TBB 31. Olağan Genel Kurulu; İşlevsizliğe Bir Örnek Daha!

7 – 8 Mayıs’da Adana’da toplanan mali genel kurulumuz, meslek sorunlarına çözüm konusunda yönlendirici kararların alınacağı beklentisini karşılayamadı. Oysa, Türkiye Barolar Birliği’nin kuruluşundan bu yana olağan ve olağanüstü olmak üzere kırkikinci kez toplanan genel kurulun işlevi sadece organları seçmek, bütçeyi onaylamak ve diğer rutin işlemleri yapmakla sınırlı olmamalıdır.
 
            Yıllardır yazıp söylediğimiz, çözüm önerdiğimiz sorunlarımız ve en başta avukat sayısının son iki yılda dokuzbin   artmasının oluşturduğu baskı mesleğimizi ezmektedir. Her ne kadar bu kez önceki olağan genel kuruldan farklı olarak yönetim kuruluna talimat niteliğinde kararlar alınmasa da delegeler,   başkalarından beklemeden avukatlar olarak çözümü bizim etkinliğimizin ve birlikteliğimizin gerçekleştirebileceğini dile getirmişlerdir.
 
            Avukatlık Yasası’nın 117 nci maddesi kapsamında yönetim kuruluna talimat niteliğinde kararlar alınmamasının, bu konuda öneride dahi bulunulmamasının nedeninin önceki olağan genel kurulda alınan kararların uygulanmaması olduğunu düşünüyorum.
Bilindiği gibi geçen iki yılda, genel kurulun başkanlık divanıüyeleri için aylık ücret
belirleyen kararı ile gündemin 13 üncü maddesinde kabul edilen on maddelik meslek sorunlarına çözüm önerilerini içeren kararları   uygulanmamıştır.
            İstanbul Barosu tarafından hazırlanarak ondokuz baro başkanı ve delegelerin imzası ile sunulup,  oybirliği ile    kabul edilen bu önerilerin hepsi geciktirilmeden uygulamaya konacak önemde idi;  bunlardan dördünü bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
 
“1- Bugüne değin hazırlanmış ve TBB’ye intikal ettirilmiş Avukatlık Kanunu Tasarılarının Bir komisyon kurularak yeniden değerlendirmesinin yapılması ve güncellenmiş ve yasalaşmaya hazır bir Avukatlık Kanunu Taslağının kitap haline getirilerektüm Barolara dağıtılmasını, bu Barolardan öneri ve katkılar alınmasını, yeni bir Avukatlık Kanununun yasalaşması; mümkün olmadığında değişiklik yapılması için çalışmaların yapılması,

2- Ülkenin gereksinimlerini karşılamak için değil, siyası yatırım aracı olarak kullanılması için
Hukuk Fakülteleri açılmasına karşı etkin direnç gösterilmesi, faal olan hukuk fakültelerinin öğretin üyeleri kadroları, fiziki mekanları, kütüphaneleri ve diğer hususlar bakımından uluslararası standartlara uygunluklarının ve öğrencilerine hukuk nosyonu kazandırıp kazandıramayacakları hususlarının oluşturulacak kurullar tarafından incelenerek ve irdelenerek, yetersiz olanların eksikliklerini gidermeleri için girişimlerde bulunulması, verilecek önel içinde eksikliklerin giderilmemesi durumunda bu fakültelerden mezun olacakların avukatlık stajına kabul edilmeyeceklerin ilgili birimlere ve kamu oyuna duyurulması ,
 
3- “Yasada Sınav yok, o halde yapacak bir şey de yok” kolaycılığından vazgeçilmelidir. Hâkim ve Savcı olabilmek için sınav-mülakatı gerekli bulan ve de iki yıl ücretli staj yapılmasını kabul etmiş olan Yasa Koyucunun, avukatlık mesleği için nasıl olursa olsun yeter ki hukuk fakültesinden mezun olsun demiş olması düşünülemez. Avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulmuş baroların ve TBB’nin bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için her hukuk fakültesi mezununu staja alması ve belli bir süre sonra da avukatlık ruhsatı vermesi mümkün değildir. Buna göre yürürlükte olan mevzuat içinde de olsa gereğinin yapılmasını ve Örneğini Serbest Mali Müşavirler Odasında gördüğümüz ve Danıştay’ın da onayından geçen “Staj Değerlendirme” adı verilen bir ölçme ve değerlendirme sistemine yönelinmesi, 
 
10. Meslek İlke ve Kurallarının güncelleştirme çalışmalarının sonuçlandırılarak takip eden Genel Kurulda konunun görüşülmek üzere gündem maddesi yapılması.”
           
            Bu kararların uygulanmamasına yönelik eleştirilere de   diğerlerine olduğu gibi  yanıt verilmemiştir. Sadece Sayın Genel Sekreter, başkanlık divanı üyelerine ücret ödenmesi kararının, bu karar alındığı sırada salonda çoğunluğun olmaması ve konunun tam olarak anlaşılamaması nedeni ile uygulanmadığı yolunda ifadeler kullanmaya çalışmıştır. Oysa, video kayıtları incelense salondaki durumun pek de söylenilen gibi olmadığı ve önergenin bir aleyhte oya karşı kabul edildiği görülecektir. Ne yazık ki yönetim kurulumuz, genel kurul kararlarının uygulanmasının kendi takdirine bağlı olduğu gibi Avukatlık Yasası’na aykırı olarak başlattığı  uygulamayı sürdürmektedir.
 
            Dikkat çeken bir başka husus da yönetim kurulunun ve anayasa değişikliğini dile getiren delegelerin Türkiye Barolar Birliği’nin 2007 yılında kamuoyuna açıkladığı Anayasa Önerisi’ni  görmezden gelmeleridir. Türkiye’nin yeni bir anayasaya gereksinimi olduğu dile getirilmiş, bu konuda çalışma yapılması istenmiş ancak elde yararlanacak bir metin olduğu belirtilmekten kaçınılmıştır.
 
            Sonuç bildirgesinde avukatlık sınavının getirilmesini isteyen meslek sorunlarına ilişkin maddenin önümüzdeki iki yılda öncelikle uygulamaya sokulması gerekmektedir. Ayrıca, Avukatlık Kanunu Yönetmeliği’nin sürekli avukatlık hizmetlerine ilişkin hükümleri kağıt üzerinde kalmaktan çıkarılmalı, “müdafi görevlendirilmesi” sisteminin “CUMUK AVUKATLIĞI”na dönüştürülerek mesleğimize  vermekte olduğu zarar durdurulmalıdır.
 
            Bir kez daha görülmüştür ki kurullarımız işlevli olamamakta, mesleğimizin sorunlarını çözebilecek etkin kararlar alamamakta, alınan kararlar da uygulanmamaktadır.
 
            Bir kez daha anlaşılmıştır ki yetmişbini aşan avukat sorunlarla yaşama alışkanlığından vazgeçerek çözümü isteyen etkinliği göstermedikçe yılda beşbine yakın genç avukat sisteme katılmaya devam edecek ve sorunlarımız devasa boyutlara ulaşacaktır.