Politika

İçişleri Bakanlığı'ndan resmi itiraf: 15 Temmuz'dan sonra hatalı bilgilerle ihraçlar yapıldı

Sadece ihraç/dönüş mekanizmasının işleyişi değil, gözaltı ve tutuklama dahil bu kararların temelini oluşturan bilgi, belgelerin ne denli sağlıklı olduğu, ayrıca “hatalı” karar verdiği öne sürülen yetkililerin akıbetine ilişkin de önemli tespitler var.

15 Temmuz darbe girişiminin 3'üncü yıldönümüne 9 gün var. Bu süreçte binlerce insan tutuklandı, soruşturma geçirdi. Binlercesi KHK ile ihraç edildi. Hakkında hiçbir soruşturma, kovuşturma yapılmadığı ya da takipsizlik kararı verildiği halde göreve döndürülmeyenlerin durumu Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi, TBMM eski Başkanı Bülent Arınç'ı bile rahatsız ederken, daha soruşturması sonuçlanmadan işine dönmeyi başaranlar olduğu görüldü.

İşte böyle bir örnekten söz etmek istiyoruz. Ancak bu dosyada sadece ihraç/dönüş mekanizmasının işleyişi değil, gözaltı ve tutuklama dahil bu kararların temelini oluşturan bilgi, belgelerin ne denli sağlıklı olduğu, ayrıca “hatalı” karar verdiği öne sürülen yetkililerin akıbetine ilişkin de önemli tespitler var.

EMNİYET VE MİT'İN VERDİĞİ BİLGİLER

Dosyanın konusu olan kişi, 15 Temmuz'dan sonra “FETÖ'cülükten” ihraç edilen, şimdi “müşteki” sıfatıyla Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunan bir Jandarma Kurmay Albay.

Süreci sırasıyla anlatalım.

Bu albay, Emniyet ve MİT'ten gelen bilgiler doğrultusunda 17 Temmuz 2016'da İçişleri Bakanı'nın “Olur”u ile görevinden uzaklaştırılır.

İçişleri Bakanlığı 24 Temmuz'da Mülkiye Teftiş Kurulu'ndan üç müfettiş ile 1 Jandarma Müfettişi eliyle tam 915 personel hakkında soruşturma açar. Soruşturma kapsamında, Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, MİT Müsteşarlığı, BDDK, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu ve Dernekler Daire Başkanlığı'ndan 915 personel hakkında bilgi ve belge istenir. Gelen cevaplara göre hazırlanan rapor sonucunda, “Milli güvenliğe tehdit oluşturan FETÖ/PDY'ye aidiyeti, iltisakı veya irtibatı tespit edilenlerin” ihracına karar verilir. 31 Temmuz'da çıkarılan KHK ile kamudan ihraç edilen isimler arasında bu albay da vardır.

Diğer taraftan albay hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nca soruşturma başlatılır. İddia o ki, bu albay 15 Temmuz öncesinde İzmir'de önemli bir görevdeyken, İçişleri Bakanlığı'nca FETÖ'cü olduğu gerekçesiyle buradan alınıp, Ankara'da pasif bir göreve atanmıştır. 

Mülkiye müfettişlerinin ihraç kararına esas aldığı bilgi ve belgelere gelince;

İlki; “....... sicil numaralı ...... .... Jandarma Genel Komutanlığı emrinde görev yapmaktayken, Bakanlık makamının 17 Temmuz 2016 tarihli Olur'u ile FETÖ/PDY üyesi olduğu yönünde kuvvetli emare gerekçesiyle görevden uzaklaştırıldığı” şeklindedir.

İkincisi; Dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç tarafından imzalanan 28 Eylül 2016 tarihli yazı ekinde yer alan şu bilgilerdir:

“Kendisinin 15 Temmuz tarihinde FETÖ/PDY tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi sonrasında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklandığı, 2014 yılı sonrasında FETÖ/PDY'ye müzahir bankada yeni hesap açarak para yatırdığı (16 bin 736 TL), oğlunun FETÖ/PDY'ye müzahir okulda kaydının bulunduğu, erkek kardeşinin 2014 yılı sonrasında FETÖ/PDY'ye müzahir bankada yeni hesap açarak para yatırdığı (830 bin 410 TL), kızının FETÖ/PDY ile aidiyet, iltisak veya irtibatının belirlenmesi ile kapatılmasına karar verilen okulda eğitim gördüğü...”

Albay hakkında dosyada olmayan, Mülkiye Müfettişlerinin sormadığı veya araştırmadığı TSK'daki bilgileri de biz aktaralım. 2016 YAŞ çalışmaları öncesinde yapılan soruşturma kapsamında 2015 yılı için MİT, “PDY mensubu olduğu iddia edilen şahıs/şahıslarla mahiyeti bilinmeyen iltisakının bulunduğu yönünde bilgi mevcuttur” demiş. 2016'da aynı bilgi tekrarlanmış, ancak daha sonra bunun üzeri çizilmiş. 5 Mayıs 2016'da ikinci defa sorulduğunda ise, “PDY mensubu olduğu iddia edilen şahıs/şahıslarla mahiyeti bilinmeyen iltisakının bulunduğu yönünde bilgi mevcuttur” şeklinde düzeltme yapılmış.

Emniyet Genel Müdürlüğü'nden şu bilgiler gelmiş:

“FETÖ/PDY içerisinde üst düzey yönetici... PDY'den kaydı olanlarla irtibatlı... PDY en üst düzey ile dolaylı irtibatlı... 2015 yılında mahallinde yapılan çalışmalarda şahsın PDY'ye müzahir olduğu şeklinde hakkında bilgi bulunduğu...”

TSK'nın bilgi topladığı “Diğer kaynaklardan”; Kaynak 1, görüş belirtmemiş... Kaynak 2, iki soru işareti koymuş... Kaynak 3, “Olumlu”, Kaynak 4 ise “Milliyetçi, muhafazakâr, ama Fetullahçı gruba tavır almıyor” demiş. Neticede Jandarma Genel Komutanlığı değerlendirmesinde, albayın sütununa hem (+) hem (-) işaretleri konmuş. 

NASIL DÖNDÜ

Malûm KHK ile ihraçlar konusunda Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kuruldu. İtirazlara, kimin göreve dönüp dönmeyeceğine bu Komisyon karar veriyor. Karar olumlu olduğu takdirde, aynı kuruma atama yapılmaması da öngörülüyor.

Buna karşılık nasıl olduysa, İzmir'deki soruşturması devam ederken bu albay, 24 Aralık 2017'de İçişleri Bakanlığı kararıyla eski görevine iade ediliyor. Soruşturma ise 7 Haziran 2018'de “Kovuşturmaya yer yok” kararı ile sonuçlanıyor.

“Süreçte böyle başka sıra dışı iadeler var mıdır?” diye sormakla yetinip, dosyadaki diğer dikkat çekici tespitleri aktaralım.

MÜFETTİŞLER VE KOMUTANLAR HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Albay, iade işleminden önce Şubat 2017'de “Aleyhindeki eylem ve faaliyetleri ile görevden çıkarılmasında etkili oldukları” iddiasıyla dönemin kamu görevlilerini İçişleri Bakanlığı'na şikayet ederken, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na da aynı görevliler hakkında “Resmi belgede sahtecilik suçu işledikleri” gerekçesiyle suç duyurusunda bulunur. Albay, şu isimleri suçlar:

“Mülkiye Başmüfettişleri Adnan Kandemir ve Ahmet Altunbaş, eski Mülkiye Müfettişi Hüseyin Kürşat Kırbıyık, Jandarma Özel İnceleme Müfettişi Kemal Benek, EGM İstihbarat Dairesi eski Başkanı Engin Dinç, Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı Plan Güvenlik İKK Daire eski başkanı emekli Albay Güven Şağban, JGK İstihbarat Daire eski Başkanı emekli Albay Selçuk Tanju Yücel, JGK İstihbarat Daire eski Başkanı Nurettin Alkan, JGK Personel ve Plan Yönetim Daire eski başkanı emekli Albay Aziz Yılmaz.”

Savcılık, albayın başvurusu üzerine soruşturma numarası verirken, İçişleri Bakanlığı müfettişleri de araştırma başlatır. Araştırma sonucunda geçtiğimiz 15 Mart'a hazırlanan, 9 Nisan'da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya sunulan ve Soylu'nun aynı gün “Olur” verdiği raporda, “müşteki” albay hakkındaki süreç, geçmişteki müfettiş raporları ve ilgili kurumlardan gelen bilgiler özetlendikten sonra şöyle denilir:

“Emniyet Genel Müdürlüğü'nün yazısının 7 ayrı eke sahip olduğu, bunlardan Ek-3'te düzenlenen FETÖ/PDY'ye müzahir eğitim kurumları kaydı listesinin 31'inci sırasında müştekinin kızının kaydının bulunduğu, Ek-7'de ise iltisak bilgileri listesinin 40'ıncı sırasında darbe girişiminden sonra tutuklandığı, 2014 yılı sonrasında müzahir bankada hesap açtığı, oğlunun müzahir okulda eğitim gördüğü bilgilerinin bulunduğu, kızı ile ilgili olan hariç diğer bilgilerin hatalı olduğu...”

Ve rapor şöyle devam eder:

- Müfettişlerin bilgi ve belge talep ettikleri kurumlardan gelen bilgileri derlemek suretiyle raporları düzenledikleri, rapor düzenleme esnasında bu bilgilerin doğru olup olmadığını bilme imkanlarının bulunmadığı, tevdi raporunda geçen bu bilgilerin Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı tarafından verilen verilere dayandırıldığı, raporun tahlil bölümünde müştekinin ismine özel olarak yer verilmeyerek belirtilen 915 kişi hakkında genel hükümlere göre soruşturma ve kovuşturma yapılmasının gerektiğinin ifade edildiği...

- EGM tarafından mülkiye müfettişlerine gönderilen sözkonusu yazı ve eklerinde hatalı bilgilerin bulunmasının, darbe girişiminin ardından başta EGM olmak üzere kolluk kuvvetlerinin çok sayıda kişi hakkında bilgi ve belge toplama ve işlem yapma ile karşı karşıya bulunmasından ve iş yoğunluğundan hataen meydana gelmiş olabileceği...

- Tevdi raporu üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından müşteki hakkında 7 Haziran 2018'de kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, kararın gerekçeleri arasında şahısla ilgili tevdi raporunun dayandırıldığı EGM yazısındaki bilgilerin hataen olduğu değerlendirmesinin yapıldığı, böylece kararın gerekçesinden de anlaşılacağı üzere işlemin hatadan kaynaklandığının adli merci tarafından da kabul gördüğü...

HATA VAR SORUŞTURMA İZNİ YOK ÇÜNKÜ

Albayın başına bunların “Hataen” geldiği söylendiğine göre, sorumlular hakkında işlem yapılması gerekir, değil mi? Hayır, yapılamaz. 

Mülkiye müfettişlerinin raporunda, albay ile suçladığı kişiler arasındaki karşılıklı dava ve soruşturmaların Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi'nde devam ettiği belirtildikten sonra 27 Temmuz 2016'da çıkarılıp, daha sonra kanunlaşan şu hüküm hatırlatılır:

“15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişilerle olağanüstü hal süresince yayınlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.” 

İşte bu hükme dayanılarak, mülkiye müfettişleri, emniyet ve jandarma görevlileri hakkında şu aşamada yapılacak bir işlem bulunmadığı kaydedilip, albayın ihbar ve şikayetinin işleme konulmaması kararlaştırılır. 

KARŞI TARAFIN İTİRAZI

Bitmedi. Gelişmeleri öğrenen o Albayın hakkında suç duyurusunda bulunduğu isimlerden olan ve 15 Temmuz gecesi Jandarma Genel Komutanlığı'nda yaşanan çatışmalar sırasında infazdan son anda kurtulan emekli Kurmay Albay Güven Şağban, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na karşı dilekçe verir. Gazi olduğunu, Ankara Valiliği'nce özel koruma kapsamına alındığını bildiren Şağban da ilgili KHK hükmüne işaret edip, “Sözkonusu KHK'ya rağmen 15 Temmuz hain darbe girişimini önlemeye yönelik olarak yaptığımız iş ve fiillerden dolayı eski bir FETÖ şüphelisi tarafından yapılan şikayet kapsamında soruşturma başlatılması ve İçişleri Bakanlığı'ndan izin istenmesi açıkça hukuka aykırıdır. Ayrıca sözkonusu soruşturmanın, tarafıma şüpheli sıfatı verilmeden özel bir sisteme kaydedilmesi gerekirken, genel sisteme kaydedilip, şüpheli sıfatı verilmesi de ilgili hukuki düzenlemelere aykırılık teşkil etmektedir” diyerek, hakkında “Soruşturma yapılmasına yer olmadığına” karar verilmesini talep eder.  

Nasıl bir karmaşa, değil mi?

Şu sorularla bitirelim; Acaba ilgili kurumların gönderdiği “Hatalı bilgiler” ve “İş yoğunluğundan” dolayı “Hataen” mağdur edilen başkaları da var mıdır? 

Ve “Mağdur” olduğunu söyleyen herkesin dosyası böyle titizlikle incelenmekte midir?

Müyesser Yıldız

https://odatv.com/icisleri-bakanligindan-resmi-itiraf-15-temmuzdan-sonra-hatali-bilgilerle-ihraclar-yapildi-06071912.html