STAJYER AVUKATLARIN SORUNLARI ÜZERİNE

Staj: 1. Herhangi bir meslek edinecek olan kimsenin geçirdiği uygulamalı öğrenme dönemi

2. Bir kimsenin, meslek bilgisini artırmak için bir kurumun bir veya birçok bölümünde çalışarak geçirdiği dönem          ( TDK Güncel Türkçe Sözlük)

Türkiye’de avukatlık mesleğini yapmak isteyen kişiler, hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra bünyesinde bu mesleği yapmak istedikleri baroya avukatlık stajı için başvurarak avukatlığa ilk adımlarını atmaktadırlar. Staj başvurusu süreci her baro için aynı şekilde işliyor gibi görünse de barolar özellikle başvuran mezunlardan farklı taleplerde bulunabilmektedirler. Bu farklılık özellikle kayıt ücreti gibi maddi konular üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Düşünün ki, ailesinin kendine sağlayabildiği kısıtlı imkânlarla veya bizzat kendi emeğiyle hayatını idame ettirip 4 yıl boyunca çoğunlukla başka bir şehirde eğitimini tamamlamış bir öğrencisiniz. Üniversiteden mezun oluyor ve avukat olarak hayata atılma sırasının size geldiğini hissediyorsunuz. Önünüzde öncelikle 1 yıl sürecek avukatlık stajı var. Kanunda yazılı olan tüm evraklarınız topluyorsunuz ve bir baroya başvuruyorsunuz. Evraklarınıza ek olarak sizden stajınızı yapacağınız baroya göre tutarı değişebilmekle beraber belli bir kayıt parası isteniyor. Hâlbuki siz yenice mezun olmuştunuz, avukatlığa para kazanmak için yönelmiştiniz. Belli bir yaşa gelip insanın ailesine hala maddi yönden büyük ölçüde bağımlı olması da gurur ve onur kırıcı bir durum tabi ki. Bu sebeple staja girmeden dahi durumunuz yeterince iyi değilse maddi koşullar sizi zorlamaya ve yıldırmaya başlıyor. Bazı barolarda staj kaydı için hiç ücret talep edilmiyorken başka barolarda az veya çok belli bir ücret ödenmeden avukatlık stajına kayıt yapılmıyor. “Kaydiye ücreti” adı verilen bu paranın hiçbir hukuki ve kanuni dayanağı bulunmuyor. Anayasa’da yer alan üniter devlet ilkesine aykırı şekilde sanki bir il barosu başka ülkede bir il barosu diğer bir ülkedeymişçesine stajyer avukatların barolara kabulü gerçekleşiyor. Bu konuda Kamu Denetçiliği Kurumu’na yapılmış bir başvuru neticesinde çıkan bir tavsiye kararı da mevcuttur. (Kamu Denetçiliği Kurumu’nun 2016/5045 başvuru numaralı ve 20.06.2017 tarihli kararı)

Yürürlükteki mevzuat çerçevesinde avukatlık stajını ve stajyer avukatlık kurumu incelenmelidir. Avukatlık stajı; 1136 s. Avukatlık Kanunu’nun 15. ve 27. maddeleri arasında ve bu hükümler uyarınca çıkarılan TBB Avukatlık Staj Yönetmeliği’nde düzenlenmektedir. Av. Kanunu m. 15’e göre avukatlık stajı; ilk altı ay adliyede, ikinci altı ayı en az beş yıllık mesleki kıdemi olan bir avukatın yanında yapılır. Bu ikili ayrım kanunda yapılmış olsa da işleyişte pek bu ayrıma dikkat edilmesi mümkün değildir.

Zira her gün yüzlerce insanla muhatap olan adliye memurları; kimin stajın hangi döneminde bulunduğunu ve neye yetkili olup olmadığını inceleyemezler, incelemeleri de beklenmemelidir. Fakat bu ikili ayrımın sınırları da açıkça çizilmemiştir, dolayısıyla yabancı oldukları bir sahada çalışmaya başlamaları sebebiyle genellikle bocalayan stajyer avukatlar kendilerinin hangi işleri yapıp hangilerini yapamayacağı konusunda kafa karışıklığı yaşarlar.

Adliye stajı aşamasını stajyerler genellikle hâkim ve savcıların iş yoğunlukları nedeniyle haftada bir iki gün çizelgeye o hafta adliyede bulunduklarına dair imza atarak geçirirler. Az sayıda da olsa bazı hâkim ve savcılar kendi mahkeme/dairelerine görevlendirilmiş stajyer avukatlar ile yakından ilgilenmekte ve mesleki gelişim için çaba sarf edebilmektedir. Bazen stajyer avukatların esas muhatapları hâkimler ve savcılar oldukları halde mahkeme kalemlerinin müdür ve memurlarının angarya sayılabilecek işlerini yapmak zorunda kaldıkları da olmaktadır. Hatta bu hukuksuz çalışmalar bazen hâkimlerce yaptırılmaktadır. Üniversitede haklar ve hukuk üzerine teorik ve rasyonel eğitim görmüş stajyer avukatlar, henüz kurumların iç bürokrasisi ve teamülleriyle oluşan pratikler konusunda yeterince bilgili olmadıkları için yüz yüze kaldıkları durumların haksızlık teşkil edip etmediğini kolaylıkla sezememektedir. Kendilerine yönelen bir haksızlık olduğunun bilincinde olsalar dahi yine aynı sebeple buna karşı nasıl itiraz edebilecekleri konusunda zorluklar yaşayabilirler. Hakların savunulması üzerine inşa edilmiş avukatlık mesleğini öğrenmekte olan stajyer avukatların kendi en temel haklarını dahi savunamıyor olması daha mesleğe girmeden sosyolojik anlamda bir yabancılaşma olarak değerlendirilebilir. Stajyer avukatların bu sebeple kendi hakları, sorumlulukları ve ödevlerini iyi bilmeleri ve savunabilmeleri gereklidir. Öte yandan stajyer avukatın bilgisi ve yeteneğini aşan haksızlık durumlarında baro temsilcilerine devamlı ulaşılabilir olması çok büyük önem taşımaktadır.

Adliyede geçen bu altı aylık süre boyunca stajyer avukatlar neler yapabilir, neler yapamaz, neleri yapmalıdır, neleri yapmamalıdır? Av. Kanunu’nda açıkça stajın adliyede geçen devresinin ne anlama geldiği düzenlenmemiştir. Bu konu TBB Avukatlık Staj Yönetmeliği’nin “Mahkemelerde Staj” başlıklı üçüncü bölümünde düzenlenmiştir. Bu yönüyle avukatlık stajının ilk altı ayının açık, anlaşılır ve sistematik bir kanuni düzenlemesinin olduğunu söylemek güçtür. TBB Avukatlık Staj Yönetmeliği’nin 13. maddesinde stajyer avukatların görevleri ve sorumlulukları belirlenmiştir. Buna göre;

“...Stajyer, staj eğitim programını aksatmadan; duruşmalarda, keşiflerde, soruşturmalarda, kararın görüşülmesinde ve yazılmasında hazır bulunur.

Bugün adliyelerde her mahkemeye ortalama 10 stajyer görevlendirildiği düşünüldüğünde yukarıdaki yönetmelik hükmünün hayata geçmesinin ne kadar mümkün olduğu tartışılmalıdır. Ağır iş yükü sebebiyle ağır aksak işleyen adalet mekanizmasının bir de stajyer avukatları hakkıyla yetiştirmesinin zor olacağı gayet açıktır.

“Stajyerler kendilerine verilen işlerden sorumludur. Ancak stajda, kalem görevlileri, stajyerler ve iş sahipleri arasındaki ilişkilerde karşılıklı saygı esastır. Stajyer meslek onurunu zedeleyecek davranışlardan kaçınmak zorundadır.

Yönetmelikteki bu hükümlere rağmen kalemlerde stajyerler, sayılarının çok olmasına rağmen iletişim kurup mesleki dayanışma gösteremedikleri için veya tecrübesizlik veya bilgisizlik sebebiyle sıklıkla ezilmektedirler. İmzasını sorunsuzca atabilmek için haftada en az iki defa yüz yüze geldiği memurlarla iyi geçinmesi gerektiğini düşünen stajyer avukat, haklı olarak memurların kötü davranışlarına katlanıp kendine saygı duyulmasını sağlamak için çaba sarf etmeye genellikle yanaşmaz.

Adliye’de geçen bu altı aylık dönemde stajyerlerden beklenen mahkemelerin ve kalemlerin işleyişini öğrenmeleridir ancak stajyer avukat bir öğrenme makinesi değildir, insandır. Onların da yemesi, barınması, giyinmesi, sosyal ilişkiler kurması gereklidir. Tam da bu düşünce ile Av. Kanunu m. 27’de stajyerlere TBB tarafından kredi verilmesi öngörülmüştür. Kredinin kaynağını baro pulu bedelleri oluşturmaktadır. Staj kredisine dair hususlar TBB Staj Kredi Yönetmeliği’nde(TBB SKY) düzenlenmiştir.

Kısaca bu yönetmeliğe değinmek faydalıdır. Yönetmeliğe göre; staj kredisi, ailesinin mal varlığı ve aylık gelir durumuna göre ailesinin desteğiyle staj yapamayacak durumdaki stajyerlere verilir. (TBB SKY m.9) Aranan şartlar düşünüldüğünde bu durumdaki stajyerlere burs verilmesi daha adil olabilirdi. Normalde böylesi durumda olan kişiler için burs verilir, Yönetmelik’te aranan söz konusu şartlar, krediden ziyade verilecek burslara daha uygundur. Çünkü söz konusu bu kredinin geri ödenmesi de söz konusu olacaktır. Avukatlık ruhsatının alınmasına müteakip bireylerin ve ailelerinin yaşadığı maddi sıkıntıların derhal sona ermeyeceği aşikârdır. Her meslekte olduğu gibi avukatlıkta da başlangıçta yüksek gelir elde etmek mümkün değildir. Hele ki yeni avukatın işlerini döndürecek kadar bir müvekkil çevresi ve bürosunun genel giderlerini karşılayabilecek bir sermayesi yoksa uzun yıllar “işçi avukat” statüsünde başka bir meslektaşına bağlı olarak çalışması söz konusu olacaktır. TBB’nin bir meslek örgütü olmasına rağmen bir tacir gibi bir yıl sonraki meslektaşlarını kendine borçlandırması avukatlığın temel ilkelerinden olan bağımsızlığı daha baştan zedelemektedir.

1969 tarihli ve 1136 s. Avukatlık Kanunu’nun, avukatlıkla bağdaşmayacağı gerekçesiyle avukatlık stajının başlatılması ve devamı için herhangi bir sigortalı gelir getirici işte çalışılmamasını şart koştuğunu yukarıda belirtmiştik. Kısaca stajyer avukat ücret alamaz, sigortalı ve güvenceli bir işte çalışamaz. Bu anlama gelecek herhangi bir hak talebinde bulunması mümkün değildir. Uygulamada stajyer avukatlar emekleri karşılığında az ya da çok “harçlık” olarak çalıştığı bürodan bir para almaktadır. Yol ve yemek giderinin karşılanması konusunda da yeknesaklık olmadığı için bazı stajyerler bunları kendi cebinden karşılamak zorunda kalmaktadır. 2018 yılı için sadece imza için adliyeye günlük gidiş geliş hesaplandığında aylık 150-200 Türk Lirasıdır. 21. yüzyılın sosyo-ekonomik gerçekliği ile bu kurallar hiçbir şekilde uyuşmamakta hatta çelişmektedir.

Şöyle ki avukatlık mesleğinin değerini ve ilkelerini korumak için getirilmiş bu kural, bir taraftan hayatını idame ettirip bir taraftan da avukatlık mesleğini öğrenmek isteyen stajyer avukatların yüklerini son derece ağırlaştırmaktadır. Hala bir şeyler öğrenmek durumunda olmalarına rağmen hukuken öğrenci sayılmamakla beraber bir sade vatandaş gibi istedikleri bir işte çalışıp hayatlarını kazanmaları da kanunla yasaklanmış olan stajyer avukatlar, kayıt dışı ve piyasanın insafına kalan ücretler karşısında tam anlamıyla emek sömürüsü ve angarya çalışmaya itilmektedir. Yani kanun ve yönetmelik hükmü amacının tam aksi neticelere yol açmaktadır. Yarının avukatı şimdiden emeğini yok pahasına sömürülmesine rıza göstermek zorunda bırakılmaktadır. Ülkemizdeki diğer mesleklerin staj dönemlerinin de kendine has zorlukları olsa da bunların (mühendislik ve iktisadi ve idari bilimler bölümleri gibi) ya “yaz stajı” şeklinde öngörülmüştür ya da “lisans eğitiminin bir parçası” olması sebebiyle kişilerin öğrencilik statüsünden yararlanmaya devam edebileceği şekilde düzenlenmiştir. Bunlarla beraber değerlendirildiğinde diğer mesleklerin staj dönemleri, avukatlık stajı kadar yükümlülüklerin ağır ve hakların da kısıtlı olduğu bir süreç değildir. Öte yandan avukatlıkla benzerlikler taşıyan hâkimlik ve savcılık mesleklerindeki stajyerlik süreci çok daha rahattır. Zira hâkim ve savcı adayları 2018 yılı için 5.292 TL gibi çoğu yeni avukatın bile kolay kolay kazanamadığı bir maaş ile mesleğe geçiş yapmaktadırlar. Bu konu yargının üç kurucu unsurdan teşekkül ettiği göz önünde bulundurularak incelendiğinde iddia ve hüküm makamlarını temsil eden hâkimlik ve savcılığa hazırlanan hâkim ve savcı adayları karşısında savunmayı ve vatandaşı temsil eden avukatlık yapmaya hazırlanan stajyer avukatların ekonomik ve sosyal haklar yönünden acımasızca ezildiğinin vurgulanması gereklidir. Üstelik hukuk fakültesinden mezun olur olmaz yazılı sınavı ve mülakatı geçerek hâkim ve savcı olmaya hak kazanan hukukçular, mesleki yönden deneyimsiz ve tecrübesiz olmalarına rağmen kendilerine geniş hakları ve imkânları veren Devlet’e karşı minnet duygusu besleyeceklerdir. Bu da Devlet’in menfaatleri ile vatandaşın menfaatlerinin karşı karşıya geldiği uyuşmazlıklarda çoğunlukla Devlet’i korumaya çalışan hâkim ve savcıların gözlenmesine sebep olacaktır. Bu doğrultuda yapılan sosyolojik araştırmalarda da tezimizi haklı çıkaran birtakım sonuçlara ulaşılmıştır.

Söz konusu anlayış bir yargıç tipolojisi oluşturmanın yanında ayrıca Anayasa’da yer alan “bağımsız ve tarafsız yargı” kavramına ulaşmayı da zorlaştırmaktadır. Yargıyı oluşturan unsurların her birinin fonksiyonu incelikle tanımlanmalı ve bu fonksiyonları yerine getirecek makamlarda bulunacak hukuk mezunlarına çerçevesi net şekilde çizilmiş bir meslek alanı kurulmalıdır. Hukuk devleti olmak, hukuku anlamlandırarak onu hayata geçirecek hukukçuların bir yapbozun parçaları gibi birbirini tamamlayacak şekilde el ele yetiştirilmesi ile mümkün olabilir. Çağdaş devletlerin uygulamaları da bu yöndedir. Gelişmiş ülkelerde hâkimlik ve savcılık mesleklerine başlamak; avukatlık mesleğinde belli bir tecrübenin ya da çok zorlu sınav-staj-rapor gibi çeşitli yükümlülüklerin bulunduğu ciddi süreçler neticesinde mümkün olmaktadır. Üstelik bu ülkelerde avukat olabilmek de en az hâkim veya savcı olabilmek kadar zordur.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için tüm bu mesleğe başlama süreçleri değerlendirildiğinde dünyanın en kolay şekilde “hukukçu” olunabilen ülkesi Türkiye’dir. Bu övünülecek değil üzerinde çok düşünülmesi gereken bir durumdur. Av. Kanunu’nda kendinin gidip isminin yadigâr kaldığı “avukatlık sınavı”nın veya üzerinde çalışmaların yürütüldüğünün basın yoluyla öğrenildiği “hukuk uzmanlığı sınavı”nın bir an önce getirilmesi, yurt dışındaki örnekler göz önüne alındığında köklü hukuki altyapı sorunlarımıza kısmen de olsa çözüm getirebilir.

Bu detay bilgileri ilgilerinin dikkatine arz ettikten sonra yukarıda açıklamakta olduğumuz soruna geri dönelim. Stajyer avukat olabilmek ve staja sorunsuz devam edebilmek için resmiyette herhangi bir işte çalışmamak gereklidir. Ancak hayatın gerçekleriyle yüzleşmek de şarttır. Çalışma yaşamı, maddi durumu kötü olan stajyer avukatları kayıt-dışı, güvencesiz, iş tanımının ve kapsamının belirsiz olduğu bir duruma sürüklemektedir. Henüz mesleğe giriş sırasında bağımlılık/bağlı çalışma olgusunun en muğlak haliyle karşılaşan stajyer avukat şayet staj sonunda ruhsatını alıp avukat olunca bir hukuk bürosu açacak/hukuk bürosuna ortak olacak finansal duruma sahip değil ise stajyerlikteki bu sorunlar “işçi avukatlık” adı altında kabuk değiştirerek devam etmektedir. Özet olarak mesleki bilgilerin öğrenilmesine dair problemler bir kenara konulduğunda stajyer avukatlar ile işçi avukatların temel sorunları ekonomik zorluklar yönünden benzerlik gösterir.

Hukuk uygulamasına dair bilgi, görgü ve yeteneklerini ilerletmek isteyen stajyer avukatlar, soluğu kendilerine “ustalık” yapacaklarını umdukları avukatların yanlarında almaktadır. Komşu, akraba veya başka suretle avukatlık yapmakta olan en az bir tanıdığına kolaylıkla ulaşabilen kişiler bu süreçte biraz daha şanslıdır. Böyle bir çevresi bulunmayan stajyerler ise baronun ilan sayfasındaki avukatlara başvurup kendilerine olumlu bir geri dönüş yapılmasını beklerler. İlanlar bazen gerçekten stajyer yetiştirmek isteyen avukatlarca veriliyorken bazen stajyerlerin mesleki meraklarından yararlanarak onları alelade bir takip elemanı olarak çalıştırmayı düşünen avukatlarca verilmektedir. Bürosunu bulan stajyer avukat; özellikle ilk altı ayda, avukatı “staj” kavramından ne anlıyorsa o işleri yapacaktır. Açıklamak gerekirse; bir avukat stajyeri Tekirdağ’dan Kars’a kadar baktığı davalar ve icra dosyalarını takip etmek için il il gezdirebiliyorken, bir başka avukat aynı stajyere getir götür işlerini yaptırabilir; bir başka avukat müvekkilleriyle stajyerinin tanışmasına dahi izin vermezken, başkası stajyerinin kendi müvekkilini bulmasını teşvik edebilir. Görüleceği üzere sınırı olmayan bu mesleğin içerisinde yaşanan ilişkilerin örneklerini arttırmak mümkündür.

Bir baro nezdinde staj yapan oldukça fazla stajyerin olmasına karşılık kendi işlerinin yanında bir de “ustalık” yapabilecek yeterli sayıda tecrübeli avukatın bulunması bu nedenle önemlidir. Av. Kanunu’nun 15. maddesinde yanında staj yapılacak avukatın en az beş yıl kıdeminin olmasının aranması yerindedir. Ancak barolarca ikinci 6 altı aylık dönemde avukatların stajyerlerine aktardıkları deneyim ve bilgiler gözetim altında tutulmalı ve tüm stajyerlerin üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri öğrenmesi sağlanmalıdır.

Peki avukatlık stajının bir standardı yok mudur? Maalesef böyle bir standart ve sistematik bulunmuyor. Hukuk mesleklerinin nev’i şahsına münhasır niteliği sebebiyle böyle bir standardın konulması da çok güçtür, fakat imkânsız değildir. Zira bırakın bir yılı avukatlığa adanmış uzunca bir ömür boyunca dahi hukuk ve avukatlık ile ilgili her şey öğrenilip özümsenemez. Yine de bir yıllık avukatlık stajı devresinde avukat adayı her stajyerin edinmesi gereken asgari bilgi ve yetenekler tespit edilerek sistematik bir biçimde öğretilebilir. Baroların ve TBB’nin bu doğrultuda bir çalışma yapmasının önünde hiçbir engel yoktur. Hatta Av. Kanunu m. 110/3’te  “...meslekin ahlak, düzen ve geleneklerini korumak” TBB’nin asli görevlerindendir. Meslek örgütleri, mesleklerin kurumsal anlam kazanmaya başladığı yıllardan itibaren o mesleğin kapsamı ve anlamını belirginleştirme amacına hizmet etmişlerdir, TBB’nin bir mesleki örgüt olmasına istinaden böyle bir çalışmayı yapması avukatlıkta görülen değersizleşmenin bir nebze önüne geçebilir.

                                                                                    İzmir Barosu’ndan

           Stj. Av. Hıdır KIRKICI