LİMİTED ŞİRKETLERDE MÜDÜRLERİN AZLİ VE YETKİLERİNİN KISITLANMASI(·)

Soner ALTAŞ*
 
Şirket müdürleri tarafından yapılan muamelenin şirket sözleşmesine veya ortaklar genel kurulu kararına aykırı olması, iyi niyet sahibi üçüncü kişilerin o muameleden dolayı şirkete müracaat etmelerine engel teşkil etmez (TTK md. 542, md. 321/f.4). Buna karşılık, limited şirket müdürlerinin görevlerini yaparken işlemiş oldukları haksız fiillerden dolayı şirket sorumlu olur (TTK md. 542/f.2).
Ortak olan müdürler konusunda, Türk Ticaret Kanunu, gene ikili bir ayrıma gitmekte ve bu ayrımı da ortağın müdür olarak belirlenme şekline -şirket sözleşmesi ile atanma veya ortaklar genel kurulu tarafından seçilme- dayandırmaktadır. Buna göre, şirket sözleşmesi ile atanan ve aynı zamanda ortak olan şirket müdürleri -örneğin, kurucu ortak olan müdürler-, ortaklar genel kurulu tarafından azledilemeyecekleri gibi idare hak ve vazifeleri de diğer ortaklar tarafından sınırlandırılamaz (TTK md. 543/f.1, md. 161).
Ancak, bu düzenleme, şirket zararına sebebiyet veren müdürlerin hiçbir surette görevlerine son verilemeyeceği anlamına gelmemelidir. Nitekim Kanun, bu gibi durumlarda, müdürlerin idare yetkilerinin mahkeme kararı ile sınırlandırılmasına veya geri alınmasına olanak sağlamıştır. Bu itibarla, haklı (muhik) sebeplerin varlığında, ortaklardan birinin talebi üzerine, mahkeme, şirket sözleşmesi ile atanan müdürlerin idare hak ve vazifesini sınırlandırılmasına veya geri alınmasına karar verebilir (TTK md. 161). Müdürlük görevinin yerine getirilmesinde basiretsizlik, ağır ihmal veya yönetimde iktidarsızlık gösterme gibi haller, muhik sebebe örnek olarak gösterilmiştir (TTK md. 161). Ancak, muhik sebepler Kanun’da sınırlı sayı olarak belirtilmemiş, “gibi haller” ibaresine yer verilmek suretiyle sair sebeplerin de muhik sebep olarak kabulüne olanak sağlanmıştır.
Burada, sebebin haklı olup olmadığını takdir edecek makam mahkemedir. Ancak, yargı kararlarına bakıldığında, bu konuda azli gerektirmeyecek nitelikte sebeplerin de öne sürüldüğü, buna karşılık, yargının bu sebepleri muhik olarak değerlendirmeyip azil taleplerini reddettiği anlaşılmaktadır. Nitekim Yargıtay, “envanter defterinin kapanış tasdikinin olmamasının, limited şirket müdürünün azli için yeterli neden olamayacağına” karar vermiştir(1).
Ancak, hemen belirtelim ki, temsil yetkisinin sınırlandırılması -istisnaî haller dışında- iyi niyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez. Örneğin, temsil yetkisinin sadece şirket merkezinin veya bir şubesinin işlerine ait olduğuna veya müştereken kullanılmasına dair sınırlamalar -tescil ve ilan edilmiş olmak koşuluyla- üçüncü kişiler hakkında dahi geçerli olur (TTK md. 542, md. 321/f.2).
Temsil yetkisinin sınırlandırılması, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez. Bununla birlikte, temsil yetkisinin sadece şirket merkezinin veya bir şubesinin işlerine ait olduğuna veya müştereken kullanılmasına dair sınırlamalar üçüncü kişiler hakkında da geçerli olur. Bu çerçevede, limited şirket ortaklarının, basiretsizlik, ihmal ve kasıt ile şirketin ve ortakların zararına sebebiyet veren müdürlerin azli ve yetkilerinin kaldırılması konusunda Kanun’un aradığı koşullara uygun hareket etmeleri ve ancak haklı bir sebebin varlığında konuyu yargıya taşımaları uygun olacaktır.
*          Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müfettişi
(·)         Bu çalışmada belirtilen görüşler yazarına ait olup, çalıştığı Kurumu’nu bağlamaz.
(1)         Yrg. 11. HD.’nin, 05.10.1989 tarih ve E.4586, K.4521 sayılı Kararı

- - - -