Kapitalizm çöküşte mi?
Kapitalizmin krizleri sistemin kendisinden kaynaklanmaktadır. Krizler olmasa kapitalizm yol alamaz. Bu nedenle krizler yanlış politikaların sonucu veya yönetim hatası olarak ortaya çıkmaz.
Kapitalizm her şeyi ticarileştiren bir meta uygarlığıdır. Kapitalizmde metalaşmamış şeylerin bir önemi, bir değeri yoktur.
Kapitalist üretimin amacı toplumun ihtiyaçlarını karşılamak değildir, tek amaç kar, tekrar kardır.
Kapitalist sistemde sürekli rekabet mevcuttur. Bir işletmenin amacı ürettiğini satmak, kar etmek ve karı ile birlikte sermayesini yeniden üretime dönüştürmektir, üretim ve yeniden genişleyen bir üretim. Üretim ve yeniden genişleyen üretim kapitalistler için kaçınılmazdır, aksi halde rekabet düzeninde küçülecek ve yok olacaktır. Bu yüzden kapitalistler sürekli olarak ileriye doğru kaçmaya mahkumdur.
Dünyada birbirinden habersiz milyonlarca kapitalist aynı şekilde kar amacıyla üretim ve yeniden genişleyen üretim yapmak zorunda olduğu için sonuçta piyasalara aşırı mal arzı olacak ve bu da krize neden olacaktır.
Krizlerde batan batacak ve ayakta kalanlar için kriz sonrası yeni yatırım alanları doğacaktır.
Liberal ekonomistler serbest piyasaya müdahaleyi gereksiz bulmakta ve piyasanın kendi çözümünü üreteceğini iddia etmektedirler.
Keynes liberallerin aksine piyasaya müdahaleyi savunmuştur.
Büyük Buhran (1929); 1929 yılında ABD’de başlayıp etkisin tüm dünyada gösteren kriz sonrasında kurtarıcı olarak Keynesyen teorisi ortaya çıkmıştır.
Keynes, Büyük Buhran'a çözüm olarak düşük faizi ile birlikte devlet yatırımlarını çözüm olarak öneriyordu.
Keynesyen teoriye göre, bütün birey ve işletmelerin gösterdiği bazı mikroekonomik davranışların toplamı sonuçta verimsizliğe yol açmakta, ekonominin potansiyel çıktısı ve büyümesinin altında bir seviyede kalmaktadır.
Keynes, özetle piyasa ekonomisine devlet müdahalesinden yanadır, buhranların devlet müdahalesi ile önleneceğini savunmaktadır.
Keynesyen teorisi kapitalizmi kurtaramamıştı, dönemsel ve uzun dalga krizleri devam ediyordu; 1878, Büyük Buhran (1929), Kara Pazartesi (1987), Asya Mali Krizi (1997), Dünya Gıda Krizi (2007), Küresel Ekonomik Kriz (2008-2012)
Bu kez 1970 yıllarda Milton Friedman New liberalizmi çıkıverdi kapitalizmi kurtarmak üzere.
Friedman Keynesyen teorisinin aksine devletin ekonomiye müdahalesine karşıydı, herşey özelleştirilmeliydi, devlet düzeni korumak için jandarma ya da polis görevini üstlenmeliydi. Piyasa sorunları çözerdi.
Bugünler devam eden adı konmamış derin krizin sonu henüz bilinmiyor. Kimilerine göre kapitalizmin sonu geldi artık, kapitalizm dönüşü olmayan bir çöküşte..
Kapitalizmin derin bir krizde olduğu yadsınamaz, tartışma konusu mevcut derin krizin kapitalizmin sonu olup olmadığıdır.
Kapitalizmin çöküş sorununu tartışırken Kondratyev’in uzun dalga teorisinden söz etmek durumundayız.
Uzun Dalga Teorisi
Nikolay D Kondratyev, 18.Yüzyıl ile 1920 arasında 45-60 yılı kapsayan üç uzun dalganın yaşandığını ileri sürmüştür.
Ortalama 40-50 yılı kapsayan uzun dalganın ilk aşamasında üretim, verimlilik ve ortalama kar oranları yüksek seviyelerde seyrediyor. İkinci aşamada üretim, verimlilik ve ortalama kar oranları düşük seviyelerde gerçekleşiyordu. Özetle birinci dalgada ekonomi genişliyor, ikinci aşamada daralıyordu.
Kondratyev Kapitalizmin tarih sahnesine çıktığı XVIII. Yüzyıl ile 1920 arasında İngiltere, Fransa, ABD ve Almanya ekonomileri üzerinde yaptığı çalışmalar sonucunda Konjonktürün Uzun Dalgaları Teorisi adlı eserini yazmıştır.
1923 yılında Troçki Kapitalist Gelişme Eğrisi başlığını taşıyan makalesinde uzun dalgaların sadece içsel faktörler ve belirleyicilikleri ile açıklanamayacağını öne sürmüş ve Kondratyev’i eleştirmiştir.
Kondradyev’in uzun dalga teorisi kapitalizmin sürekli kendini yenileyerek devam edeceği ve sonuç olarak sosyalist devrimin inkarı anlamına geldiği ileri sürülmüştür. Bu nedenle Kondratyev 1930 yılında Stalin’in polisleri tarafından tutuklanmış ve 1938 yılında da Stalin’in polisleri tarafında hücresinde kurşuna dizilmiştir.
Kondratyev kurşuna dizilse de kapitalizm beklendiği gibi yıkılmadı, uzun dalgalara, dönemsel krizlerle hep kendini yenileyerek yola devam etti.
Bugün dünyanın yaşadığı krizin kalıcı olup olmadığı tartışılmaktadır. Mevcut krizin tarihte benzerlerinden son farklı olduğu gözlemlenmektedir.
Piyasa ekonomisinin, yeni liberalizmin savunucuları bugünlerde sus pus. Yeni liberalizmin ve demokratik değerlerin öncüsü kabul edilen başta ABD olmak üzere batılı ülkeler bugünlerde kendi aralarında savaş halindedirler.
Trump geçenlerde önce AB’yi düşman ilan etti, sonra ağız değiştirip ekonomik düşman dedi. Trump’ın yaptığı tam bir laf ebeliği, savaşların nedeni zaten ekonomik nedenler değil mi?
ABD ve Çin Halk Cumhuriyeti ticaret savaşları vermektedir.
Bugünlerde ülkeler birbirlerine karşılıklı gümrükler koymakla meşguller. 1929 büyük buhranının arkasından Keynes çözüm oldu. O çıkmaza girince Friedman.
Şimdi soru yeni bir kurtarıcı çıkacak mı, çıkmayacak mı?
Kapitalizmin gelinen aşamada savaş dışında bir alternatifi yok gibi.
Ne olursa olsun, günümüzde kapitalizm artık üreticiliğinden daha çok yıkıcı hale gelmiştir. Serbest piyasa ve tüketim ekonomisi her yerde duvara dayanmıştır.
Büyük kentler artan otomobil sayısı nedeni ile trafik yoğunluğu ve havayı zehirleyen egzoz gazları, gökyüzünü kapatan yüksek binalar, betonlaşma nedeniyle yaşanamaz hale gelmiştir. İstanbul trafiğine kayıtlı araç sayısı 2018 itibarıyla 3 milyon 571 bine yükseldi. Kentte 2000 yılında 1 milyon 217 bin olan toplam araç sayısı, 8 yılda neredeyse 3 kat arttı.
Artan araç sayısına yol yapmak için inşa edilen köprüler, oto yollar doğayı yok etmektedir. Sanayinin uzaya saldığı sera gazları bu gidişle önümüzdeki 40-50 yıl içerisinde yaşadığımız gezegende yaşama büyük zararlar verecektir.
Dünya ise 4,5 milyar yıldır Güneş’in etrafında dönüyor. Harvard’lı biyolog E.H Wilson’ın hesaplamalarına göre saatte 3 tür yok oluyor, yılda 30 bin canlı türü sonsuza değin kayboluyor. Bu hızla devam ederse bin yıl içinde dünyadaki türlerin tamamı yok olacak. Bütün biyolojik türler içinde yalnızca insan, düşünebiliyor, öngörebiliyor. İnsanın yaratıcı düşüncesi de var, ahlaki düşüncesi de var. İnsanoğlu tarih boyunca toplumsal ilişkilerini köklü bir şekilde değiştirmeyi birçok defa başarmıştı, yine başarabilir.”
Bir tarafta dünyayı yeni bir dünya savaşının eşiğine getirin küresel kriz, diğer yanda kapitalizmin yıkıcılığı nedeniyle yok olmakta olan gezegenimiz.
İnsanoğlu bu kötü gidişi tersine çevirebilecek mi? İnsanlar insana hizmet etmeyen bu saçma, acımasız kapitalizmden başka bir dünyanı var olabileceğini anlayabilecek mi?
Kapitalizm bütün olumsuzluklarına rağmen hala göreceli refah dağıtmaya devam etmektedir. Yaşanmakta olan son krizin aşılamayacağını, tüketim toplumunun altüst olacağını ve sonuç olarak insanlığın yeni bir dünya için ayağa kalkacağını düşünüyorum.
Bize düşen farkındalığı artırmak ve sivil örgütlemeyi yükseltmektir. Farkındalık ve örgütlenme mutlaka evrensel düzeye çıkarılmalıdır.
1- 1878 Ekonomik Krizi (1878)