Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini öğrenmek için 27 Mayıs 1995’te ilk kez bir araya gelen Cumartesi Anneleri bugün 800’üncü haftayı geride bırakıyor. Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un zorla kaybedilmesinin ardından ilk kez Galatasaray Meydanı’nda toplanan Cumartesi Anneleri, Türkiye’nin en uzun soluklu eylemine imza attı. Sık sık polisin sert müdahalesiyle karşılaşan, darp edilen, gözaltına alınan anneler, bir kez bile geri adım atmadı. Evlatlarının peşinde bir ömür geçiren annelerden Berfo Ana, Elmas Eren ve Anik Can hayatını kaybedenlerden sadece ismi ilk akla gelenler.
FAİLLER ORTADA AMA SONUÇ YOK
28 Temmuz 1993’te gözaltına alınan ve Kimsesizler Mezarlığı’nda işkence edilerek öldürülmüş halde bulunan Özgür Gündem Muhabiri Ferhat Tepe’nin failleri bulunamadı. Dosya ‘zaman aşımı’ gerekçesiyle kapatıldı. 800 haftadır oğlunu öldürenlerin bulunmasını isteyen Zübeyde Tepe, “Çocuklarımızın katilleri ortada. Kimi katiller ölü kimi ise sağ. Çocuklarımızın katillerini istiyoruz. Adalet istiyoruz” diyor.
Oğlunun gözaltına alındığı evde oturmaya devam ettiğini aktaran Tepe, sözlerine şöyle devam ediyor: “28 Temmuz’da evden götürüldü. 1 hafta sonra 8 Temmuz’da Elazığ Kimsesizler Mezarlığı’nda bulduk. 93’ten beri failini aramaya devam ediyorum ama hâlâ bir sonuç alamadım. Bazı faillerin isimleri var dosyasında. Tansu Çiller, Süleyman Demirel’e dilekçe verdik ama hiçbir sonuç alamadık. 95’te başlayan Cumartesi Anneleri’nin eylemine katıldım. Galatasaray Meydanı’nda oturmaya başladık. ”
Gözaltında kaybedilen hiçbir çocuğu unutmadığını vurgulayan Tepe, şu ifadeleri kullanıyor: “Sadece benimki değil 17 bin faili meçhul cinayet var. Yalnız Ferhat değil, Metinler, Cengizler, Hafızlar var. Ben çocuğumun mücadelesini devam ettireceğim. Cumartesi Anneleri’nin acısı birdir.”
6 Aralık 1993’te gözaltına alınan 42 yaşındaki 4 çocuk babası Hüseyin Taşkaya’nın eşi Sultan Taşkaya ise 27 yıldır haber beklediğini belirtiyor. Nereye başvurduysa cevap alamadığını aktaran Taşkaya, “Biz 27 yıldır ne ölüyüz ne sağız” diye konuşuyor.
Çocuklarının babasız büyüdüğünün altını çizen Taşkaya, şu ifadeleri kullanıyor: “Ben 70 yaşındayım, eşim götürüldüğünde 43 yaşındaydı. Bunca zamandır arıyorum. Benim çocuklarım babasız büyüdü başka çocuklar babasız büyümesin. Katiller yargılanana kadar bırakmayacağım. Bizim canımız yandı başkasının yanmasın. Kimseye zarar vermedi aksine faydası vardı.”
Galatasaray Meydanı’nı da bize yasakladılar. Bizim canımızı yaktılar, canımızdan can koptu” şeklinde konuşuyor.
EVİMİZ GALATASARAY, AİLEMİZ CUMARTESİ ANNELERİ
“Fayda görmüyoruz ama peşini de bırakmıyoruz” diyen Taşkaya, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Biz nereye gittiysek kapıyı yüzümüze kapattılar. Bizim bayramlarda gidip çiçek bırakabileceğimiz bir mezarımız yok. Galatasaray bizim evimiz, ailemiz oldu ama orayı da yasakladılar.”
CUMARTESİ ANNELERİ’NE SELAM GÖNDERDİLER
Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Komite (ICAD) Uluslararası Büro, Cumartesi Anneleri’nin eyleminin 800’üncü haftasına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. ICAD, devletin sistematik baskı ve saldırılarına rağmen Cumartesi Anneleri’nin, Türkiye ve dünyanın en uzun erimli eylemini gerçekleştirdiğini kaydetti.
Sınırları aşan bu eylemin birçok ülkede kayıp yakınlarının mücadelesiyle buluştuğuna dikkat çekilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Egemen sınıfların kendi iktidarlarını korumak için toplumsal muhalefete yönelik uyguladıkları bu saldırı yöntemiyle dünyamızda yüz binlerce insan devlet güçleri veya onlara bağlı paramiliter çeteler tarafından kaçırılarak kaybedildi. Gözaltında kaybedilenlerin akıbetinin ortaya çıkarılması ve sorumluların cezalandırılması için yürütülen mücadele güncelliğini korumaktadır. 800’üncü haftasında Cumartesi Annelerinin mücadelesini selamlıyoruz.”
BEN AĞABEYİMDEN ANNELER ÇOCUKLARINDAN VAZGEÇEMEZ
21 Kasım 1980’de gözaltına alınan Hayretten Eren’den bir daha hiç bir iz bulunamadı. 40 yıldır akıbeti sorulan Eren’e ait seçmen kağıtlarıysa 33 yıl boyunca evine gelmeye devam etti.Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren, 40
yıl boyunca verdikleri kayıp mücadelesini anlattı. Ağabeyinin gözaltında kaybedilmesinden önce ülkenin zor bir darbe sürecinden geçtiğini hatırlatan Eren, “Bu ülkede yaprak kımıldayamadı, insanlar kendisini ifade edemedi, ülke korkunç bir baskı altındayken kimseye ulaşma şansımız olmadı. Uzun süre yalnızca aile olarak mücadele ettik” dedi. Hangi kapıya gitseler ‘yok’ cevabını aldıklarını söyleyen Eren, şu ifadeleri kullandı: “Her seferinde ‘Hayrettin Eren aranıyor, gözaltına alınmadı’ gibi cevaplar geldi. Hayrettin Eren’in gözaltına alındığı kanıtlanamadığı için hukuk işlemedi. 1995 yılına kadar hep tek başımıza mücadele ettik. Gözaltında kaybedilenlerden aslında devlet sorumlu. Kaybedenlerin isimlerini zikrettiğimiz halde bu insanlar hakkında hiçbir işlem yapılmıyor, bizim için en acısı bu.”
Annelerinden bu eylemi devraldıklarını vurgulayan Eren, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz o meydan da çok fazla insan kaybettik. Annelerimizi, babalarımızı, arkadaşlarımızı kaybettik. Çocuklar büyüdü o meydanda. Babalarını kaybeden çocuklar büyüdü. Babasız büyüyen çocukların bundan vazgeçmesi mümkün değil. Benim ağabeyimden vazgeçmem mümkün değil. Annelerin evlatlarından vazgeçmesi mümkün değil. Bizim kaybettiğimiz annelerimize de bu topluma da sözümüz var. Bizim yürek yaramız var. Gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sorma mücadelesi aslında Türkiye’nin karanlık yüzünü gösteriyor. Dolayısıyla bu ülke gerçekten demokratik bir ülke haline gelecekse, adalet herkes için işleyecekse bu Galatasaray Meydanı’ndan geçecek. Cumartesi Anneleri’nin sorunu çözülmeden bu ülke kesinlikle aydınlık bir ülke haline gelemez. Bir gün işinize veya okulunuza gidersiniz ama evinize dönemeyebilirsiniz.”
BASKI VE DİRENİŞLE GEÇEN YILLAR
Gözaltında zorla kaybetmeler, ülkede özellikle darbe dönemleri ile 1990’lı yılların başında başladı. İnsan Hakları Derneği (İHD) 1992’de ‘Kayıplar Bulunsun’ sloganıyla zorla kaybedilen kişilere karşı ilk kampanyasını başlattı. Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sorup faillerinin yargılanmasını isteyen Cumartesi Anneleri de ilk kez 27 Mayıs 1995’te Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Hasan Ocak ile yine gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç’un aileleri Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapmaya başladı. Yaklaşık 20 kişiyle başlayan eyleme daha sonra yüzlerce aile katıldı. 13 Mart 1999’da polisin müdahaleleri nedeniyle oturma eylemlerine ara veren Cumartesi Anneleri, 31 Ocak 2009’da yeniden bir araya gelerek Galatasaray Meydanı’nda eylemlerine başladı. Cumartesi Anneleri’nin 25 Ağustos 2018’teki 700’üncü hafta oturma eylemleri, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun talimatıyla Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Eylemin yasaklandığı gün Anneler, polisin sert müdahalesiyle gözaltına alındı. Daha sonra Cumartesi Anneleri İnsan Hakları Derneği’nin bulunduğu sokakta eylemlerini devam ettirdi. Koronavirüs salgınının ülkede yayılmaya başladığı mart ayından bu yana da Cumartesi Anneleri, eylemlerini sosyal medya hesapları üzerinden sürdürüyor.
EYLEM SOSYAL MEDYADA GERÇEKLEŞECEK
Cumartesi Anneleri’nin 800’üncü hafta eylemi de koronavirüs salgını nedeniyle sosyal medyada gerçekleştirilecek. Bugün saat 12.00’de gerçekleştirilecek eyleme çağrı yapan Cumartesi Anneleri tarafından “Adaletsizliği kanıksamak da adaletsizliği üretmek kadar utanç vericidir; kanıksama, susma çağrısı herkesedir. Sesimize ses olsun” denildi.
Kaynak: https://www.birgun.net/haber/evlatlarin-pesinde-800-haftalik-mucadele-309577