SERİ MUHAKEME USULÜ (CMK MADDE 250)

SERİ MUHAKEME USULÜ (CMK MADDE 250)

SERİ MUHAKEME USULÜ

(CMK MADDE 250)

 

I. SERİ MUHAKEME USULÜ  

A. Seri Muhakeme Usulü Nedir?

Seri muhakeme usulü, 24/10/2019 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 23. maddesi ile kabul edilen, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesinde düzenleme alanı bulan ve şüphelinin daha az bir yaptırım beklentisiyle bu usulün uygulanmasını kabul etmesiyle başlayan bir usuldür.

 

B. Seri Muhakeme Usulünün Kapsamı ve Yasal Düzenlemeye İlişkin Gerekçe

1. Seri Muhakeme Usulünün Kapsamı ve Uygulama Alanına Giren Suçlar

Seri muhakeme usulü, yasada katalog suç şeklinde düzenlenen suçlarda uygulanmakta olup; sayılan suçlar dışında kalan suçlarda uygulanmamaktadır. Yasal düzenleme, ancak tahdidi (sınırlı sayıda) olarak sayılan suçlar bakımından uygulanmaktadır. Söz konusu usulün, mevcut düzenlemeye aykırı şekilde yorum yoluyla ya da kıyasen başkaca suçlarda uygulanması ise, mümkün olamamaktadır. Bu kapsamda seri muhakeme usulü, soruşturma evresi sonunda yasada belirtilen suçlarla ilgili olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde uygulanmaktadır.

 

Yasal düzenlemede de yer aldığı üzere, soruşturma evresi sonunda; Türk Ceza Kanununda yer alan, hakkı olmayan yere tecavüz (madde 154, ikinci ve üçüncü fıkra), genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (madde 170), trafik güvenliğini tehlikeye sokma (madde 179, ikinci ve üçüncü fıkra), gürültüye neden olma (madde 183), parada sahtecilik (madde 197, ikinci ve üçüncü fıkra), mühür bozma (madde 203), resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (madde 206), kumar oynanması için yer ve imkan sağlama (madde 228, birinci fıkra), başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması (madde 268) suçları ile 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve beşinci fıkraları ile 15 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen suçlar, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suç, 13/12/1968 tarihli ve 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen suç, 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen suç ile ilgili olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde, seri muhakeme usulü uygulanmaktadır.

 

2. Teklifin Gerekçesi

7188 sayılı yasanın madde gerekçesinde; maddeyle, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun mülga 250. maddesinin yeniden düzenlenmekte olduğu ve seri muhakeme usulünün sisteme dahil edilmesinin öngörüldüğü belirtilmektedir.

 

Gerekçenin devamında, seri muhakeme usulünün, şüphelinin daha az bir yaptırım beklentisiyle bu usulün uygulanmasını kabul etmesi üzerine başladığı; bu usulün, bir tarafta şüpheli diğer tarafta savcılık ile hüküm ve denetim makamı olarak mahkemenin bulunduğu bir süreci ifade etmekte olduğu ve Kıta Avrupası hukuk sistemi içinde Fransa, İtalya, Almanya ve Romanya gibi ülkelerde modellenen bu yeni usulün, şüphelinin usulün uygulanmasını kabul etmesine hukukî sonuç bağlamakta olduğu, belirli bir önem derecesinin altındaki suçlarda muhakeme sürecinin formalitelerden arındırılmasını ve kısaltılmasını, işlenen suçlara kısa süre içinde etkili ve orantılı bir karşılık verilerek bozulan kamu düzeninin yeniden sağlanmasını amaçladığı ve kanunda öngörülen hapis cezasının alt ve üst sınırları yüksek olmayan suçlarla ilgili yapılan yargılamaların sonucunda, olayın özelliklerine göre alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayinini haklı gösteren nedenler bulunmadıkça, alt sınırdan ceza tayinine gidilmekte olduğu ve kurulan hükümlerin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hapis cezasının ertelenmesi veya seçenek yaptırımlara çevrilmesi kapsamında kaldığı belirtilmektedir.

 

Yine gerekçede, suç şüphesi altında bulunan kişilerin, soruşturma sürecinde susma, herhangi bir açıklamada bulunmama hakkına sahip olduğu gibi sorumluluğu kabul hakkına da sahip bulunduğuna; ikinci seçeneğin söz konusu olduğu her durumda, suçun niteliği ve cezasının ağırlığına veya geleneksel muhakeme yollarının kullanılmasında hukukî ve sosyal bir yarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, bütün ceza davalarının mahkemeye taşınmasının adil ve hakkaniyetli olmadığının açık olduğuna; ağır iş yükü altında bulunan ceza adalet sistemlerinin bu tür vahamet arz etmeyen basit suçlarda muhakeme sürecini basitleştirecek adımlar atmasının Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin tavsiye kararlarına da konu olmuşluğuna değinilmekle; 1960'lı ve 1970'li yıllardaki köklü değişikliklerle "maslahata uygunluk" ilkesinden daha geniş bir biçimde istifade edilmeye başlanan Alman Hukuku’nda, günümüzde Alman Ceza Usul Kanunu’nun 257c maddesinde yer alan şekliyle "mahkeme ve muhakeme süjeleri arasında anlaşma" adı altında, sanığın suçu kabul etmesi durumunda uygulanan bir muhakeme usulünün bulunduğu ve Kıta Avrupası hukuk sisteminde yer alan İtalya ve Fransa'da da bu kurumun bulunmakta olduğu, söz konusu kurumun, "suçluluğun ön kabulü üzerine duruşma" ismiyle Ceza Usul Kanunu’nun 495-7 ilâ 495-16 maddeleri arasında yer aldığı Fransa'da, soruşturma konusu eylemi gerçekleştirdiğini ve usulün uygulanmasını kabul eden şüphelinin çoğunlukla aynı gün içinde mahkemeye sevk edildiği ve geleneksel bir yargılama yapılması durumunda alması muhtemel asgari cezaya oranla daha düşük bir yaptırımla karşılaşmakta olduğu ve söz konusu usulün, Fransa'da, beş yıla kadar hapis cezası gerektiren suçlar bakımından uygulanabildiği hususları yer almaktadır.

 

Bu kapsamda gerekçe dikkate alınmakla; maddeyle, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun mülga 250. maddesinin yeniden düzenlenerek, benzer bir muhakeme usulüne ceza adalet sistemimizde de yer verilmesinin öngörüldüğü ve maddenin birinci fıkrasında seri muhakeme usulüne başvurulabilecek suçların katalog şeklinde belirlendiği, soruşturma evresi sonunda bu suçlarla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı tarafından kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmediği takdirde seri muhakeme usulünün uygulanacağı ve öncelikle, Cumhuriyet savcısı veya Cumhuriyet savcısının talimatı üzerine kolluk görevlileri tarafından şüpheliye seri muhakeme usulü hakkında bilgi verileceği ve bu şekilde şüphelinin usul hakkında aydınlatılmasının sağlanacağı, bunun üzerine Cumhuriyet savcısı tarafından müdafii huzurunda şüpheliye usulün uygulanmasının teklif edileceği ve şüphelinin bu usulün uygulanmasını kabul etmesi halinde, usulün uygulanabileceği ve teklif sırasında müdafiinin hazır bulunmasının, bu usulün uygulanabilmesi için olması gereken zorunlu koşullardan olduğu belirtilmiştir.

 

Yine madde gerekçesi incelendiğinde; seri muhakeme usulünde uygulanacak yaptırımın Cumhuriyet savcısı tarafından belirleneceği, Cumhuriyet savcısının, Türk Ceza Kanunu’nun 61 inci maddesinin -diğer fıkralarını dikkate almaksızın- sadece birinci fıkrasına göre suçun kanuni tanımında öngörülen alt ve üst sınırlar arasında bir yaptırım belirleyebileceği ve belirleyeceği bu yaptırımdan yarı oranında indirim yaparak sonuç cezayı belirleyeceği görülmektedir. Bunun dışında faile bir ceza önerisinde bulunulması mümkün olmayıp, bu yaptırımlar üzerinden başkaca bir indirim veya artırım yapılması da söz konusu olmayacaktır. Koşullarının bulunması halinde şüpheli hakkında belirlenen yaptırımın, seçenek yaptırımlara çevrilmesi veya ertelenmesi ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi mümkün olabilecektir. Bu yetki de yine Cumhuriyet savcısı tarafından kullanılacaktır.

 

Bu kapsamda gerekçede, söz konusu usule başvurulmasının, geleneksel muhakeme sürecini kısaltmak ve basitleştirmekle birlikte, soruşturmanın başında kolluk görevlileri marifetiyle delil toplanması keyfiyetini ve hâkimin dosyadaki hukuki kabulün maddî hakikate uygunluğunu kontrol etme görevini ortadan kaldırmayacağı ve bu usulün herhangi bir nedenle uygulanamaması durumunda soruşturmaya geri dönülecek olması sebebiyle delillerin toplanmasının önem taşımakta olduğu da ayrıca belirtilmiştir.

 

Yine gerekçede, seri muhakeme usulünün uygulanması durumunda öngörülen yaptırımın kanuni sonucu olarak güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği durumlarda, söz konusu güvenlik tedbirlerinin de uygulanabileceği ve böylelikle örneğin, seri muhakeme usulünün uygulandığı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın Türk Ceza Kanunu’nun 54. veya 55. maddesi gereğince müsadere edilmesine herhangi bir engel bulunmadığı; keza, bu usulün uygulandığı ve hapis cezasına mahkûm edilen fail hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinde yer alan belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin güvenlik tedbirlerinin uygulanmasında da bir tereddüt olmayacağı yer almaktadır.

 

Yine devamında, seri muhakeme usulünün uygulanmasının, Cumhuriyet savcısı tarafından görevli mahkemeden talep edileceği; seri muhakeme usulünde savcının talebi üzerine mahkeme tarafından hüküm kurulacağı; usulün uygulanmasında bir denetim ve neticesinde hüküm makamı olan hâkimin görevinin, gerek kabulün ve gerekse hukukî vasıflandırmanın dosyaya yansıyan olaya uygunluğunu denetlemek olacağı; bununla birlikte hâkimin, maddi gerçeğin araştırılması amacıyla soruşturmanın genişletilmesi, yeni delillerin toplanması, tanık dinlenmesi gibi yetkilerinin bulunmamakta olduğu ve maddî hakikatin ortaya çıkarılabilmesini teminen böyle bir araştırma yapılmasına ihtiyaç duyduğu takdirde usulün uygulanmasına ilişkin talebi reddetmesi gerektiği; buna ilave olarak hakimin, Cumhuriyet savcısının suça ilişkin hukukî vasıflandırmasıyla bağlı olmadığı, farklı bir sonuca ulaşması halinde talebi reddedebileceği; hakimin, kabulün olaya uygunluğunu takdir sınırının bu şekilde belirlenmiş olduğu, talebi reddetmemesi halinde talepte belirtilen yaptırım doğrultusunda hüküm kurması gerektiği ve hakimin yaptırımı değiştirme yetkisi bulunmadığı belirtilmiştir.

 

Bu doğrultuda gerekçeye göre; geleneksel muhakemeye nazaran bu usulün farkının ortaya konulabilmesi amacıyla, inceleme ve hüküm sürecinin başlangıcı, kamu davası açan iddianame gibi bir belgeye değil, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısının yazılı talebine bağlanmıştır. Bu kapsamda hakim, faili dinleyecek; bu çerçevede usule uygun olduğu ölçüde duruşmayla ilgili diğer usul hükümlerini kıyasen uygulayabilecek; ancak, duruşmanın ertelenmesi ya da delil araştırması sonucunu doğurabilecek bir tercihte bulunamayacaktır. Şüphelinin mahkemede dinlenilmesi, müdafii huzurunda olacaktır.

 

Yine gerekçede; hakimin, koşulların gerçekleşmediği kanaatiyle usulün uygulanmasına ilişkin talebi reddetmesi veya usulün failden kaynaklanan nedenlerle uygulanamaması durumunda, failin bu usulün uygulanması amacıyla yaptığı açıklamalarının, daha sonra yürütülecek soruşturma ve kovuşturmalarda delil olarak kullanılamayacağı esasının da benimsenmekte olduğu ve böylelikle, adli sistemden ılımlı bir karşılık beklentisiyle usulün uygulanmasını kabul edecek failin teşvikinin amaçlandığı; suçun iştirak halinde işlenmesi durumunda faillerden birinin bu usulün uygulanmasını kabul etmemesi halinde seri muhakeme usulünün diğer failler hakkında da uygulanmayacağı ve düzenlemeyle, seri muhakeme usulünün yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ile sağır ve dilsizlik hallerinde uygulanmayacağının kabul edildiği; ayrıca, resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle şüpheliye ulaşılamaması halinde seri muhakeme usulünün uygulanmayacağı; aynı düzenlemenin uzlaştırmaya ilişkin 253 üncü maddenin altıncı fıkrasında da mevcut olduğu; bu hükmün, şüpheli bakımından seri muhakeme usulü için de kabul edilerek, uzlaştırmadaki uygulamanın esas alındığı; bu düzenlemenin ayrıca iddianamenin iadesi bakımından da önem taşıdığı; 174 üncü maddede, uzlaştırma usulü uygulanmaksızın iddianamenin düzenlenmiş olmasının, bir iade nedeni olarak kabul edildiği, teklifle 174 üncü maddeye seri muhakeme usulünün de dahil edilerek uzlaştırmadaki usulle uyum sağlanmasının amaçlandığı ve bu usulle ilgili verilen kararlar hakkında itiraz kanun yoluna başvurulabileceğinin kabul edildiği belirtilmiştir.

 

II. SERİ MUHAKEME USULÜNÜN UYGULANMASI

A. Seri Muhakeme Usulünün Uygulanma Koşulları

Seri muhakeme usulünün uygulanması için bazı koşulların gerçekleşmesi gerekli olup; bu koşullar şu şekildedir:

1. Suçun katalog suçlardan olması,

2. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmemiş olması,

3. Şüphelinin müdafii huzurunda seri muhakeme usulünün uygulanmasını kabul etmesi.

 

B. Seri Muhakeme Usulünün Uygulanmayacağı Haller

Seri muhakeme usulünün uygulanmayacağı haller, 5271 sayılı yasanın 250. maddesinin 11., 12. ve 13. fıkralarında açıkça düzenlenmiş olup; yasada sayılan kişiler hakkında diğer koşullar sağlanmış olsa dahi seri muhakeme usulü uygulanmayacaktır.

 

Bu kapsamda seri muhakeme usulü, yaş küçüklüğü ve akıl hastalığı ile sağır ve dilsizlik hâlleri ile resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle şüpheliye ulaşılamaması hâllerinde, uygulanmamaktadır.

 

Yine suçun iştirak hâlinde işlenmesi durumunda, şüphelilerden birinin bu usulün uygulanmasını kabul etmemesi hâlinde, seri muhakeme usulü uygulanmamaktadır.

 

Benzer şekilde, seri muhakeme usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde de uygulanmamaktadır.

 

C. Şüpheliye Bilgilendirme Yapılması, Teklif Aşaması ve Cezanın Belirlenmesi

Seri muhakeme usulünün uygulanabilmesi için öncelikle şüpheliye bu hususta bilgilendirme yapılması ve yapılan bilgilendirmenin belgelendirilebilmesi için bunun tutanakla tevsik edilmesi gerekmektedir. Bilgilendirmenin müdafii huzurunda yapılması zorunlu olmayıp; bilgilendirme, Cumhuriyet savcısı veya yazılı ya da sonradan yazılı hale dönüştürülmek kaydıyla sözlü talimatla kolluk görevlileri tarafından da yapılabilmektedir.

 

Yapılan bilgilendirmenin ardından şüpheliye seri muhakeme usulünün uygulanmasının teklif edilmesi gereklidir. Yasal düzenleme karşısında; seri muhakeme usulünün uygulanmasına ilişkin teklif, bizzat Cumhuriyet savcısı tarafından ve müdafii huzurunda yapılmak zorundadır. Müdafii huzurunda yapılmayan teklifin ve müdafii huzurunda olmayan kabulün herhangi bir geçerliliği bulunmamaktadır. Şüphelinin avukatı varsa, avukatının; avukatı yok ise, barodan tayin edilecek olan müdafiinin, teklifin yapılması ve teklifin kabulü aşamalarında huzurda bulunması gerekmektedir.

 

Şüpheliye yapılan bilgilendirmenin ardından, müdafii huzurunda yapılan teklifin kabulü sonrası, seri muhakeme usulünün uygulanmasına karar verilmekle; şüpheli hakkında ceza belirlenmesi aşamasına geçilmektedir.

                                                   

Seri muhakeme usulünde yaptırım, bizzat Cumhuriyet savcısı tarafından ve Cumhuriyet savcısının, Türk Ceza Kanunu’nun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hususları göz önünde bulundurması ve suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırları arasında tespit ettiği temel cezadan ve koşulları bulunduğu takdirde zincirleme suça ilişkin hükümler uygulandıktan sonra belirlenen cezadan yarı oranında indirim yapılması suretiyle belirlenmektedir. Yasal indirimin uygulanması zorunlu olup; Cumhuriyet savcısının bu noktada takdir hakkı bulunmamaktadır. Ceza belirlenirken sadece 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 61. maddesinin 1. fıkrasında yer alan indirim sebepleri dikkate alınmakta ve başkaca indirim ve artırım yapılamamaktadır. Bu halde hangi indirim sebeplerinin uygulama alanı bulacağının tespiti gerekmekte olup; indirim sebepleri olarak, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saik dikkate alınmaktadır.

 

Cumhuriyet savcısının, belirlenen cezayı, koşulların bulunması halinde, seçenek yaptırımlara çevirme (TCK madde 50) ve erteleme (TCK madde 51) imkanı mevcuttur. Benzer şekilde usulün uygulanmasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının (CMK madde 231) uygulanmasına da karar verilebilmesi mümkündür. Elbette bu hükümlerin uygulanabilmesi için tüm şartların somut olayda gerçekleşmesi gerekmektedir.

 

Seri muhakeme usulünün uygulanması suretiyle yaptırım uygulanması, güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin uygulanmasına engel teşkil etmemektedir.

 

D. Seri Muhakeme Usulüne İlişkin Önem Arz Eden Hususlar

Seri muhakeme usulü, şüpheli hakkında yeterli suç şüphesinin bulunması halinde uygulama alanı bulmakta olup; aksi halde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmektedir.

 

Seri muhakeme usulüne tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde seri muhakeme usulü uygulanmaksızın düzenlenen iddianamenin iadesine karar verilmektedir.

 

E. Anayasa Mahkemesi’nin İptal Kararı

Seri  muhakeme usulünün hukuk sistemimize girmesinin yanı sıra CMK geçici madde 5/1-d bendi uyarınca 01/01/2020 tarihi itibariyle kovuşturma aşamasına geçilmiş, hükme bağlanmış ve kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulünün uygulanmayacağı kabul edilmiş; ancak Anayasa Mahkemesi’nin 21/04/2022 tarihli ve 2020/87 Esas, 2022/44 Karar sayılı iptal kararı ile, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun geçici 5. maddesinin (d) bendinde yer alan ve 1 Ocak 2020 tarihi itibari ile kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmayacağına ilişkin hükmün, “...kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış..." ibaresinin “...seri muhakeme usulü...” yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.

 

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının gerekçesinde, yargılama aşamasında olup henüz kesin hükümle sonuçlanmamış, dolayısıyla yeni yargılama usulünün uygulanabileceği dosyalarda ceza miktarı üzerinde fail lehine etkisi olan seri yargılama usulünün belirli bir tarih itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış dosyalarda uygulanmamasını öngören itiraz konusu kuralın, Anayasa’nın “Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar” başlıklı 38. maddesini ihlal ettiği sonucuna varıldığı belirtilmiştir.

 

III. TALEPNAME

A. Talepname Nedir?

Talepname; Cumhuriyet savcısının, somut uyuşmazlığa ilişkin olarak şüpheli hakkında seri muhakeme usulünün uygulanmasını görevli mahkemeden yazılı olarak talep etmesidir. Seri muhakeme usulünün uygulanması, talepname ile talep edilmekte olup; bu usulde iddianame yer almamaktadır. 

 

B. Talepnamede Yer Alması Gereken Unsurlar

Talepnamede yer alması gereken unsurlar, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesinde açıkça düzenlenmiştir.

 

Bu doğrultuda talep yazısında; şüphelinin kimliği ve müdafii, mağdur veya suçtan zarar görenlerin kimliği ile varsa vekili veya kanuni temsilcisi, isnat olunan suç ve ilgili kanun maddeleri, isnat olunan suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri, isnat olunan suçu oluşturan olayların özeti, üçüncü fıkrada belirtilen şartların gerçekleştiği, belirlenen yaptırım ile beşinci ve altıncı fıkra uygulanmış ise bunlara ilişkin hususlar ve güvenlik tedbirleri, gösterilmek zorundadır.

 

Belirtilen hükme aykırı olarak düzenlendiği, belirlenen yaptırımda maddi hata yapıldığı, yaptırım hakkında 231 inci veya Türk Ceza Kanununun 50 nci ve 51 inci maddelerinin uygulanmasında objektif koşulların gerçekleşmediği ya da teklif edilen cezanın mahiyetine uygun bir güvenlik tedbiri belirtilmediği anlaşılan talep yazısı, eksikliklerin tamamlanması amacıyla mahkemece, Cumhuriyet başsavcılığına iade edilmekte ve Cumhuriyet savcısı tarafından eksiklikler tamamlandıktan ve hatalı noktalar düzeltildikten sonra talep yazısı yeniden düzenlenerek mahkemeye gönderilmektedir.

 

C. Talepnamenin Kabulü Sonrası Süreç ve Karar

Görevli mahkemeye sunulan talepname sonrası, mahkeme tarafından talepnamenin kabulüyle; mahkemece, şüpheli, müdafii huzurunda dinlenerek seri muhakeme usulünün uygulanmasına yönelik şartların gerçekleştiği, eylemin seri muhakeme usulü kapsamında olduğu ve dosyadaki mevcut delillere göre mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği kanaatine varılması halinde, talep yazısında belirtilen yaptırımdan daha ağır olmamak üzere maddenin dört ila yedinci fıkra hükümleri doğrultusunda hüküm kurulmakta; aksi halde talep reddedilerek soruşturmanın genel hükümlere göre yürütülmesi ve sonuçlandırılması maksadıyla dosya Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmektedir.

 

Seri muhakeme usulünün herhangi bir sebeple tamamlanamaması veya soruşturmanın genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesi hâllerinde, şüphelinin seri muhakeme usulünü kabul ettiğine ilişkin beyanları ile bu usulün uygulanmasına dair diğer belgeler, takip eden soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde delil olarak kullanılamamaktadır.

 

Bu noktada önem arz eden ve bilinmesi gereken husus; sanığın mahkemede dinlenmesinin bir zorunluluk olduğudur. Zira çıkarılan davetiyeye ve davetiyede yer alan şerhe rağmen mazeretsiz olarak duruşmaya gelmeyen sanık; seri muhakeme usulünün uygulanmasından vazgeçmiş sayılmaktadır. Sanığın duruşmada hazır bulunması halinde ise, mutlaka müdafii huzurunda dinlenmesi gerekmektedir. Yine burada da zorunlu müdafiliğin kabul edildiği açıkça görülmektedir.

 

Maddenin ilk halinde, hakimin yaptırımı değiştirme yetkisi bulunmamakta iken; 08/07/2021 tarihli ve 7331 sayılı Kanunun 22 nci maddesiyle madde fıkrası değişikliğe uğramıştır. Bu kapsamda mahkeme hakimi, seri muhakeme usulünün uygulanması için gerekli şartların oluştuğu, şüpheliye, müdafii huzurunda teklifin yapıldığı ve şüpheli tarafından da müdafii huzurunda teklifin kabul edildiği hususlarını tespit etmesi sonrası talepte belirlenen yaptırımın aşılmaması suretiyle, maddede yer aldığı şekilde hüküm kurmaktadır.

 

IV. SERİ MUHAKEME USULÜ VE ZORUNLU MÜDAFİİLİK SİSTEMİ

Seri muhakeme usulü bakımından hem şüpheliye usulün teklifi aşamasında hem şüphelinin seri muhakeme usulünü kabulü esnasında hem de seri muhakeme usulünün uygulanması halinde mahkemece sanığın dinlenmesi sırasında, şüpheli/sanık müdafiinin bulunması zorunlu olup; şüpheli ya da sanığın özel avukatının bulunmaması hallerinde, CMK uyarınca zorunlu müdafiilik kapsamında ilgili barolardan müdafii tayin edilmesi gereklidir.

 

V. KANUN YOLU

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesinin 14. fıkrasında yer aldığı üzere; Cumhuriyet savcısının talebi doğrultusunda mahkemece kurulan hükme itiraz edilebilmektedir.

 

LL.M. Av. Uzm. Arb. AYŞEN GÜZEL