“Terdi tutum ve davranışlardan aile ilişkilerine sosyal hayattan eğitime, siyasetten ticarete hemen her alanda bu değişimin yansımalarını kimim zaman da sancılarını görüyoruz. Modern insan sahip olduğu onda teknolojiye sahip olmasına karşın yalnızdır. İnsan sadece kendi fıtratına değil ailesinden çevresine, toplumundan diğer varlıklara kadar pek çok şeye yabancılaşıyor. Bencillik modern bireyin hem kabusu hem de belirleyici karakteri haline dönüşüyor. Maalesef bireysellikle beraber aile, dostluk bağları daha da zayıflıyor. Aynı apartmanın çatısı altında olanların birbirlerine ne kadar yabancı olduğunu gördüğü bir zamanda yaşıyoruz. Bırakın apartmanı mahalleler birbiriyle komşuydu. Modern çağın hastalığı denen stres yaygınlaşırken yeni sosyal problemler türerken sosyal çözülme yayılıyor. Gençler arasında ekran bağımlılığı gibi daha önce hiç duyulmamış yeni bağımlılıklar ortaya çıkıyor. Artık apartman daireleri arasındaki ilişki değil maalesef dijital sistemdeki akrabalık bağları gelişmeye başlamış durumda. Hatla batılı karıştıran amorf inanç sistemlerinin genç kuşaklar arasında rağbet görmesinden endişe ediliyor. Paylaşmanın yerini bencilliğin, mahremin yerini teşhirciliğin, tevazunun yerini kibrin, evliliğin yerini gayri meşru ilişkilerin aldığı zorlu, sıkıntılı, garip bir dönemin içindeyiz. Bu manzarayı hiçbirimizin uzaktan seyretme lüksü yoktur. Hepimizin bildiği gibi kainat boşluk kabul etmez. Hak ve hakikatin geri çekildiği alanı batıl hemen işgal eder.

Tarih boyunca istismara konu edinmiş en kıymetli değerlerden biri de din olmuştur. 15 Temmuz gecesi 251 insanımızı şehit eden FETÖ ile İslam dünyasını kana bulayan terör örgütleri bunun en son örnekleridir. Bu örnekler cihat, şehadet gibi kavramları çarpıtarak şer odaklarının ekmeğine yağ sürmüşlerdir. “

“Gençlerimizin karşılaştığı sıkıntılara, buhranlara, zihinlerini kurcalayan sorulara…”

“Yaşanan hayatı değişimi ve sosyal gerçeklikleri nazarı dikkate almayan bir din tasavvurunun etkisi de sınırlı olacaktır. Bugün sosyal hayatta yüzleştiğimiz pek çok problemin ardında İslamın doğru anlaşılamaması vardır. Görevi ilim ve irşad olan Diyanet İşleri Başkanlığımız zamanın ruhunu doğru okuyup yönetmekle mükelleftir. Türkiye’de güçlü bir Diyanet camiamız var. Bugün 150 bini aşkın kadrosuyla diyanet camiamız bu gücüyle mütesanit bir tevhi görevini yerine getirmesi gerekir. Ülkemizin dört bir yanında mevcut olan Diyanet camiamızını bu görevi yerine getirmek suretiyle ülkemizdeki bu sapkın gidişleri de bizim merkeze alarak sırat-ı müstakîm üzre inşallah gelişmeleri sağlamaya vesile olması lazım. Gençlerimizin karşılaştığı sıkıntılara, buhranlara, zihinlerini kurcalayan sorulara kuran sünnet ve siret ışığında cevaplar üretmek zorundadır. Bunun yolu ise içtihat müessesesini yeniden ihya etmektir.”

Erdoğan’dan İzmir’deki ırkçı ‘Defol Alevi’ mesajına tepkisi

“Son günlerde bazı evlerin kapılarına bazı işaretler konuyor. Niye? Ülkemizi bölmek parçalamak için. Türkiye’de bizim devlet olarak böyle bir problemimiz, sorunumuz yoktur. Bu kapılara bu işaretleri koyanların üzerinde tüm güvenli teşkilatlarımız çalışmaktadır. bunlar yakalanınca hesabı sorulacaktır. İnsanlarımızın arasına nifak tohumları ekilmesine müsaade etmeyiz.”

“Her gün beş vakit aynı kıbleye yönelenler arasına nifak tohumları serpiliyor. Belirli çevreler arasında ayrı bir din gibi yansıtılmaya çalışılıyor. Batı’da pişirilen ve son dönemde ülkemize ihraç edilmeye çalışılan ‘Alisiz Alevilik’ gibi yıkıcı projelerin toplum içinde pohpohlanmasının gerisinde bu var. Açık ve net söylüyorum Alman devleti Alisiz Aleviliğe ciddi bedeller ödemek suretiyle İslam dünyasında ve özellikle ülkemizde bölünmenin tohumlarını ekmek istiyor.”

“Bizim artık kapımıza gelene dini anlatalım anlayışından, buradan şimdi dönüyoruz, yüce dinimizi anlatmak için her kapıyı çalma dönemimiz başlıyor. Siz yaralı gönüllere dokunmaz, onları tamir etmezseniz başkaları zehirli oklarıyla o kalpleri parçalayacaktır. ”

” Pensilvanya’daki olay bir projedir”

“Görevini samimiyetle yapan hocaların dolduramadığı boşluğu Pensilvanya’daki şarlatan gibi din tüccarları kapatacaktır. İnsanlar, bilhassa gençler dini alandaki susuzluklarını sahih kaynaklardan gideremezse FETÖ ve DEAŞ gibi sapkınların pençesine düşecektir. Pensilvanya’daki olayı sıradan değerlendirmeyin. O bir projedir. Bu proje Türkiye üzerinde oynanan bir oyunun alameti farikasıdır. Kolilerce mahkeme dosyalarını kendilerine vermemize rağmen Amerika bu adamı vermiyorsa bunun arkasında ne olduğunu benim milletimin düşünmesi lazım.”

“Tek parti yıllarında olduğu gibi İslamı gerilik emaresi olarak gören faşist zihniyet ülkemizde tarihe karışmıştır. Gerici yobaz, takunyalı diyerek insanımızın inancıyla kavga edenler son 17 yılda olduğu gibi hep kaybetmeye mahkumdur. Hiçbir güç insanımızı ruh kökünden inancından kadim değerlerinden koparamayacaktır Ne pahasına olursa olsun 28 Şubatların, 15 Temmuzların yaşanmasına izin vermeyecektir. ”

“Bizim sizden beklentimiz omuzlarınızdaki yükün hakkını vermenizdir. Bunun için her din görevlimizin sıradan bir memur gibi değil ‘peygamberlerin vaizleri gibi ‘ hareket etmeniz gerekiyor. Sizden kuranı gönüllere ve zihinlere nakşetmenizi bekliyoruz. ”

“Gurbette yaşayan kardeşlerimizi ılımlı İslam gibi emperyalist projelerin pençesine terk edemeyiz. Bizler nasıl ailemizden, cemaatimizden mesul isek yurt dışındaki insanımızdan da sorumluyuz.”

Kaynak Tele1

Sakarya SASKİ'den 'sarı' teyakkuz Sakarya SASKİ'den 'sarı' teyakkuz
Editör: Haber Merkezi