İdlib sahasında geçtiğimiz günlerde tansiyonun iyice yükselmesine neden olan misillemeler silsilesi nihayete ermiş gibi görünürken olayların ardında yatan gelişmeleri ve nasıl bir kronolojik seyir izledikleri de yavaş yavaş orta çıkıyor. 

Resmi olmayan kaynaklara bakılırsa, bölgede tarafların çatışan çıkarları nedeniyle Ocak ayı içinde zaten yüksek seyreden gerilim, 1 Şubat 2020 Cumartesi günü Rus Özel Kuvvetler’e (Spetsnaz) mensup 4 askerin Suriye’de öldürülmesiyle yeniden tırmanışa geçti. 

Faaliyete geçtiği 2014 yılı Mart ayından bu yana Rusya Federasyonu’nun Ukrayna ve Suriye sahasındaki askeri faaliyetlerini gözlemleyen Conflict Intelligence Team (CIT) adlı Rus online haber sitesi, olaydan bir gün sonra, yani 2 Şubat’ta sosyal medya hesabı üzerinden verdiği haberde, söz konusu gelişmeyi hayatını kaybeden askerlerden bazılarının fotoğrafları eşliğinde duyurdu. CIT’nin atıfta bulunduğu bazı sosyal medya gruplarında, askerlerin havan saldırısında hayatını kaybettiği ileri sürülse de, haber sitesi gelişmenin ayrıntılarını bağımsız kaynaklarca henüz doğrulatamadığını da belirtme ihtiyacı hissediyordu.

Bakan Güler: Askeralma'dan 3 milyondan fazla yükümlü yararlandı Bakan Güler: Askeralma'dan 3 milyondan fazla yükümlü yararlandı

Ancak pazartesi günü (3 Şubat 2020) Telegram uygulamasının Rusya merkezli bir kanalı (Baza), Rusya Federasyonu Özel Operasyonlar Merkezi’ne bağlı 4 askeri taşıyan bir askeri aracın Halep’in kuzeyinde cihatçılar tarafından döşenmiş bir mayına çarptığını, yaralanan askerlerin olay mahalline intikal eden cihatçı gruplar tarafından vurularak öldürüldüğünü ileri sürdü.

Baza’nın verdiği bilgiye göre, olayda hayatını kaybeden Rus askerlerin isimleri şöyle: Binbaşı Ruslan G.; Teğmen Vsevolod T.; Binbaşı Bulat A.; Yüzbaşı Dimitri M.

Telegram kanalı Baza, olaydan hangi cihatçı grubun sorumlu olduğuna ilişkin bilgi vermezken, konuya ilişkin olarak Rusya Federasyonu Savunma Bakanlığı’ndan ya da FSB’den herhangi bir açıklama da gelmedi.

Rusya, geçtiğimiz yıl bahar aylarında 2015 yılı Eylülünden bu yana Suriye’de 116 askerini kaybettiğini açıklamıştı. Güncel rakamı bilmiyoruz.

Öte yandan gelişmenin üzerinden 48 saat bile geçmeden, yani pazartesi günü erken saatlerde bu kez İdlib’de “4 Türk askerinin yoğun topçu atışı nedeniyle şehit olduğu” haberi geldi. Millî Savunma Bakanlığı tarafından konuya ilişkin olarak yapılan açıklamada şöyle deniliyordu: “Bölgeye takviye olarak gönderilen unsurlara, bulunacakları yerler önceden koordine edilmesine rağmen rejim unsurlarınca topçu atışı yapılmıştı.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, olayda 4 değil, “5’i asker 8 kişinin şehit olduğunu” açıkladı ve “gereken bedelleri ödetiyoruz ve ödetmeye de devam edeceğiz,” dedi.

Ardından Türk tarafının gerçekleştirdiği misillemeye yönelik bilgiler geldi. Ankara’nın misillemesi Suriye ordu birliklerine yönelik olarak yapılmıştı. Ancak açıklama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, Rusya’nın Avrupa’daki en büyük hasımlarından biri olan Ukrayna’ya hareketi öncesi yapıldı. ’Türkiye-Ukrayna Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey 8. Toplantısı dolayısıyla Ukrayna'ya hareketi öncesinde düzenlediği basın toplantısında Erdoğan, “ilk belirlemelere göre de 30 ila 35 civarında karşı taraftan Suriyeli etkisiz hale getirilmiş vaziyette,” dedi. Erdoğan’ın Ukrayna ziyaretinde tören kıtasını Rusya’nın tepkisini çekecek şekilde, -II. Dünya Savaşı sırasında ardında korkunç bir miras bırakmış olan Nazi işbirlikçisi Ukrayna milliyetçisi Stephan Bandera’nın eseri olan- “Slava Ukraine!” (Şan Olsun Ukrayna'ya!) diye selamlaması ve Kırım’ın ilhakını kabul etmediğine dair açıklamaları Ankara-Moskova ilişkilerinin kırılganlığına yönelik şüpheleri güçlendirdi.

Bu arada Rus RIA Novosti Haber ajansı, Suriye Ordu birlikleri tarafından Halep kırsalında yakalanan ve geçmişte Ahraru’ş Şam, Nureddin Zengi Hareketi gibi örgütlerde görev yapmış cihatçı militanların sorgularında Türkiye’nin El Nusra’nın oluşumundaki rolüne dair ifşaatlarda bulunduklarını iddia eden Halep mahreçli bir haber yayımladı.

4 Şubat Salı günü Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Suriye’de yaşanan gelişmeleri de ele aldıkları bir telefon görüşmesi yaptığı haberi geldi. Görüşme ile ilgili olarak Türk tarafı ayrıntılı bilgi vermez iken, Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, “Rus ve Türk askeri yetkililer sürekli temas halinde. Yüksek düzeyde [Putin ile Erdoğan] arasında herhangi bir görüşme yapılmadı. Liderlerin isteği üzerine en kısa zamanda görüşme kararlaştırılabilir” demekle yetindi, ancak “İdlib bölgesindeki terör gruplarının faaliyetlerinden endişe duymaya devam ettiklerini” söylemeyi de ihmal etmedi.

Bu arada hem dünyadaki hem de Suriye’deki gelişmeleri yakından takip ederek Medya Günlüğü sitesinde kaleme aldığı yazılarıyla bizlere aktaran Rusya uzmanı Aydın Sezer, söz konusu telefon görüşmesinde iki tarafın Soçi mutabakatına atıfta bulunduklarını yazdı. Görüşmeden kısa bir süre sonra, Moskova Büyükelçimiz Mehmet Samsar’ın Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov ile Suriye’deki krizlerin çözümünü de temel alan bir görüşme yaptıklarını öğrendik.

Gerçi, dün Yeniden Asya Girişimi toplantısında konuşan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, İdlib'de TSK ile Suriye Ordusu (SAA) arasında yaşanan çatışmayla ilgili olarak, “Rusya'yla diyaloğumuzun amacı sükuneti sağlamak ancak rejimin dizginlenmesi gerekiyor. Astana ve Soçi süreçleri tamamen ortadan kalkmadı ama yara almaya başladı,” dedi. Ancak sanki ortalık sakinleyeme başlıyor…

Evet Türkiye ve Rusya İdlib konusunda benzer düşünmüyorlar, aralarında büyük görüş ayrılıkları ve derin ihtilaflar var. Bu köşede yayımlanmak üzere 2 Şubat Pazar günü kaleme aldığım yazımda, İdlib’deki gerginliğin ardında hangi faktörlerin yatmakta olduğunu da açıklamaya çalışmıştım.  Tabii o gün henüz yukarıda bahsettiğim ilk olaydan haberdar değildik. Misillemeler serisi de henüz başlamamıştı. Sonradan yukarıda ayrıntılarını aktardığım son gelişmeler ve misillemeler ile bölgedeki gerilime ağır, yeni yükler binmiş oldu. Lakin şimdi “temkinli iyimserliğimizi” koruyacağımız bir momente ulaştık sanıyorum. İdlib’de şu an için “sular duruldu” diyemez isek de, “beterinden döndüğümüzü” ve başkaca bir tekinsiz gelişme meydana gelmezse, bölgenin bilinen “fabrika ayarları” (!) gerginliğine geri dönmekte olduğunu söylemekte sanırım bir beis yok.

Öte yandan Rusya desteğindeki Suriye Arap Ordusu’nun Lazkiye’yi Halep’e bağlayan M4 karayolu üzerindeki Neyreb’de de denetimini sağladığını da kaydedelim. M4 ve M5 karayollarının kesişme noktası olan Serakip ile Neyrep arasında tıpkı şehrin kuzeyinde, güneyinde ve doğusunda olduğu gibi yeni kurulan bir TSK gözlem istasyonu olduğunu da ilave edelim.

Böyle bir durumda, Suriye Ordu birlikleri, M5 boyunca kuzeye ilerlemek yerine, 10 km güneydoğusuna kadar geldikleri İdlib şehrine yönelerek, burayı cihatçılardan arındırıp “el yükseltirler” mi, bilmiyoruz. Belki de böyle yapıp sonrasında (buradaki Serakip pürüzü Türkiye ile aşılana kadar) M5’i takip etmek yerine, İdlib’i Taftanaz üzerinden Halep’e bağlayan 60 numaralı karayolunu takip ederek (M5 yerine buradan) kuzeydoğuya ilerlemek isteyeceklerdir, şu an için bunu da, bilmiyoruz. Bildiğimiz, İdlib’in ateşinin kısa sürede sona erecek gibi olmadığı. 15’inci Astana (Nur Sultan) formatlı toplantıya kadar da neler olabileceğini tam olarak bilmeye sanırım imkân yok.

Kaynak T24 / Akdoğan Özkan

Editör: Haber Merkezi