Hem “Kanal İstanbul” hem de “İstanbul’da olması beklenen deprem” konusunda görüşlerini paylaşmasının etik kurallar açısından değerlendirilmesini isteyen hakime Yargı Etiği Danışma Kurulu, tüm hakim ve cumhuriyet savcılarını yakından ilgilendiren bir yanıt verdi.
Etik Kurulu, kamuoyuna mal olmuş konularda bir hakimin görüşlerini açıklamasının etik değerlerle bağdaşamayacağını belirtti.
HaberTürk'ten Yasemin Güneri'nin haberine göre; Etik Kurulu, siyasi arenada günlerce konuşulan ve konuşulmaya devam edilecek iki ayrı konuda görüşlerini sosyal medya hesabından açıklamak isteyen hakime “Dur” dedi. Bir hakimin nasıl davranması gerektiğinin madde madde kaleme alındığı karar, tüm hakim ve cumhuriyet savcılarına yol gösterecek.
Başkanlığını, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanı Sadık Demircioğlu’nun yaptığı Yargı Etiği Danışma Kurulu’nun, tetkik hakiminin yaptığı başvuruya ilişkin verdiği karar yargı mensuplarının kulağına küpe olması gereken öneme sahip.
Kararda, tüm hakim ve cumhuriyet savcılarının uyması gereken etik değerlere de atıfta bulunularak şu görüşlere yer verildi:
- Bir hakimin, “Kanal İstanbul” veya “İstanbul’da olması beklenen deprem” gibi konulardaki tartışmalara katılması, ileride bu hususların dava konusu edilmesi halinde onun tarafsızlığı bakımından bir riske neden olabilir. Öte yandan her iki meselenin toplumda geniş ilgi görmesi ve siyasi yönlerinin bulunması nedeniyle bu hususlarda kamuya açık şekilde görüş bildiren hakimin yargı makamının itibarı ile bağdaşmayacak ölçüde siyasi saldırılara maruz kalacağı açıktır. Dolayısıyla, diğer vatandaşlarla ortak hakları bulunmasına rağmen bir hakimin, bu konulardaki görüşlerini çeşitli iletişim kanallarını kullanarak halka açık şekilde paylaşması uygun değildir.
- Yargıtay Yargı Etiği İlkeleri’nin 4.6 maddesinde, hakimin siyasi niteliğe bürünmüş, çekişmeli tartışmalara aleni olarak katılmaktan ve görüş bildirmekten kaçınması gerektiği belirtilmiştir. Özellikle kamusal tartışmalar söz konusu olduğunda, hakimin yargı görevinin itibarı ile yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruma ödevi her şeyden önce gelir. Yorum kitabında hakimin kamusal tartışmalara katılmasına ilişkin olarak şu açıklamalar yer almaktadır: “Hakim, uygun olmayan bir biçimde kamusal tartışmalarda yer almamalıdır. Bunun sebebi açıktır. Hakim olmanın temelinde uyuşmazlık konularını objektif ve adli açıdan değerlendirmek yer alır. Hakimin bağımsız, tarafsız, ön yargısız, açık görüşlü olduğunun halk tarafından görülmesi önemli olduğu gibi bir hakimin simgesi olan ‘tarafsız’ bir yaklaşım sergilediğinin de görülmesi aynı derecede önemlidir. Hakim siyaset arenasına girer ve (tartışmalı konularda görüş beyan etme, toplumda öne çıkan figürlerle tartışmaya girme, hükümeti halka açık biçimde eleştirme gibi davranışlarda) kamusal tartışmalara katılırsa mahkemede hakim olarak görev aldığında adil davrandığı kabul edilmeyecektir. Hakim aynı zamanda daha önce halka açık olarak fikir beyan ettiği konulardaki uyuşmazlıklara karar verirken ve daha önce eleştirdiği kamuya mal olmuş kişiler veya devlet dairelerinin taraf olduğu ya da onların temsilcilerinin tanık sıfatıyla yer aldığı davaları görürken tarafsız bir görüntü çizemeyecektir”
- Başvurucunun yargı dışı faaliyetlerinin uygunluğu değerlendirilirken, zaman ve emek harcadığı konunun niteliği de bazı hallerde önem taşır. Hakimin; hukuk, hukuk sistemi ve adalet yönetimi konularında ‘toplumu eğitme’ ve ‘hukuk eğitimine katılma’ yönündeki faaliyetlerini, diğer yargısal olmayan faaliyetlerinden ayırmaktadır. Bunun nedeni, Bangolar Yargı Etiği İlkeleri’nin yorumunda şu şekilde açıklamıştır: “Hakim, kendi yargı çevresi içinde ve dışında, hukuk, hukuk sistemi ve adalet yönetimi gibi konularda katkı sağlayabilecek benzersiz bir konumdadır. Bu katkılar konuşma, yazma, ders verme veya diğer yargısal görev harici faaliyetlere katılma şeklinde olabilir. Yargısal yükümlülüklerini yerine getirmesine mani olmaması şartıyla ve zamanı yettiğince, hakim söz konusu faaliyetlerde bulunmaya teşvik edilmelidir” Hukuk eğitimine katılma bakımından da hakimlerin bu tür mesleki faaliyetlerinin kamu menfaatine olduğu ve teşvik edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
- Başvuru konusu bakımından bir hakimin, “Kanal İstanbul” veya “İstanbul’da olması beklenen deprem” gibi kamusal nitelik taşıyan ve toplumu yakından ilgilendiren tartışmalara iştirak etmesinin hukuk sisteminin ya da adalet yönetiminin gelişmesine bir katkısının bulunmadığı açıktır.
- Siyasi niteliğe bürünmüş, kamusal tartışmalara hakimin katılması bakımından doğması muhtemel diğer bir risk de yargı bağımsızlığının zedelenme ihtimalidir. Hakim; yasama ve yürütme erkleriyle uygunsuz ilişkilerden ve bu organların etkisinden uzak olmanın yanı sıra aynı zamanda, makul bir kişinin gözünde de bu türden ilişki ve etkilerden uzak olduğunu göstermelidir. Hakimin siyasi nitelik de taşıyan kamusal tartışmalara katılması, politik görüşlerden birini desteklemesi ya da bu görüşleri eleştiren bir kişi durumuna düşmesi, makul bir kişinin bakış açısıyla yasama veya yürütme erkleriyle uygunsuz bir ilişki içinde olduğu veya gelecekte siyasi bir çıkar elde etme amacıyla girişimde bulunduğu şeklinde değerlendirilebilecektir.
- Yargıtay Yargı Etiği İlkeleri’ne göre, “Hakim, daima halkın gözü önünde olduğundan, normal bir vatandaşa göre külfet olarak nitelendirilebilecek kişisel sınırlamaları kabullenir, bunlara isteyerek uyar” Başvuru konusunun çeşitli şekillerde hakimin önüne gelmesi ihtimali dışlanmamalıdır. Hakim tüm faaliyetlerinde halkın yargının bağımsızlığına, tarafsızlığına ve dürüstlüğüne olan güveninin korunmasına ve yüceltilmesine özen göstermelidir. Yargı görevi, hakimin diğer tüm faaliyetlerinden üstün ve önceliklidir. Bu itibarla, siyasi yönleri de bulunun kamusal tartışmalara hakimin katılması veya çeşitli iletişim araçlarını kullanarak kamuya açık şekilde bu konularda görüş açıklaması, halkın yargıya duyduğu güvenin korunması ve yüceltilmesi ödevi ile bağdaşmadığı gibi yargı görevinin hakimin tüm faaliyetlerinden üstün ve öncelikli olması gerektiğine ilişkin etik kural ile de örtüşmemektedir.
- Hakimin bir diğer ödevi de davadan çekilmesine neden olabilecek olayları makul ölçüler içinde en aza indirmektir. Hakimin önüne gelmesi muhtemel olan uyuşmazlıklara ilişkin olarak görüşlerini önceden kamuoyu ile paylaşması, bu ödevi ile tutarlı sayılamaz. Hakimin sosyal medya kullanımı konusunda da yargı etiğinin diğer ilke ve kurallarının yanı sıra özellikle “tarafsızlık” ve “mesleğe yaraşırlık” ilkelerine uygun davranması büyük önem taşımaktadır. Gerçek hayatta yapılması halinde etik bir davranış olarak değerlendirilemeyecek eylemlerin sosyal medya aracılığıyla sanal dünyada yapılması, söz konusu eylemleri etik açıdan meşrulaştırmaya yetmeyebilir. Hakim bu gerçeğin farkında olarak sosyal medyada da yargı etiğine ilişkin ilkelerin kural olarak geçerli olduğunu ve yüksek etik standartlar sergilemesi gerektiğini her zaman göz önünde bulundurmalıdır.