SUSMA(MA) HAKKI

“Konuşmama hakkına sahipsin, söylediğin her şey mahkemede aleyhine delil olarak kullanılabilir. Avukat tutma hakkın var; eğer avukat tutacak paran yoksa mahkeme sana bir avukat tayin edecektir.”

Amerikan filmlerinde sıkça duyduğumuz bu replik yine Amerikan Yüksek Mahkemesi kararına (Miranda v. Arizona) dayanmaktadır.

Avukat ile görüşme, hukuki yardım alma ve kendi aleyhinde tanıklık yapma yasağı teminatlarına aykırı olarak yapılan sorgu sonucu hakkında cezaya hükmedilen Miranda’nın davası belki de dönemin en tartışmalı davalarından biri olmuştur. Yüksek Mahkeme 5’e karşı 4 oyla verdiği kararda şu ifadelere yer vermiştir:

“Sorgulamadan önce kişiye; sessiz kalma hakkına sahip olduğu, her beyanının aleyhine delil olarak kullanılabileceği ve kendi tutacağı veya kendisi için atanacak bir avukat isteme hakkına sahip bulunduğu söylenecektir. Zanlı, kendi isteğiyle, bilerek ve aklî kontrolü yerinde olarak, bilinçli şekilde bu haklarından feragat edebilir. Bununla birlikte, soruşturmanın herhangi bir aşamasında, konuşmadan önce bir avukata danışmak istediğini herhangi bir şekilde ifade ederse, soruşturmaya devam edilmez. Aynı şekilde; kişi yalnız ise ve herhangi bir şekilde sorgulanmak istemediğini belirtirse, polis onu sorgulamamalıdır.”

Yüksek Mahkeme yine yerinde olarak suçlanana bu hakların açıklandığının savcılık makamınca ispat edilmesi gerektiğini; ispat edilememesi halinde bu kapsamda yer alan hiçbir delilin kullanılamayacağını ifade etmiştir.

Karar, elbette dönemi için bir ‘devrim’ niteliğindeydi ve bu karardan sonra polis memurlarının yakalananlara karşı ilk yaklaşımı değişmekle birlikte hakların hatırlatıldığının ispatı hususlarında değişik düşünce ve yöntemler ortaya kondu.

Peki Miranda Kuralı / Hakları olarak anılan ve adil yargılanma hakkının bir görünümü olan bu ilk-öncel-acil haklardan susma hakkı günümüzde tam olarak boşluğun neresinde asılı durmaktadır?

Şüphesiz, etkin denetimin gerçekleştiril(e)mediği bir dönemde ‘konuşmayabilmek’ devrimsel etkide kabul edilebilecek bir ‘yeni hak’ idi. Ne var ki toplumun, toplumların, insan ve dünyanın ve nihayet hukukun maruz kaldığı değişim ve gelişimler günümüzde ‘konuşmayabilmek’ durumunun bir hak olduğunu (en azından pasif olarak) kabul etsek dahi, adil yargılanma hakkının etkin olmayan bir görünümü olduğunu söylememizi zorlaştırıyor.

Sabit ve durağan olana karşı şiddet uygulama tekelini kullanan devletin, günümüzde varsayılan ve doğal olan olarak suçlananı konuşmaya zorlaması kabul edilemeyeceğine göre susma hakkına sahip kılması ve bu hakkın ulaşmayı amaçladığı en üstün amaç olarak belirlenmesi insan ve hukuk ilişkisinde hukuku oldukça yapay hale getirecektir. Zira, insan gibi ve doğa gibi hukuk da canlıdır ve canlı olmak zorundadır. Aksi halde zamanın ruhuna uygun olarak ortaya konan ve ‘doğal’ı hukuka monte eden müesseseler zamanla vücudun kabul etmediği, eskiyen sentetik maddelere dönüşürler.

Bu bağlamda, elbette susma hakkını teminat altına alan sistemler bakımından günümüzde bu müessesenin yorumunda değişiklik gerektiği aşikardır. Ve o yorumdur ki tüm yargılamanın ruhuna işlemesi halinde müesseseyi işlevini yitirmekten kurtaracaktır. Zira sözcükler, ancak ait oldukları ruhu yansıtacak, belletecek ve yargılamaya sindirecek şekilde yan yana getirildiği halde hukuka uygun kanun metinleri olarak kabul olunabilirler.

Bu minvalde günümüzde, susma hakkının tersi görünümü olan konuşma hakkı ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Zira, bu yorum Miranda davasıyla ortaya konan evrensel ilkenin, amacının bir adım ötesine geçerek kendini güncellemesi ve devletin, suçlananı zaten konuşmaya zorlayamayacağı varsayımını ve zorunluluğunu kabul etmesi anlamına gelerek meramını anlatma teminatını güçlü kılacak ve böylece varsayılan asgari masumluk karinesi ve insan onuru korumasını bir üst seviyeye taşıyacaktır.

Kim bilir belki de bu yorumun coğrafyamızda henüz zamanın ve yargılamanın ruhuna sindirilmemiş olmasındandır duruşmalarda konuşmak isteyenlerin susturulması…

Sus! Susma hakkın var!

  

Av.S.Deniz Çelikkaya

Bu makale aktif kaynak gösterilmeden yayımlanamaz.