FETÖ/PDY Silahlı Örgüt (TCK 314) Suçundan Verilmiş 5 Yıl ve Altındaki Cezalara Temyiz Yasa Yolu Açıldı
Bilindiği üzere yürürlükteki 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre; ilk derece mahkemelerince verilmiş olan 5 yıl ve altındaki ceza mahkûmiyeti kararlarına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddedilmesi, yani ilk derece mahkemesi kararının onanması durumunda mahkûmiyet hükmü kesinleşmekte olup, bu kararlara karşı temyiz kanun yolu kapalıdır.
17.10.2019 tarihli 7188 sayılı Kanun kapsamında 5271 sayılı CMK’nın 286. Maddesine eklenen 3. fıkra ile bu kurala bazı istisnalar getirildiğini Av. Rahmi Ofluoğlu 17.10.2019 tarihli yazısında açıklamıştı.
Temyiz yolu açılan suçlar arasında yapmış olduğumuz incelemede, düzenlemeden en çok etkilenecek olan, dava ve dosya yoğunluğu itibariyle Silahlı Örgüt(TCK 314. Madde) kapsamında verilip istinafta kesinleşen veya halen yargılaması devam eden dosyalar olduğunu gözlemliyoruz. Özellikle silahlı örgüt suçuna özgü olmak üzere 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında açılan FETÖ/PDY davalarının başı çektiği bilinmektedir.
FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliği suçundan verilebilecek en düşük ceza lehe hükümler uygulandığında 6 yıl 3 ay hapis cezasıdır. Bu ceza mevcut düzenleme ile de temyiz sınırı üzerinde olduğundan zaten temyiz kanun yolu açıktır.
Ancak TCK 314. maddeden verilen mahkûmiyet kararlarının kanunda ve uygulamada iki istisnası bulunmaktadır ve bu kararlara karşı temyiz yolu kapalıdır:
- TCK 221. madde ile düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan ve cezasından 1/3 ile 3/4 arasında indirim yapılarak netice cezası 5 yıl ve altına düşen sanıklar,
- TCK 220/7. madde uyarınca örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiği kanaatine varılarak, örgüt üyeliğinden dolayı verilecek cezası, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilerek netice hapis cezası 5 yıl ve altına düşen sanıklar yönünden verilen cezalar mevcut düzenlemeye göre kesinleşmektedir.
Halihazırda bu iki uygulamaya tabi binlerce davanın devam ettiği, ayrıca daha önce verilmiş binlerce mahkumiyet kararının istinaf mahkemelerince kesinleştirildiği bilinmekle özellikle TCK 314. maddenin istisnasız temyiz yasa yoluna tabi tutulması dolayısıyla binlerce sanığın lehine bir kanun düzenlemesi yoluna gidildiği açıktır.
FETÖ/PDY davalarında yaptığımız incelemede özellikle yapıya ait Bank Asya’ya para yatırmış olmak veya en yalın haliyle banka hesabı bulundurmak nedeniyle binlerce sanığın örgüte yardım etmek suçundan(TCK 220/7) cezalandırıldığı, netice cezaların 5 yıl ve altında olması nedeniyle hükümlerin kesinleştiği, birçok hükümlünün cezalarının infazına başlandığı, ayrıca halen aynı suçlama ile sayısı binleri bulan dava dosyalarının yargılamalarına devam edildiği görülmektedir.
Keza etkin pişmanlık hükümleri kapsamında ceza alan veya yargılanması devam eden sanıklar için de aynı durum geçerlidir.
Sonuç olarak özellikle cezaları kesinleşen binlerce kişi yönünden infaz aşamasına geçilmiş olup, ceza infaz kurumlarında verilen hükümleri infaz etmektedirler.
Peki Temyiz Yasa Yolu Belirtilen Hükümlü veya Sanıklara Ne Fayda Sağlayacak?
FETÖ/PDY davalarına özgü olmasa da, bu davaların yoğunluğu dolayısıyla özellikle bu davalarda ortaya çıkan sorun; bazı ilk derece mahkemeleri ve istinaf mahkemelerince Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun uygulamaya yön vermesi gereken referans bozma kararları dikkate alınmadan içtihata aykırı mahkumiyet kararları verilmiş olması, mahkumiyet kararlarının Yargıtay denetiminden geçmemesi dolayısıyla kesinleşmesi sonucu oluşan haksızlıktır.
Henüz ortada bir yasa tasarısı dahi yokken yayınladığımız https://www.adaletbiz.com/ceza-hukuku/bolge-adliye-mahkemeleri-ceza-daireleri-kararlarinda-ceza-adaleti-h242670.html yazımızda bu soruna vurgu yaparak uygulamadan bir örnek de vermiştik.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi istikrarlı kararlarında “FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası AŞ de gerçekleştirilen rutin hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etmek kapsamında değerlendirilemeyeceği”’ne hükmetmiştir. Buna rağmen ilk derece mahkemelerinin ve istinaf mahkemelerinin bir kısmı içtihatı benimseyerek beraat kararları vermekte ise de birçok mahkeme adeta içtihatı görmezden gelerek ceza mahkumiyeti hükmü tesis etmektedir.
Buna göre yerleşik kararlarında –her ne kadar eleştiri konusu yapılan bazı yönleri bulunsa da- evrensel hukuk ilkelerini gözeten Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin artık bu dosyaları inceleyecek olması birçok sanık hakkında verilmiş mahkumiyet hükümlerinin ortadan kalkacağını ve süreçte bozma kararları ile birlikte beraate dönüşeceğini göstermektedir.
Hükmü Kesinleşen Sanıklar Temyiz Yasa Yoluna Nasıl Başvuracak?
Temyiz yasa yoluna ilişkin CMK 286. Maddeye eklenen fıkra ile temyiz yolu açılan ancak kesinleşmiş cezalara ilişkin; 17.10.2019 tarihli 7188 sayılı Kanun’un 31. Maddesine ile CMK’ya eklenen Geçici 5. Maddenin 1/f bendine göre; “286 ncı maddenin üçüncü fıkrasında yapılan düzenleme, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren on beş gün içinde talep etmek koşuluyla aynı suçlarla ilgili olarak bölge adliye mahkemelerince verilmiş kesin nitelikteki kararlar hakkında da uygulanır. Bu bendin uygulandığı hâlde, cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin, 100 üncü madde uyarınca tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususu, hükmü veren ilk derece mahkemesince değerlendirilir.”
Buna göre basit bir anlatımla; 17.10.2019 tarihli 7188 sayılı Kanun’un resmi gazetede yayımlandığı tarihte istinafın kesinleşmiş hükmü kendiliğinden kesin olmayan bir hükme dönüşmüş olacak. Dolayısıyla temyiz edilebilir nitelik kazanan karara karşı Kanun’un yayım tarihini izleyen 15 gün içerisinde gerekçeli temyiz başvuru dilekçesi verilmek suretiyle karar temyiz edilmiş olacaktır. Bu süre hak düşürücü olduğundan hükümlülerin ve varsa avukatlarının bu süre içerisinde temyiz dilekçesi vermemesi temyiz yolunun kesin olarak kapanmasına neden olacak, süre geçtikten sonra dilekçenin sunulması durumunda ise temyiz başvurusu reddedilecektir.
Düzenlemeye göre anılan madde kapsamındaki hükümlü veya avukatlarına yeni bir tebligat yapılmayacağına göre kanunun yayımlandığı tarihi dikkatle takip etmeleri gerekmektedir. Öte yandan, son dönemdeki yazılarımızda da belirttiğimiz üzere; kararın gerekçesi daha önce tebliğ edilmiş olduğuna göre verilecek temyiz dilekçelerinin ayrıntılı temyiz nedenlerini açıklayan ve hukuka aykırılıkları belirten gerekçeleri içermesi zorunlu olup, hak düşürücü süre göz önünde bulundurulduğunda temyiz başvuru dilekçesinin bir uzmanlık işi olduğu unutulmamalı ve mutlaka avukat yardımından yararlanılmalıdır.
Cezası İnfaz Edilen Hükümlülerin İnfazının Durdurulması veya Tahliye İşlemleri Nasıl Yapılacak ve Nereden Talep Edilecektir?
Hükmü süresinde temyiz eden hükümlünün artık sanık sıfatına haiz olacağı, dolayısıyla hükümlü sıfatının ortadan kalkacağı ve infazın kendiliğinden duracağı açıktır. Görüşümüz, bu durumdaki hükümlünün doğrudan tahliye edilmesi gerektiği yönünde ise de; anılan geçici maddede kanımızca hatalı bir düzenlemeye gidilmiştir. Maddenin “…tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususu, hükmü veren ilk derece mahkemesince değerlendirilir.” şeklinde düzenlemesi hatalıdır. Zira artık sanık sıfatını kazanan ve infazı durdurulan kişi tutuklu da olamaz. Hükmü infaz etmek üzere cezaevine konulan kişi hakkında ortada bir tutuklama kararı da olmayacağına göre, doğrudan tahliye edilmesi gerektiği açıktır. Bu bakımdan “tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususu” ibaresi sorunludur.
İlk derece mahkemesi olmayan bir tutuklama kararına dayanarak tutukluluğun devamına karar veremeyeceğine göre; ilk derece mahkemesine sanığın tutuklanması veya tahliyesi konusunda bir karar verme yükümlülüğü getirilmektedir. Sonuç olarak düzenleme gereği ilk derece mahkemesince resen bir inceleme yapılması gerektiği açık olmakla, sanık ve müdafilerinin ilk derece mahkemelerine ayrı bir dilekçe ile başvurmaları yararlı olacaktır.
Bölge Adliye Mahkemelerinin 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçmesi sonrasında uygulamaya giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun istinaf ve temyiz yoluna ilişkin hükümleri ve süreçte yapılan değişiklikler ile bu yazımızın konusu olan 7188 sayılı Kanun kapsamında yapılan değişiklik ve eklemeler ile Ceza Yargılaması Usulü daha da karmaşık bir hal almış olup, özellikle temyiz yasa yolunda temyiz nedenlerinin ve hukuka aykırılıkların hak düşürücü sürede bildirilmiş olması zorunluluğu karşısında sanıkların herhangi bir hak kaybına uğramamaları için hukuki yardım almaları gerektiği açıktır.
Av. Çağlar Dilber