Kime sorsanız, “gerçeği öğrenmek istediğini” söyler.
Ama bizimki gibi dipten doruğa çürümüş bir yapıda “gerçekleri” taşımak o kadar kolay değil.
Sağlam omuz, sağlam yürek istiyor.
Sadece bugünkü gazetenin tepesindeki haberlerden kısa başlıkları söylediğimizde bile bunu anlamak mümkün.
Dün Trabzon’da, Avni Aker Stadyumu’nun güvenliğinden sorumlu biri şike iddialarıyla ilgili gözaltına alındı.
Bu adamın adı 2004’teki soruşturmalarda da geçiyor, konuşmaları polis dinlemelerine takılmış.
Ama işin asıl ilginç kısmı ne?
Bu adamın hem Sedat Peker’le ilişkisi var, hem de Trabzon Emniyet Müdür Yardımcısı’yla ortak güvenlik şirketi kurmuş.
Herkes bu ilişkileri biliyor ama kimse üstüne gitmiyor.
Dün Federasyon Başkanı’nın çok sıkıntılı bir sesle yaptığı açıklamayı dinledim.
“Savcı bize belge vermiyor” diyordu.
Niye vermiyor?
Çünkü Mehmet Baransu’nun haberine göre daha çok yeni kurulan bu federasyonun içindeki yöneticilerden biri de “savcının listesindeki şüphelilerin” arasında, savcı onun için bu federasyona bilgi vermiyor.
Fenerbahçe’nin başkanı hapiste.
Beşiktaş yöneticilerinden birinin ise “şike için para verirken” resmini çekip, şikeyi belgelemişler.
Trabzonspor’un başkanı poliste ifade veriyor.
Polis, yardımcısının da seyahatten dönmesini bekliyor.
Türkiye’nin en büyük kulüpleri bunlar...
Sadece bir takımın, iki takımın falan değil, neredeyse tümüyle futbolun kirlendiğini, mafyayla işbirliğine girdiğini gösteriyor bu tablo.
Futbol taraftarları için bu gerçekleri taşımak kolay mı?
Türkiye, çeşitli alanlardaki “dokunulmazların” doksan yıl boyunca hukuku ciddiye almadığı bir ülke oldu.
“Hukuk uygulanacak” dendiğinde bütün kurumlar sapır sapır dökülüyor.
Şu anda içerde kırktan fazla general var.
“Darbe sanıkları” bunlar.
Aralarında, “Hava Kuvvetleri Komutanı” olması beklenen bir orgeneral de bulunuyor.
Böyle bir ordu olabilir mi?
Yıllarca insanları sokak ortalarında, karakol bodrumlarında vurup öldüren JİTEM’in, “hükümetten ve Genelkurmay Başkanlığı’ndan habersiz olarak Jandarma Komutanlığı tarafından kurulduğu” açıklanıyor resmen.
Genelkurmay’dan “habersiz” kurulan askerî bir kurum.
Böyle bir Genelkurmay olabilir mi?
Susurluk döneminde, çeşitli insanları öldürdüklerini bizzat “polisler” itiraf ediyor.
Sadece futbol, ordu, polis değil, “yardım etmek” inancının temelini oluşturan dindarların bazıları da, yolsuzluğa karıştığı iddiasıyla hapiste.
Dindar kesimin en önemli televizyonlarından birinin yöneticileri, yoksullara yardım için toplanan paraları zimmetlerine geçirmekten sanık.
Dindarlar için bu gerçeği taşımak kolay mı?
Şimdi hepimizin bir gerçeği anlaması gerekiyor.
Türkiye yeniden kuruluyor.
Bu yeni ülkenin temelinin sağlam olabilmesi için, “eski temelin” dibindeki çamurun kazınması gerekiyor.
Onun için her kuruma dokunuluyor.
Mafyanın izi her yandan siliniyor.
En dokunulmaz sanılanlar bile yargının pençesine düşüyor.
Temeldeki çamur o kadar büyük ki her kuruma bir şekilde bulaşmış, onun için her kurum bu temizlikten payını alıyor.
Bundan sonra bu ülkede hukukun dokunamayacağı kimse olmayacak.
Zaten artık “bana kimse dokunamaz” diye düşünebilen kimsenin kaldığını da sanmıyorum, bence en büyük kazancımız da bu, kendini dokunulmaz sananların zihnindeki “ben dokunulmazım, istediğim gibi suç işleyebilirim” inancı balta yemiş kütük gibi yarılıyor.
Bir futbol yöneticisinin, bir generalin, polisin, işadamının, gazetecinin bu yeni dönemde öyle eskisi gibi “güvenle” suç işlemesi hiç mümkün olmayacak.
Suç işleyen yakalanacağını bilecek.
Olağanüstü bir gelişme bu.
Ama bu gelişme yaşanırken, geçmişle ilgili gerçekleri görmek ve o gerçekleri taşımak da tahminlerden biraz daha zor olacak.
ahmetaltan111@gmail.com