Olaylar
Başvurucu, jandarma uzman erbaş alımı sınavında başarılı olmuş ve uzman erbaş sıfatıyla kursiyer olarak görev yapmaya başlamıştır. Hakkında yapılan güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması üzerine başvurucunun sözleşmesi feshedilmiştir. Başvurucu, sözleşmesinin feshine dair işlemin iptali istemiyle idari yargıda dava açmıştır. Mahkeme dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Kararda; başvurucu hakkında tehdit ve kasten yaralama suçlarından yürütülen yargılamalarda hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verildiği, mala zarar verme suçundan adli para cezasına hükmedildiği, başvurucunun dosyasında ise anılan suçlardan yargılandığı ve fillerin sübuta ermesi neticesinde ceza aldığı, HAGB kararı verildiği şeklinde menfi not bulunduğu ve bu nedenle güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığı belirtilmiştir. Mahkeme, anılan suçların dava tarihinde yürürlükte olan Uzman Erbaş Yönetmeliği'nin 6. maddesinde sayılan katalog suçlar arasında yer almadığı, yargılamalara konu fiillerin meydana gelişi ve niteliği gözönünde bulundurulduğunda başvurucunun kriminal bir kişiliğe sahip olduğunun ya da suç işleme hususunda ısrarcı olduğunun söylenemeyeceği, kursiyerlik görevine alınma sürecinde hakkında herhangi bir olumsuzluk bulunmayan ve eğitimini başarıyla tamamlayan başvurucunun göreve devam edeceği hususunda haklı beklentiye girdiği gerekçesiyle dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varmıştır. Jandarma Genel Komutanlığı tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine bölge idare mahkemesi istinaf başvurusunu kabul ederek kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermiştir. Başvurucunun temyiz talebi ise Danıştay tarafından kesin olarak reddedilmiştir.
İddialar
Başvurucu, idari işlemin iptali istemiyle açtığı davada kesin mahkûmiyet hükmü ile sonuçlanmayan ceza yargılamalarına dayanılarak gerekçeli kararda suçluluğu ima eden bazı ifadeler kullanılması nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Somut olayda hakkında tehdit ve kasten yaralama suçlarından yürütülen kovuşturmalarda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinin başvurucuya isnat edilen suçlara uygulanabilir olduğu tespit edilerek HAGB kararı verilmiştir. Böylece denetim süresinin suç işlenmeden geçirilmesi hâlinde başvurucu hakkında açılan kamu davasının düşmesi imkânı tanınmıştır. Denetim sürecinde başvurucunun suçluluğunun sabit olmadığı ve masumiyetinin devam ettiği kuşkusuzdur.
Bölge idare mahkemesi kararının gerekçesinde başvurucu hakkında "...hükmün açıklamasının geri bırakılmasına hükmedildiği, anılan maddede ise hükmün açıklamasının geri bırakılması halinde hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmayacağı, bir başka ifade ile başvurucu hakkında verilmiş mahkumiyetten söz edilemeyeceği..." belirtilmiştir. Buna karşın gerekçenin devamında "...işlediği ve ceza almasına sebep olan suçların vasfı, mahiyeti ve birden fazla olması hususları ile yerine getirmesi gereken kamu görevinin önemi ve gerektirdiği nitelikleri..." şeklinde ifadelere yer verilerek HAGB kararına rağmen başvurucunun anılan suçları işlediği ve ceza aldığı belirtilmiş, suçların vasfı ve mahiyeti temelinde bir değerlendirme yapılmıştır. Bu şekilde, hakkındaki ceza yargılamaları kesin mahkûmiyet ile sonuçlanmamasına karşın başvurucu suçlu olarak kabul edilmiş ve başvurucunun sözleşmesinin feshinin neden hukuka uygun olduğu olay ve olgular temelinde ortaya konulmamıştır.
Bölge idare mahkemesi kararının gerekçesinde bir yandan kesin mahkûmiyet hükmü ile sonuçlanmayan ceza yargılamalarında verilen kararlara dayanılmış bir yandan da kullanılan ifadelerde başvurucunun üzerine atılı suçları işlediği belirtilmiştir. Anılan gerekçede ceza yargılamalarına konu olay ve olguların ise herhangi bir biçimde irdelenmediği görülmüştür. Dolayısıyla kesin mahkûmiyet kararı bulunmamasına rağmen başvurucuya cezai sorumluluk yükleyen ifadelerin yer aldığı gerekçede kullanılan dilin başvurucunun masumiyetine gölge düşürdüğü değerlendirilmiştir. Böylece HAGB kararları anlamsız hâle gelmiş ve başvurucunun masumiyetinden şüphe duyulmasına yol açılmıştır.
Sonuç olarak bölge idare mahkemesi kararının gerekçesinde kullanılan ifadeler karşısında ve ceza mahkemesinin açıklanması geri bırakılan hükümlerine doğrudan dayanılması nedeniyle başvurucunun ceza yargılanmalarına konu eylemleri işlediği ve suçlu olduğu inancının yansıtıldığı kanaatine varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
https://www.anayasa.gov.tr/