İstanbul, Ankara, İzmir Baro Başkanlarına Açık Mektup

Sayın Başkanlarım,
 
Sizler, ülkemizdeki avukatların yarısından fazlasının üye olduğu barolarımızın başkanlarısınız, üye sayınız her yıl yaklaşık ikibinbeşyüz artıyor. İstanbul Barosu, dünyanın en fazla üyeye sahip barosu. Bu konumunuzla sorumluluklarınız diğer yetmişbeş baro başkanımızınkinden daha da ağır.
 
Bu nedenle öncelikle size seslenmek istedim.
 
            Mesleğimizin tüm sorunlarını biliyor ve çözmek için de uğraşıyorsunuz. Bir bölümünü Türkiye Barolar Birliği’nin XXXI. Genel Kurulu’nda dile getirdiniz. Duyarlı meslektaşlarımız, baro başkanlarımız, Türkiye Barolar Birliği sorunlarımızı ve çözümlerimizi söylüyoruz. Ancak bütün bu dağınık söylemler sağırlar diyalogundan öteye geçemiyor.
 
            Kurullarımızın işlevli olamadığını, mesleğimizin sorunlarını çözebilecek etkin kararlar alınamadığını, alınan kararların uygulanmadığını son genel kurulumuz bir kez daha gösterdi. Yetmişbini aşan avukatın enerjisi bir araya getirilememekte, sorunları çözme mücadelesi yerine sorunlarla birlikte yaşama alışkanlığı kazandırılmaktadır. İşte bu alışkanlık ve rehavetten kurtulabilmek için şiddetli bir silkelenmeye gereksinim vardır.
 
            Bu silkelemeyi de ancak sizlerin birlikteliğinin gerçekleştirebileceği görülüyor. Sayısal varlığınızı etkin güce çevirerek öncü ve örnek olabilirsiniz. 
 
-          Hukuk fakültelerini ben açmıyorum, eğitim ve öğretimin kalitesizliği beni ilgilendirmez.” diyemezsiniz. Başka ülke barolarının uyguladığı akreditasyon sistemini uygulayabilirsiniz.
-          Ne yapalım, yasa böyle hukuk fakültesini bitiren herkes stajyer olabilir, sayının çok hızlı artması sorunlar yaratıyor ama sorumlusu ben değilim, elimden bir şey gelmez.” diyemezsiniz. Örneğin, Tekirdağ Barosu’nun yıllar önce yaptığı gibi stajyer sayısını sınırlayabilirsiniz.
-          Avukatlık sınavı için yasa değişikliği gerekiyor, beni aşar.” diyemezsiniz. Serbest muhasebeci ve mali müşavirlerin mesleklerine sahip çıkarak başlattıkları uygulamayı örnek alabilirsiniz.
-          Cumuk avukatlığı mesleğe zarar veriyor ama meslektaşlarımıza sabit gelir sağlandı, her yıl mesleğe başlayan binlerce genç avukata da hemen iş ve gelir oluyor.” diyerek büyüyen sorunu görmezden gelemezsiniz. Kendi bölgenizde soruşturma ve kovuşturmalarda atanmış müdafi oranının hangi boyutlara ulaştığını, vekaletli avukatların oranının nerelere düştüğünü küçük bir araştırma ile öğrenebilirsiniz.
-          Bankaların, telekominikasyon ve elektrik şirketleri gibi şirketlerin meslektaşlarımıza dayattıkları vekalet ücreti sözleşmeleri Avukatlık Yasası’na, Avukatlık Yasası Yönetmeliği’ne, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne, TBB Meslek Kuralları’na aykırı ama arkadaşlarımız iyi kötü hallerinden memnun, binlercesi de olanak bekliyor, karışmayayım.” diyemezsiniz. Avukatlık Yasası Yönetmeliği’nin 73/A, 73/B, 73/C ve 73/D maddeleri doğrudan sizlere görev ve sorumluluk vermektedir. Yaşanan haksız rekabet ancak yönetmelik uygulanarak önlenebilir. Başlatacağınız bu uygulama ayrıca tüm vekalet ücret sözleşmelerinin barodan geçirilmesine de öncülük edebilecektir.
-          Yasamızda ücretli avukat olarak tanımlanan bir avukat çalışma şekli yok ama ne yapalım fiili durum var, binlerce genç avukat bu şekilde çalışıyor.” diyerek yaşanan sömürüyü ve de mesleğe aykırılığı görmezden gelemezsiniz. En azından bu şekilde çalışan ve çalıştıranların gerçek sayılarını saptamaya yönelik bir araştırma yaparak ne kadar büyük bir sorunun görmezden gelindiğini ortaya koyabilirsiniz.
 
Değerli Başkanlarım,
 
Bütün bunlar için sadece onaltı ayınız var.
 
Sıkıntılarınızı, ülkede yaşanan hukuksuzluklar ve ayrışmalar karşısındaki çırpınışlarınızı, Türkiye Barolar Birliği’nin kendi işlevini “sivil toplum örgütü” sınırlarına indirgeyerek özenle uyguladığı ülke gündeminden çıkma politikasının yarattığı yalnızlığınızı biliyorum. Ancak taşıdığınız ağır sorumluluk sorunlarımızın çözümünde öncü ve örnek olmanızı gerektiriyor.
 
Başarı ve esenlik dileklerimle saygılar sunuyorum.1.6.2011