Olaylar
Avukat olan başvurucular, polislerce darbedildiğini iddia ettikleri müvekkilleri hakkında sağlık raporu düzenleyen doktorun gerçeğe aykırı rapor tanzim ettiğini ileri sürerek Türk Tabipleri Birliğine (TTB) şikâyet dilekçesi sunmuştur. Söz konusu dilekçede başvurucular, doktor hakkında "Örnek gösterilen olayda gerçekleştiği şekliyle aynen bizim olayımızda da cereyan eden, polisin adeta usul edindiği taktiği ile mesleğini sübjektif nedenlerle peşkeş çeken bir doktorun arasındaki polis doktor iş birliği bir tesadüf olamaz ve değildir de." şeklindeki ifadeleri sarf etmiştir. Doktorun, hakkında kullanılan ifadeler sebebiyle başvurucular aleyhine şikâyette bulunması üzerine yürütülen disiplin soruşturması neticesinde Disiplin Kurulu başvuruculara uyarma disiplin cezası vermiş, başvurucular karara itiraz etmiştir. Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu (TBB Disiplin Kurulu) ise söz konusu kararı kaldırarak disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Adalet Bakanlığı bu kararı bir daha görüşülmek üzere geri göndermiş, TBB Disiplin Kurulu da Disiplin Kurulunun kararını onamıştır. Başvurucuların kararın iptali istemiyle açtığı davalar idare mahkemesince reddedilmiştir. Başvurucuların istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine bölge adliye mahkemesi kararların kanuna uygun olduğunu gerekçe göstererek istinaf istemlerinin reddine kesin olarak karar vermiştir.
İddialar
Başvurucular, bir doktor hakkında TTB’ye sundukları şikâyet dilekçesindeki ifadelere istinaden uyarma disiplin cezası verilmesi nedeniyle ifade özgürlüklerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Başvurucular meslek odasına sundukları şikâyet dilekçesinde, doktorun mesleğinin etik ilkelerine uygun davranmadığını, müvekkillerine tarafsız yaklaşmadığını, düzenlediği raporun gerçeği yansıtmadığını ve polislerden yana tutum sergilediğini, üstelik müvekkillerine karşı bunu açıkça ortaya koyacak sözler sarf ettiğini ifade etmiştir. Şu hâlde başvurucuların ifadelerinin şikâyetçi doktorun mesleğini icra ederken takındığı tutum, davranış ve sözlerin sert eleştirisi amacıyla özel bir bağlamda ve yeterli olgularla desteklenen bir değer yargısı niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Şüphesiz ki kamu görevlilerinin görevlerini hakkıyla yerine getirebilmeleri için kamu güvenine sahip olmaları gerekir. Bu nedenle bir kamu görevlisinin görevini yapmasına engel olacak saldırılardan, asılsız suçlamalardan korunmasını sağlamak devletin görevlerindendir. Bununla birlikte görevini ifa ederken kamu görevlilerinin özel şahıslarla olan ilişkilerinde kendilerine yöneltilen eleştirilerin kabul edilirlik düzeyinin sade vatandaşlara göre çok daha geniş olduğunun altı çizilmelidir. Nitekim ihtilafın odağındaki ifadelerin müşteki doktorun görevini icra ederken sergilediği eylemleriyle sınırlı eleştiriler olduğu görülmektedir.
Üstelik başvuruya konu ifadeler meslek odasına sunulan bir şikâyet dilekçesinde kullanılmıştır. Ayrıca başvurucular şikâyet dilekçesini müvekkilleri namına sunmuş olup bu durum savunma avukatlığı görevlerinin icrasının bir parçasıdır. Bu bağlamda başvurucuların kullandığı ifadelerin müvekkilinin menfaatlerini korumak için ileri sürdükleri tezlerin bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Gerçekten de ihtilaflı sözlerin uyuşmazlıkla bağlantılı olduğunu ve olayın bütünü ışığında objektif bakımdan savunulabilir bir amaca hizmet ettiğini kabul etmek gerekir. Anayasa Mahkemesine göre bu ifadeler keyfî bir kişisel saldırı olarak yorumlanamaz. Kaldı ki avukatlık mesleğini icra edenler yönünden ifade özgürlüğü kavramının daha nitelikli bir bağlamda ele alınması gerektiği de unutulmamalıdır. Adaletin işleyişi de dâhil olmak üzere kamu menfaatlerine ilişkin tartışmalarda ancak çok istisnai koşullar mevcutsa sınırlamalara izin verilebileceği hatırda tutulduğunda başvurucu avukatların kullandığı ifadelerde belli düzeyde abartıya kaçmaları makul görülmelidir.
Öte yandan savunma hakkı kapsamında kaleme alınan bir şikâyet dilekçesinde, yargılamadaki olaylarla yakın ilgisi olan ifadeler yerine başka ifadeler kullanılmasının daha uygun olacağı biçiminde bir gerekçeyle verilen disiplin cezası müvekkillerinin çıkarlarını savunan başvurucular üzerinde caydırıcı etki doğuracaktır.
Sonuç olarak başvuruya konu sözlerin derece mahkemeleri tarafından bağlamı içinde incelenmediği, birkaç sayfalık şikâyet dilekçesinden "peşkeş çekmek" ifadesinin cımbızlanarak tahkir edici kabul edildiği, başvurucuların ifade özgürlüğü ile avukatlık mesleğinin etik ilkelerinin korunması ve doktorun şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil denge kurulmadığı değerlendirilmiştir. Başvurucuların ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin ilgili ve yeterli bir gerekçe ile hukuki zemine oturtulmadığı kanaatine varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
https://www.anayasa.gov.tr/