HAKİM- SAVCI

Sürgün üstüne sürgün yiyen hakim böyle veda etti: "Artık dayanamıyorum" demek...

Sürgün üstüne sürgün yiyen Hakim Aydın Başar'dan veda... Başar "İzin dönüşü, emeklilik dilekçemi vereceğim" diye yazdı.

Sürgün üstüne sürgün yiyen hakim Aydın Başar yayınladığı bir mesaj ile mesleğe veda etti. Mesaj şöyle:

"Neden gidiyorum ve nasıl kalabilirim.... Birkaç gün önce oturduğum bina ve komşu binalardaki çocukların “sen gidiyormusun” sorusu üzerine ,evet gidiyorum,demiştim onlara.Ve sizlerde çocuklara verdiğim cevaptan öğrenmiştiniz,”gideceğimi”..

Bir şarkı sözünde olduğu üzere,”Gitmek mi zor kalmak mı zor” bunun üzerine ben de çok düşündüm.Ve geçmişte minik bir şiir yazmıştım.

“Nedir boğazımda düğümlenen

Gitmek

Sözünü duyduğumda

O taş ,o taş

Niye yumru yumru

Ne var o taşın içinde

Niye tutamam kendimi “

diye.

YER DEĞİŞTİRME CEZASI

İki yıl önce, Erzurumdan Kars’a yer değiştirme cezası ile tayinim yapıldığında, yani sürüldüğümde, "içimdeki ses devam etmelisin ve kendini özgür hissettiğin zaman ayrılırsın" dedi. Sanki halen mesleğe borcum vardı, zamanı gelmemişti henüz. Klasik olan, uzaklara sürülmüş ve artık dayanamayıp emekli olanların tavrını yüreğim kabul etmedi. Devam kararım bir idealdir .Yoksa maaşım düşecek, birileri artık bana hakim bey demeyecek diye değildir. Yedinci köyden, sekizinci köye bir köy öğretmeni ideali ile gidiyorum. Hayırla çıktım bu yola ve hayırla bu yolu tamamlayacağım. Hayra varacaktır bu yol. Millet bilsin, dağbaşındaki çobanlar bilsin. Allahım'dan isteğim budur“ diye yazmıştım.

"SİYASAL SAİKLE KARAR..."

İki yıl oldu Kars'ta. Ve her ne kadar, kendimi Kars’a sürgün olarak nitelendirmiş isem de, aslında Kars’ta yaşadığım ve görev yaptığım süre içersinde,günüllere, yüreklere ve vicdanlara sürgün edildiğimi anladım. Ve o yüreklerde yer bulduğuma inanıyorum. Adliyede görev yapan hakim-savcı, Avukat ve adliye çalışanlarından onlarca kardeşim, yürektaşım oldu. Onlar benim yüreğimi anladılar. Bu sadece benim marifetim değildi. Onların yüce gönüllüklerinin bir sonucuydu. Belki sürgünüme neden olan kararda vurguladığım üzere”Hakimler vicdanlarıyla yaşarlar” demeseydim. Ve o vicdanla karar vermeseydim. Bu güzel yürekleri göremeyecektim. Hep dedim, bir zerre istikbal ve menfaatimi düşünerek, korkarak veya siyasal saikle karar vermedim. Hayırla çıktım bu yola ve şu aşamada bu yolu hayırla tamamladığıma inanıyorum. Ödediğimiz bir bedelde yoktur. Varsa da bir bedel, sosyetik bedeldir. Millete helal olsun.

"HUZURLA AYRILACAĞIM"

Kars’da geçen iki yıllık süreç, “içimdeki ses devam etmelisin ve kendini özgür hissettiğin zaman ayrılırsın” duygusuna beni ulaştırdı. Geriye dönüp baktığımda,yüreğim huzurlu, başım dik, huzurla ayrılacağım artık kürsüden.

Ve bir an için halen devam etseydim diye de kendime sordum. Devam etsem ne yapabilirdim, neyi değiştirebilirdim. Bazen bu soruyu soranlara şunu diyorum.”Aydın Başar” giderse, bu meslek batar diyorsan, ben 90 yaşıma kadar çalışırım, bu özveriyi gösteririm.” Ama şunu biliyorum ki. Ben gidersem, şu anda yetkili olduğum mahkemeye,  benim yerime bakacak kuradan gelen bir meslektaşım bile en az benim kadar bakar ve benim bir eksikliğimi hissettirmez. Bilinmez bir süreyle, Kars’da devam etmek ve bunu kabul etmek, bir yönüyle sürgünü kabullenmek, gelecekteki hayallerim ve yapabileceklerimin önünde bir engel olacaktı. Bundan sonra, bir yıl daha devam etsem, iki yıl daha devam etsem, geçmiş iki yılı tekrarlayarak zaman geçecekti. Yine geçmişte, minik bir şiirde, ”yaşam kısa,yapacaklarım uzun” demiştim. Bu nedenle bu kısır döngüye de bir son vermek gerekiyordu. Kısa yaşamda,kafamdan geçenlere yapabilecek zamanda ayırmam gerekiyordu.

"ON DÖRDÜNCÜ TERCİHİM"

Ve işin birde sosyal ve ailevi yönü vardı. Bu meslekte yaklaşık fiilen kürsüde 27 yıl görev yaptım. Tayin taleplerimde, hiç ilk tercihime yönelik bir tayin görmedim. Yalnız, Gaziantep’ten Balıkesir'e tayin olurken,ikinci tercihim olan Balıkesir’e tayinim yapılmıştı. Bir de, Çıldır’dan, 1999 yılında, Düzce/Gölyaka ondördüncü tercihimdi. Sağolsunlar, o tercihime değer vermişlerdi:).

Tabii ben bu tercihimi yaptığımda, 17 Ağustos ve 12 Kasım Düzce depremleri olmamıştı. Sonra öğrendim ki, deprem sonrası, Gölyaka'yı tercih edenler, tercihlerini değiştirmişler. O sayede ben de ondördüncü tercihim olan, Gölyaka'ya tayin edilmiştim. Ve ilk gün çadırda ve sonraki günlerde kendi yaptığım barakada geçen bir süreçte Gölyaka’da görev yaptım. İyi ki Gölyaka’ya tayin olmuşum. Adalet.org sitesi, CezaDost programı o barakada dünyaya geldi.

Bu saydıklarımın dışında hep uzak yerlerde görev yaptım. Ailemden uzak, sosyal çevremden uzak, sürekli bir özlemin olduğu uzak yerlerde. Artık onlarda bizim yakınlarında olmamızı istiyorlar. Onlar yaşlanıyor ve bizlerde, işte onlara olan özlem borcumu ödemek duygusu da bu kararda etkili oldu.Sultan ablam ,Melek ablam, gel, artık azıcıkta bizim ol, hadi eski günlerdeki gibi oyunlar oynayalım,şakalar yapalım diyorlar.

"PES ETMİŞ DEĞİLİM"

Vesselam, pes etmiş değilim, vesselam artık dayanamıyorum, bana ne adalet, banane meslek, banane millet, keyfime bakacağım diyerek bu kararımı vermedim. Böyle bir ruh hali, yaşadığıma ihanet olur. Kendime ihanet olur. Belki bu süreçten sonra, aslında daha büyük bir sorumluluk ve yapacağım işler beni bekliyor. Meslekten emekli olmuyorum. Sadece küçük bir boyut değiştirme diyelim biz buna. Yoksa, Akçay’a gidip klasik emeklilik hayatı yaşamaya niyetim yok. O cüppe, belki kürsüde değilde, dolapda asılı olacaksa da, her zaman o cüppe yüreğimde olacak. Yani toprak, bahçe işleri ile uğraşmak, gezmek amacıyla emekli olmuyorum.

Son dört yılda, verdiğim karar nedeniyle, 3 kez tayine tabi tutuldum. Hiç birine itiraz etmedim. Araya birilerini koyup, yerim değişsin istemedim. Hiçbir dilekçe göndermedim. Tayin istemedim. Kendime söz verdim. Bir dilekçenin altına, beni başka yere tayin edin arz ederim demeyi yüreğim kabul etmedi.

BAKANA ÇAĞRI YAPTI

Yakın zamanlarda, Sayın Adalet bakanı,”adaletle,vicdanla karar verin,isterse kıyamet kopsun” demişti. İşte ben o kararı aynı duyguyla vermiştim. Kısmen başıma ne gelebileceğini de tahmin ederek. Evet olmayacak bir şeyi şimdi sizlerle paylaşacağım. Eğer kurul senden, yaşadıklarından ve yaşattıklarımızdan dolayı özür diliyoruz, sen vicdanen karar verdin diye bir açıklama yaparlarsa. Bu meslekte, en uzak yere, örneğin Şırnak'a tayin etmeleri koşuluyla bir yıl daha kalabilirim. Veya geçmişten bu yana hayalim olan, ücretsiz, hiçbir hak talep etmeksizin, Adalet Akademisinde ceza hukuku alanında ders vermek, Ceza dost programını orda genç meslektaş adaylarıma anlatmak ve onlarla geliştirmek yönünde bir imkan tanırlarsa. Bunun olmayacağını biliyorum. Ancak yüreğim şuna inanıyor. Bir gün belki onların yerine birileri özür dileyecekler. Keşke gelecekte bu görevi başkalarına bırakmasalar.

"ADALET İDEALİ OLMAMIŞTIR"

Ve emeklilik kararımı duyan dostlardan bazıları, bir iki yıl daha sabret, siyasal iklim değişecek şeklinde benzeri sözler söylüyorlar. Bu sözü yüreğim kabul etmiyor. Ne yani siyasal iktidar değiştiğinde, ben yeni değişen siyasal iktidardan medet mi umacağım, beni bir yerlere getirecekler diye onlara mı yanaşacağım. Benim siyasetim adalettir. Siyasetin ise hiçbir zaman adalet ideali olmamıştır. Yargı bağımsız olmadığı sürece, kim gelirse gelsin değişen bir şey olmayacaktır. Bu gün muktedir olanlar, yarın adalete ihtiyaç duyacaklardır. Yarının iktidar sahipleri de yine adaletsizlikleri için yargıyı kullanmaya devam edeceklerdir. Bu nedenle, şu yaşadığımız süreç içersinde, başka bir siyasal iktidar olsaydı, benim kaderim yine değişmezdi. Ben bir zerre bile bir ferdini ayırt etmediğim milletin hakimi olmaya çalıştım.

Şimdi, bayram tatili ve kalan 12 günlük yıllık iznimi kullanmak üzere yarın Kars'tan ayrılacağım. İzin dönüşü, emeklilik dilekçemi verip, süreç tamamlandıkdan sonra gönül huzuruyla meslekten emekli olmaksızın biraz boyut değişikliği yaparak, Kars’a elvada diyeceğim. Bu süreçten sonra, ne yapacağım, hayallerim nedir, daha sonra bir sorumluluk gereği sizlerle bu düşüncelerimi paylaşacağım. Herkese selamlar, sevgiler. Tatile ayrılmışlara iyi tatiller dilerim.

Odatv.com