Bir kısım insan hala Ortaçağ karanlığında debelenip duruyor olsa ve bu karanlığın daha da dibine dibine inmenin hasretini yaşıyor olsa da bu gün bilim ve teknoloji çok büyük aşamalar kaydetti.
Böyle bir dünyada biz ortalama insanlara göre “keşfedilecek daha başka ne kaldı ki?”
Sen tut insan gibi davranan robotlar icad et,
Yapay zekayı bul,
Ayda dolaş, Marsta pirinç yetiştirmeye kalk,
Silah sanayiinde dehşetengiz savaş makineleri olan patriyot füzelerini, S-400’leri, F-35’leri yap,
Cern’de evrenin oluşumunu çözmeye yaklaş,
Ama sonra da elle tutulamayan, gözle görülemeyen mini minnacık bir virüs bütün bunları başarmakla öğünen bu koca dünyayı inim inim inletsin.
Olacak iş değil.
Böyle bir “garabet" ancak ekonomik üstünlüğü ele geçirmek isteyen birilerinin komplosu dolayısıyla mı yaşanabilir?
Yani bütün bu işleri birileri mi tezgahladı acaba?
Sanmıyorum; çünkü “vak’a”lar oradan oraya sıçrarken bu işte yarın kimin başının yanacağı hiç belli değil.
Olur ya, bugün “Çin ekonomisi battı” denirken, bakarsınız bu vartayı en erken ve en akıllıca Çin atlattığı için, belki de sonunda en fazla batanlar bu işe en erken sevinen,” biz bu işten karlı çıkıyoruz” diyenler olabilirler.
Dolayısıyla bu işte bütün ülkeler için risk ortak, sonuçlar belirsiz.
Hem ortak hem belirli olanlar ne peki?
Düşünelim bakalım:
Bir kere üretim durdu duracak.
Özellikle emek yoğun sektörlerde insanları bir araya getirmek sakıncalı görününce oralarda faaliyet bir süreliğine durduruldu.
Kimi zaman üç hafta-beş hafta için dense de bu “ucu açık” bir durdurma. Salgın durmadıkça “buraya kadar” demek olası değil.
Turizm ve otelcilik durdu. Restoran ve kafeler, eğlence yerleri “bitti”
Başta havacılık olmak üzere ulaştırma sektörü, sonra sınırlar kapanınca nakliye de durdu.
Ekonomi durdu yani.
Tabii bu arada petrol fiyatları” baş aşağı!”
Kimi buna sevinebilir tabii “maliyetimiz düştü” diye. Ama eğer üretim yapmayacak, ulaştırmada, taşımacılıkta kullanmayacaksanız o petrol artık sudan ucuz olsa ne işe yarar ki?
Dolayısıyla o konuda da sevinecek bir durum yok.
Keşke dünya daha fazla üretse, taşımacılık daha fazla artsa, insanlar daha fazla dolaşsa da petrol fiyatları biraz yüksek çıksa.
İşte belirsizliklerle dolu bu felaket tablosunda, genelde bütün dünyamız gibi, ülkelerde de ekonomiden başlayarak siyasetin, yönetimlerin, anlayışların ve sosyal yaşantının çok ciddi biçimde değişeceği “besbelli”.
Mal ve hizmet üretiminin durması çok şeyi etkileyecek.
-Mal ve hizmetin durması, bunların ana kalemi olan istihdamı geriletecektir. Bunun doğal sonucu işsizliğin bir kademe daha yükseleceğidir.
-Tüketim alışkanlıkları ve zorunlulukları kolayca değişmeyeceğine göre mal ve hizmetteki daralma bu alanlardaki fiyatları beklenmedik biçimde yükseltecek, kıtlıklar görülecektir.
-Bir yanda kazançların gerilemesi, diğer yanda mal ve hizmet üretimi yetersizliği karşısında, insanların satınalma güçlerinin düşeceği ve bunun sonucunda “memnuniyetsizliklerin” artacağı, haklı ya da haksız bunun faturasının ülkeleri idare edenlere kesileceği açıktır.
Bu memnuniyetsizliklerin kısa bir sürede siyasette kartların yeniden dağıtılmasına yol açması hiç de şaşırtıcı olmamalıdır.
Peki böyle bir değişim siyasette ortaya çıkacak yeni tabloyu şanslı kılar ve beklentileri karşılar mı?
Öyle bir garanti yok tabii; ama siyasette yönlendirici olan da “umut” değil midir? İnsanlar bir taraftan umudu kesince yeni bir umuda yönelecektir.
-Ekonomik faaliyetlerdeki gerileme, “düzenin rüzgarını arkasına alıp büyümüş ve halen büyümekte olan firmaların” arkasındaki rüzgârı keseceği için öncelik ve özellikle bunların çöküşünü getirecektir. Onların fazladan köpürtülmüş güçleri sönerken buralardaki sönüşler kuşkusuz siyasi iktidarların da köpüğünü indirecektir.
*
Ne enteresan değil mi?
Biz ülkeye ya da dünyaya yön veriyor diye süper güçlere, küresel şirketlere, karizmatik siyasetçilere bakıp bakıp “acaba bunlar bizim yarınımızı nasıl belirleyecekler?” derken bir baktık ki bu dünyanın bir numarası bile "her ihtimale karşı" deyip virüs testinde geçirtti kendini. Ve şu elle tutulamayan, gözle görülemeyen ve hatta bir canlıya tutunmadan kendi başına yaşama gücü bile olmayan bir küçücük varlık; o “korona virüsü” neredeyse bu işlerin tümünde tek belirleyici oldu.
Hatta Soros dahil kimi para babalarının hemen yarınki günde bu paraları yiyip yiyemeyecekleri bile koronoya bağlı.
Şimdilik kimse onunla baş edemiyor, ne yapacağı kestirilemiyor.
Acaba bütün gücü o mutasyon dedikleri “değişim” kabiliyetinden mi kaynaklanıyor?
Eğer öyleyse; ey değişim karşıtları, ey değişimi ancak gidilebildiği kadar geriye gidiş olarak algılayanlar; özellikle sizin bu konuda ne düşündüğünüzü merak ediyorum.
Değişerek şartlara uyacak ve güçlenecek misiniz yoksa geleceğinizi hala bugün korononun yarın morononun ne yapacağına mı bağlayacaksınız?
Hele hele şu dehşet virüsün hem kendini hem dünyayı nasıl da aniden değiştirdiğini gördükten sonra.