HSYK ilk sınavında bütünlemeye kaldı

Anayasa değişikliğinden sonra oluşan yeni HSYK’nın uygulamaları merak ediliyordu. Yeni yapısıyla, siyasi otoriteye daha mı bağımlı, yoksa daha mı bağımsız olacağı çok tartışıldı. Seçim öncesi yeni yapının bakan ve müsteşara odaklı olacağı yönünde yazılar yazdım. Ancak seçimden sonra da Bakanlık etiketli seçim sonuçlarının hâkim ve savcıların oyları ile alındığını görünce bu kez ey hâkim ve savcılar madem bu sonucu siz istediniz, bize düşen bu sonuca saygı göstermek diye yazdım. Ancak, sonuca saygı göstermesine göstereceğiz de, alınacak kararların da takipçisi olacağımızı, bağımsız her kararı alkışlayacağımı, talimatlı kararları da eleştireceğimi belirttim.



Bakan ve Müsteşar’ın istedikleri oldu



HSYK’nın ilk uygulaması, önceki HSYK’da Bakan ile üyeler arasında tartışmaya neden olan, Bakan’ın koltuğunun altına alıp geri götürdüğü kararname taslağını yeniden masaya yatırmak oldu. HSYK’nın Bakan dahil 22 üyesi hâkimevinde iki günlük sözde inceleme sonucunda 190 kişiyi kapsayan unvanlıların yer aldığı kararnameyi Bakan’ın başkanlık etmediği toplantıda hemencecik sonuçlandırıverdi. Peki sonuç nedir derseniz, işte size yeni kararnameye ilişkin ilk değerlendirmem:



HSYK’nın bu kararnamesi sözde adil. Aslında adil olmayıp tamamen Bakan’ın talimatlarını yerine getiren Müsteşar Kahraman’ın izlerini taşıyan bir kararname. Buna rağmen HSYK’yı bir tek bu kararname ile sınıfta bırakmıyor, bütünlemeye bırakıyorum.



Asıl değerlendirmemi güz dönemi ve yaz dönemi kararnamelerini gördükten sonra yapacağım.



Kararnamede çok açık ve net olarak önemli görevlere yanlı atamalar var. Bakan ve Müsteşar’ın karşı olduğu bilinen birçok ağır ceza mahkemesi başkanı başka il veya ilçelere düz hâkim olarak gitmiş. Yerlerine atananlar hakkında bir şey söylemek için henüz çok erken, ancak Müsteşar ağırlıklı oldukları yönünde yorumlar bir hayli fazla.



Kıdeme ve liyakat nerede



Gelelim kararnemenin en ilgi çekici yanına. Uzun bir süredir boş bulunan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na neden Bakanlığın taslakta sözde önerdiği Başsavcı vekili değil, hatta bir il başsavcısı değil de, Sarıyer gibi bir ilçe başsavcısı atandı?



Ankara Başsavcılığı’na atanan Sarıyer Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş’i tanıyorum. Karadenizli etkin bir aileden geliyor. İyi bir insandır. Meslekteki tecrübesi ve birikimi konusunda yorum yapacak değilim. Muhtemelen başarılı bir başsavcıdır. Ancak, Ankara adliyesinde görev yapan hâkim ve savcılar meslekte tecrübeli ve kıdemli olanlardan seçilir. Sicil numaralarına bakıldığında 20 binlilerdendirler. Böyle bir yere 32 bin sicilli birinin Başsavcı olarak atanmış olması ister istemez kafaları karıştırıyor.



Başsavcılar neden düz savcı oldu?



Bir iki örnek daha verek istiyorum. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in Adana’ya düz savcı olarak verilmesine ne demeli? Haydi diyelim ki hakkındaki iddialar nedeniyle en azından yargılanıyor. Ya şu başsavcılar ne yapmış?



Amasya Başsavcısı Hüseyin Aksu Üsküdar’a düz savcı, Şırnak Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Gümüş Marmaris ilçesine, Sinop Başsavcısı Ömür Topaç Erzurum Başsavcıvekilliğine, Ünye Başsavcısı Cem Sağdıç Antalya’ya düz savcı olarak atanıyor. Bu Başsavcılar ne yapmış: Hırsızılık mı, uğursuzluk mu? Yoksa sicilleri mi bozuk. Yoksa bu başsavcılar doğum yerlerine ve etnik kökenlerine bakılarak mı başsavcılıktan alındı. Mesela Ünye Başsavcısı Cem Sağdıç’ın oradan alınmasının sebebi sakın Eski Müsteşar Fahri Kasırga’ya yakınlığından kaynaklanıyor olmasın...



Gelelim boş bulunan çok önemli Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığı’na. Bu makama Yozgat Başsavcısı Mustafa Celal Ertürk atandı. Haydi bu göreve bir il başsavcısı getirilmiş. Ama bu kadar il başsavcısı hiçbir haklı gerekçe olmaksızın başka illere düz savcı olarak atanırken, gözler ister istemez bunların yerlerine il savcısı olarak atanan bazı isimlere ve önceki görev yerlerine çevriliyor.



Benden ve benden olmayan



Kim ne derse desin; bu kararname hakkaniyete, mesleki tecrübe ve liyakata dayalı değil, Bakan Ergin ve Müsteşar Kahraman’ın bundan sonraki kararnamelerde görülecek ayak seslerini haber veriyor.



Yeni kurul üyelerini de 24 saat gibi kısa bir sürede böyle kapsamlı bir kararnamede yer alacak isimleri inceleyip, seçimlerini mesleki tecrübeleri hakkında bilgi sahibi olduktan sonra yaptıkları için de kutluyorum ve bundan sonraki çalışmalarını dört gözle bekliyorum.



Eski kurul üyelerinin kulakları çınlasın



Eski Kurul üyelerinin de kulaklarını çınlatmak istiyorum. Sizler ki, her kişiyi ayrı ayrı dosyasını inceleyip neredeyse tartmaya çalıştınız. “Teamül” diye bir kavram geliştirdiniz. Ne oldu sizin o teamüllerinize? Birileri geldi ve yerlerinize oturdu. Bir gecede de istediklerini istedikleri yerlere atadılar. Sizin dediğiniz gibi teamüllere takılan da olmadı. Ne kadar da boş işlerle ilgilenmişsiniz değil mi!



Oy kullanan 22 bin dolayındaki hâkim ve savcıya da sesleniyorum. Sizler ki vicdanınızın sesini dinleyip karar veren insanlarsınız. Sandığa gittiniz, vicdanınızın (pardon, yukarıdan gelen talimatların) sesini dinlediniz ve oyunuzu kullanıp (Bakanlığın) dilediği kişileri seçtiniz. Zannediyorsunuz ki şimdi Bakanlık da sizi kararnamelerde takdir edecek ve sizi iyi yerlere verecek. Haydi canım sizde. Onlar yine kendilerine yakın olanları iyi yerlere, sizleri de kim bilir nerelere gönderecek.



Bakanlık, listesindeki iki ismi neden sildi?



Unutmadan bir şey daha söyleyeyim. Bakanlık listesi tulum çkardı ya. Bakanlık listesinde Adalet Akademisi’nden eki Ankara Hâkimi Hayrettin Türe ile Üsküdar Cumhuriyet Savcısı Celal Avar da aday olarak yer alıyordu. Onlar seçilemedi. Ancak ne hikmetse Bakanlık adına ülke genelindeki hâkim ve savcıları arayan kimi etkin kişiler; arkadaş eğer başka bir iki dostunuza oy vermek istiyorsanız Bakanlığın listesindeki Hayrettin Türe ile Celal Avar’ı silebilirsiniz dedi. Bu nedenle o iki isim seçilemedi. Talimatı verenin de Bakanlık Müsteşarı Ahmet Kahraman olduğu iddia ediliyor.



Sebebi ise; güya bu iki değerli hâkim ve savcı zaten hâkim ve savcılar arasında çok seviliyormuş. Birçok kesimden oy alacaklarmış, kazanmaları zaten kesinmiş... Bizde inandık buna.

- - - -