1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu uyarınca, eşler arasında yasal mal rejimi olarak edinilmiş mallara katılma rejimi benimsenmiş olup, TMK 202. Maddesi gereğince 1.1.2002 tarihinden sonra eşler arasında kurulan evlilik birliklerinde kural olarak edinilmiş mallara katılma rejiminin hükümleri uygulanacaktır.
1.1.2002 tarihinden önce kurulmuş olan evlilik birliklerinde ise, eşler herhangi bir mal rejimi seçmemişlerse 2002 tarihi sonrası için yine edinilmiş mallara katılma rejimi uygulama alanı bulacaktır.
Nitekim, TMK 202/2. Maddesi gereğince, eşler mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer mal rejimlerini benimseyebileceklerdir. Mal rejimi sözleşmesi evlenmeden önce veya evlendikten sonra noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılabildiği gibi, evlenme başvurusu sırasında eşler hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak bildirebilecektir. Mal rejimi sözleşmesinin noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılması geçerlilik şartıdır.
Keza, evlenme başvurusu sırasında mal rejiminin yazılı olarak bildirilmesi, nikah memurunun mal rejimi sözleşmesi yapma yetkisinin var olduğu anlamına gelmemektedir. Burada eşler salt olarak hangi mal rejimini seçeceğini bildireceklerdir. Mal rejimi sözleşmesi ayırt etme gücüne sahip eşler tarafından ancak kanunun belirlediği sınırlar içerisinde yapılabilecek olup, küçükler ile kısıtlıların ise yasal temsilcilerin rızalarına ayrıca gerek vardır. Kanunda düzenlenen mal rejimi sözleşmesi ile birlikte eşlerin seçebileceği seçimlik mal rejimleri şunlardır;
MAL AYRILIĞI REJİMİ; TMK 242. madde gereğince, eşlerden her biri yasal sınırlamalar çerçevesinde kendi malvarlıkları üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korumaktadır.
PAYLAŞMALI MAL AYRILIĞI REJİMİ; TMK 244. Madde gereğince, eşlerden her biri yasal sınırlamalar içinde kendi malvarlıkları üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf hakları korunmakta olup, her eş kendine ait olduğunu iddiasını kanıtlamak zorundadır. Kanıtlanamaması halinde, mal eşlerin paylı mülkiyetinde sayılacaktır.
MAL ORTAKLIĞI REJİMİ; TMK 256. Madde gereğince, ortaklık malları ile eşlerin kişisel mallarını kapsar. Hiçbir eş ortaklık payı üzerinde tek başına tasarruf hakkına sahip değildir.
Ayrıca, TMK 206. Maddesi gereğince, eşlerin iradeleri dışında, haklı sebebin varlığı halinde eşlerden birinin istemi üzerine hakim mevcut mal rejiminin mal ayrılığı rejimine dönüşmesine karar verebilecektir.
İşbu madde kapsamında haklı sebebin hangi hallerde mümkün olacağı örneklendirme yoluyla sayılmış olup, somut olayın özelliğine göre çeşitlendirilebilecektir. Kanunda örnek olarak belirtilen haklı sebepler;
- Diğer eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması,
- Diğer eşin istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması,
- Diğer eşin ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını haklı bir sebep olmadan esirgemesi,
- Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malalrı hakkında bilgi vermekten kaçınması,
- Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması durumları eşlerden birinin istemi üzerine mal ayrılığı rejimine karar verilmesinde aranan haklı sebebin varlığına örnek olarak gösterilmektedir.
Haklı sebebin varlığı halinde, eşlerden birinin istemi üzerine eşlerden birinin yerleşim yerinde olan Aile Mahkemesi’ne başvurmak koşulu ile mevcut mal rejiminden, mal ayrılığı rejimine geçişine karar verilebilecektir.
Bu maddenin uygulanarak, mal ayrılığı rejimine geçişi talebinde bulunulabilmesi için eşler arasında evlilik birliğinin devam ediyor olması gereklidir.
Eğer, mal ayrılığına geçiş nedeni eşlerin çabası veya kendiliğinden ortadan kalkarsa TMK 208. Maddesine göre eşlerden birinin mahkemeye başvurması ile eski mal rejimine dönülmesine karar verilebileceği gibi, eşler mahkemeye başvurmadan da kendi aralarında şekil şartlarını taşıması koşulu ile seçtikleri mal rejimine geçebileceklerdir.
EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, eski 743 sayılı Medeni Kanunundan farklı olarak eşler arasında yasal mal rejimi olarak Edinilmiş mallara Katılma rejimini benimsemiştir.
Eski 743 sayılı kanun dahilinde eşler arasında mal ayrılığı rejimi kabul edilmiş olup, evlilik birliğinin rejiminin sona ermesinde eşler arasında haksızlığa yol açmaktaydı. Özellikle, ev hanımı olan eşler aleyhine sonuçlar doğurmakta, evde çalışan eşin, meslek sahibi olan eşe yardımını adeta göz ardı ederek mal rejiminin tasfiyesi gerçekleşmekteydi.
Bu sebeple, yeni kanun edinilmiş mallara katılma rejimini benimsemiş, somut katkıda bulunmayan eşin özellikle ev hanımı olan eşlerin ev işleri yapması vb sebeplerle evlilik birliği süresince edinilmiş mallar üzerinde eş için alacak talebinde bulunma hakkı sağlamaktadır.
TMK 218. Maddesi gereğince, edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar.
TMK 219. Maddesi uyarınca, edinilmiş mal, her eşin evlilik birliğinin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Bu madde uyarınca edinilmiş mallar;
- Çalışmasının karşılığı olan edimler; (maaş vb)
- Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumları ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler, sağlık giderleri, yolluk çocuk parası, kira parası yani çalışana verilen giderler edinilmiş mal değildir. (emekli maaşı)
- Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
- Kişisel malların gelirleri, (eşin miras yoluyla kalmış taşınmazının kira geliri)
- Edinilmiş malların yerine geçen değerlerdir.
TMK 220. Maddesinde ise kişisel mallar sayılmıştır. Buna göre,
- Eşlerden birinin yalnız kullanımına yarayan eşya
- Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri; Eş malın kişisel mal olduğunu iddia ediyorsa, bu iddiayı ispatlaması gerekecektir. Yani bu malvarlığının evlenmeden önce sahip olunduğuna ilişkin banka kayıtları, tapu kayıtları, mirasçılık belgesi, noter kayıtları ile güçlü delillerle ispatlaması gerekmektedir, aksi takdirde edinilmiş mal olarak kabul edilecektir.
- Manevi tazminat alacakları
- Kişisel mallar yerine geçen değerlerdir. (ikame kuralı)
Eşler arasında mal rejimi tasfiye davalarında en büyük sorun eşler arasında yapılan devirlerdir.
Nitekim TMK 220. Maddesi uyarınca, edinilmiş mallara katılma rejiminin kurulmasından sonra eşlerden birinin herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği her türlü malvarlığı değeri o eşin kişisel malı sayılmaktadır.
Eşlerin birbirlerine yapacakları karşılıksız kazandırmalar TMK 220. Maddesi kapsamında olduğundan , eşlerin birbirlerine yapmış olduğu karşılıksız kazanımların bağış olduğu hususunun hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde ispatı gerekecektir.
Hatta Yargıtay bir kararında, “Evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşünceyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmaları bağış olarak değerlendirilemez. Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakat esastır. Gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte malvarlığı edinme çabaları, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır.
Bu açıklamalar nedeniyle, devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak değerlendirilmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir.” Şeklinde vermiş olduğu kararla eşlerin birbirlerine yapmış olduğu, gerek katkı gerekse karşılıksız kazandırma her zaman bağış olarak kabul edilemeyeceğinden, kişisel mal kapsamında da nitelendirilemeyecektir.
TMK 221. madde bir kısım edinilmiş malların kişisel mal olarak kabulünü sağlayabileceği yani niteliğini değiştirebileceğini söylemektedir.
Bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerleri ile, kişisel malların gelirlerinin kişisel mal olarak kararlaştırabilirler.
Bunun haricinde nitelik değiştirilmesi mümkün değildir.
TMK 222. Madde gereğince, belirli malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlü olacaktır. Başka bir ifadeyle bu madde gereği eşlerden biri malvarlığın kişisel mal olduğunu iddia ediyorsa, bu olguyu ispat etmek zorunda kalacaktır. Aksi halde, kanuni karine gereği söz konusu olan mal edinilmiş mal olarak kabul edilecek olup, tasfiyeye konu olacaktır.
Kaldı ki, Yargıtay kararlarında, eş hayatın olağan akışı çerçevesinde kişisel mal olduğunu iddia ediyorsa bunu güçlü delillerle ispata mecbur olduğu defaikez belirtilmiştir.
Yine her eş TMK 223 ve 226. Maddeler uyarınca, yasal sınırlar çerçevesinde kendi malvarlıkları üzerinde tasarrufta bulunabilecek ve diğer eş uhdesinde bulunan malların iadesini isteyebilecektir. Uygulamada bu tarz davalar ayın davaları olup, ziynet ve çeyiz alacaklarının davası olarak karşımıza çıkacaktır.
TMK 226/1 maddesi gereğince malların iadesi durumunda mal rejiminin sona ermesine gerek yoktur.
TASFİYE DAVALARI:
Mal rejiminin sona ermesi yine TMK çerçevesince düzenlenmiş olup; mal rejiminin ölümle sona ermesi halinde, ölüm tarihi, mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona ermesi halinde ise, dava tarih itibariyle mal rejimi sona erecektir. Bu anılan tarihlerden sonra edinilen mallar tasfiyeye konu olmayacaktır.
Eski 743 sayılı Medeni Kanun uyarınca açılan tasfiye davası, katkı payı alacağı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanun uyarınca açılan tasfiye davaları ise, değer artış payı davası veya artık değere katılma davası olarak adlandırılacaktır.
Yine TMK 179. Maddesinde mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu mal rejimi hükümleri uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Yani, dava konusu olan mal 1.1.2002 tarihinden önce edinilmişse 743 sayılı eski yasa kapsamında katkı payı alacağı olarak tasfiyesi yapılacaktır. Söz konusu mal 1.1.2002 tarihinden sonra edinilmiş ise 4721 sayılı yasa hükümleri uygulanacaktır.
Mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olan bir malın, sona erme anında ki niteliğini, niceliğini, özelliğini göz önünde bulundurularak tasfiye kararı tarihinde ki o malın sürüm değeri esas alınarak tasfiyesi sağlanacaktır.
Örneklendirmek gerekirse, 2005 yılında açılan boşanma davası sırasında inşaatın %40’ı bitmiş olduğunda, tasfiye davasının ikame edildiği tarihte inşaatın %100 ü tamamlanmış olsa dahi, o inşaatın, mal rejiminin sona ermiş olduğu tarihte ki %40 hali esas alınacaktır.
TMK 236. Madde uyarınca, Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olacaktır. Nitekim hakim zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasın karar verebilecektir.
Artık değer ise, edinilmiş malların toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır.
- Eğer, eşlerden biri ölmüş ve ölen eş aleyhine tasfiye davası açılmışsa, söz konusu malvarlığı tasfiyesinden kaynaklanan alacak terekeye ait borç olup, kural olarak tüm mirasçılar bu borçtan sorumlu olacaktır.
- Mal rejimi tasfiyesi davasında taraflardan her ikisi de mirasçı ise, mirasçılar bu tereke borcundan miras payları oranında sorumludur.
Yine eşin katılma alacağı ayni bir hak olmamakla birlikte, tasfiye isteyen eş alacağını para olarak talep edebilecek olup, ayni hak olarak isteyemeyecektir. Fakat bu kuralın 2 istisnası vardır. Bunlar,
TMK 226/2 gereğince, eşler arasında paylı mülkiyete konu olan bir malın varlığı halinde, alacaklı eş daha üstün yararı olduğunu ispat etmek ve bedeli ödemek kaydıyla malın kendisine verilmesini isteyebilecektir.
Diğer bir istisna ise, TMK 240. Maddede belirtilen aile konutu olması halinde de alacaklı eş ayni hak kurulmasını isteyebilecektir.
Bunların dışında olan durumlarda alacaklıya seçimlik hak verilmemiştir. Salt olarak borçlu eş isterse para haricinde ayni hak olarak ödeyebilecektir.
Ayrıca, Yargıtay içtihatlarında, eşler boşanma veya evliliğin iptali davalarında aralarında alacağın ayni hak olarak ödeneceği protokol de kararlaştırılmış ve hakim bu protokolü onaylamışsa, alacaklı eş bu protokole dayanarak alacağını ayni hak olarak ta talep edebileceğini belirtmiştir.
DEĞER ARTIŞ PAYI DAVASI
TMK 227. Madde uyarınca, eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa değer artışı için katkısı oranında alacağa sahip olacaktır. Yargıtay’a göre katkı esaslı katkı olması gereklidir olup, kişisel maldan kişisel mala, kişisel maldan edinilmiş mala ve edinilmiş maldan kişisel mala şeklinde katkı olabilecektir.
Nitekim, edinilmiş maldan edinilmiş mala katkı mümkün olmayacaktır. Çünkü, gerek katkıda bulunulan gerekse katkı yapılan her 2 malda edinilmiş mal grubuna ait olduğu ve kanunun ilgili hükümleri gereğince edinilmiş malların yarı payı diğer eşe ait olduğuna göre bu katkının hesaplanmasına gerek kalmayacaktır. Eğer, dava bu şekilde ikame edilmişse usul ekonomisi gözetilerek hukuki nitelemeyi hakim yapar ilkesi göz önünde bulundurularak kullanılan tabirler katılma alacağına imkan verirse artık değere katılma alacağı davası olarak devam edilecektir.
TMK 227/2. Maddesinde, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasında ki değerine göre hesaplanacak olup, eğer değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınacaktır.
TMK 227/3. Maddesine göre, eşler mal rejimi sözleşmesi ile değer artış payı alacağını azaltabilir veya tamamen ortadan kaldırabilecektir.
ARTIK DEĞERE KATILMA ALACAĞI DAVASI
Eşin katılma alacağı hakkına sahip olabilmesi için, eşin herhangi bir şekilde çalışmasına katkıda bulunmasına ihtiyaç yoktur. Söz konusu mal yasa kapsamında sayılan edinilmiş mal niteliğindeyse yine madde kapsamında sayılmış hesaplama yöntemi ile artık değer bulunacak olup, artık değere yarı pay oranında katılma alacağı hakkı doğmaktadır.
TMK 229. Madde çerçevesinde mal rejimi sırasında eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içerisinde, olağan hediyeler dışında eşin rızası olmaksızın; karşılıksız kazandırmalar, diğer eşin katılma alacağını azaltma kastıyla yapılan devirler mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut değilse bile o mal mevcutmuş gibi değerlendirilir.
TASFİYE DAVALARI YETKİ:
Yetki kuralını 6100 sayılı HMK gereğince belirlenirken, mal rejimi tasfiyesi davalarında 4721 sayılı TMK 214. Madde gereğince yetkili mahkeme belirlenecektir. Bu madde çerçevesinde,
- Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,
- Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hakim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,
- Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesidir.
İşbu maddede belirtilen yetki kuralı kesin yetki olmayıp, taraflarca ileri sürülmesi gerekmektedir.
TASFİYE DAVALARINDA GÖREV:
4788 sayılı kanun gereğince mal rejiminin tasfiyesine ilişkin görevli mahkemesi Aile Mahkemesi olup, kamu düzenindendir.
ZAMANAŞIMI
TMK 178. Madde kapsamında evliliğin boşanmayla sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden 1 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Bu maddeden yola çıkarak, mal rejiminin sona ermesi boşanma dışında bir olguyla gerçekleşirse TBK 125. Maddede yer alan 10 yıllık süre uygulanacaktır. Fakat gerek uygulama gerekse Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun içtihatları çerçevesinde mal rejiminin tasfiyesinden doğan alacaklara 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır.
ŞİRKETLERİN DURUMU HAKKINDA SORU-CEVAP:
1.)Mal rejimi tasfiyesi kapsamında şirketlerin durumu ne olacak?
Mal rejimi tasfiyesi sırasında şirketin Türk Ticaret Kanununda bahsi geçen bir tasfiyeden ziyade, tasfiyeye konu olacak o şirketin ekonomide ki yeri, sektör içindeki yeri şirketin piyasa değeri bulunup, şirket ne kadara alınıp satıldığı bulunur ve tasfiyeye konu edilir.
2.) Şirketlerin kar payları, mal rejimi tasfiyesinde hangi mal kapsamında olacak?
Tasfiyeye konu olan şirket kişisel mal olsa dahi, kişisel malın geliri edinilmiş maldır ilkesinden yola çıkarak edinilmiş mal olarak kabul edilecektir ve mal rejimi sona erdiği tarihte mevcutsa tasfiyeye konu edilecektir.
3.) Yüksek gelirli şirketlerin kar paylarının mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olmaması durumunda tasfiyeye konu edilmeyecek mi?
Mal rejimi sona erdiği tarihte malvarlığının mevcut olması gerektiği kuralından hareketle, dağıtılan yüksek meblağlı kar payı karşılığı bedel hayatın olağan akışı çerçevesinde evin ihtiyaçları için harcanmışsa, mal rejimi sona erdiği tarihte mevcut olmadığı için tasfiyeye dahil edilmeyecektir. Fakat, söz konusu olan kar payı hayatın olağan akışı çerçevesinde, o ailenin 1 yıl içinde ne kadar bir meblağda harcama yapılması mümkün ise onun hesaplaması yapılır. Fazla kalan kısmı eş tarafından hangi amaçla harcandığını güçlü inandırıcı delillerle ispat etmesi gerekecektir. Aksi halde o fazla olan kısım için mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut kabule dip, tasfiyeye dahil edilecektir.