Koronavirüs sürecinde tiyatrolar büyük yara aldı. Yasaklarla birlikte perdelerini kapatan tiyatrolar için ‘normalleşme’ adımları kapsamında 1 Temmuz’dan itibaren “açılabilirsiniz” dendi. Şimdi tiyatrocular 4 aylık mali krizin ardından düştükleri girdaptan çıkmak için çözüm arayışında. Ancak bu konuda da farklı görüşler var. Bir kısım daha fazla beklemenin bir anlamı olmadığını söylerken diğer kısmı ise açılmanın daha büyük zarar vereceği görüşünde. Tiyatrocularla salonların akıbetini konuştuk.
Türkiye’nin sanat alanına dair destek paketi açıklayan son ülkeler sıralamasında oluğunu söyleyen Yaşasın Tiyatromuz İnisiyatifi üyesi Cansu Fırıncı desteğin yetersiz olduğunu söyledi.
Fırıncı, “Kadıköy Tiyatroları Platformu’nun çağrısıyla kurulan Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi’nin imza kampanyasının basıncıyla haftalar sonra müjde olarak verilen desteğin durumuna dair şöyle konuştu: Verilecek miktarın yüzde 20’si gelir vergisi yüzde 18’i KDV olmak üzere toplamda yüzde 38’i Maliye Bakanlığı’nca para henüz hesaba aktarılmadan kesilecek” diyor.
“1 Temmuz’da sezonun en ölü zamanında açılacağımız müjdesini de verdiler. Yüzde 60 kapasite ile açılabilecek, kiramızı tam ödeyecek ama ek hijyen önlemleriyle birlikte 2 katından fazla giderleri de karşılayacaktık. Ekonomi kaldırmıyor” diye konuşan Fırıncı, “Yakında kapanmaya başlayacak olan sahnelerin tabelalarını Kültür Bakanlığı’nın önüne bırakmak dışında bir çare yok gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.
BU DURUMDA NASIL AÇARIZ!
“Açmıyoruz salonlarımızı falan, açamıyoruz! Nasıl açacağız böyle bir durumda?” diyen Fırıncı sözlerini şöyle sürdürüyor: “Arada bir denetlemeye gelecek şeylerden bahsediyorlar. Uygulanıp uygulanmayacağından haberleri bile olmayacak şeyler bunlar. Ülkede bulaş riski hâlâ bu kadar yüksekken o sahneden bir kişi koronavirüs kapsa tiyatronun başına gelecek şeyi düşünebiliyor musunuz? İnsanlar yıllar boyunca tiyatro sahnelerine girmek istemezler. Uçaklardaki riski devlet alıyor. Önemli makamlarda bakanlık yapan insanların kardeşlerinin havayolları var. İflas edileceği takdirde devletin iflas garantisi verdiği havayolları var. Biz kaderi toplumla bağlanmış olan yapılarız. Rant peşinde değiliz. Yaşamı nasıl daha güzel ve anlamlı kılarız bunun peşindeyiz. Bizim zaten aynı gemide olmadığımız belli. Ama bu devletin sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Biz bunların hesabını sormaya devam edeceğiz. Türkiye toplumunun hafızası zayıf olabilir ama Türkiye’de tiyatrocuların hafızası güçlüdür. Unutmayacağız!”
AÇMAMAK LÜKS
Açmamanın bir lüks olduğunu ifade eden Bağımsız Tiyatrolar Birliği Başkanı Kımız Bozkır ise aksini düşünüyor. Bozkır, “Açılıyoruz ama yaza denk geldik, sezon kapalı... Ama bizler özel-amatör tiyatrolar yazın hep açıktık önceki yıllarda da. Kapanmak lüks olduğundan ve de turneler, festivaller olduğundan açılıyoruz ama zordayız. Hep söylüyoruz yine söyleyelim, kültür-sanat politikası yok ama var sanılarak talepler sıralanıyor, beklentiler oluşuyor ama sonuç değişmez” diyor.
İşte tam da bu yüzden kimselerden şefaat beklememek gerektiğini belirten Bozkır, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Tiyatro seyirciyle bizim aramızda öyle ya da böyle özgür yaşasın icazet beklemesin. Bizler de kimsenin kapasitesinin üzerinde çözüm beklemeyelim. Zaten hep krizdeydik uzun zamandır zaten hep “rağmen” var sanat! Zaten zor yasayan halimizle devam edelim çünkü tiyatronun asıl derdi, tiyatroya para ayıramayan, giderek yoksullaşan seyircidir... Tam da bu yüzden tiyatrocular çalışarak bazen üste vererek tiyatro yapar ve yapacaktır. Sanat insanlarının topluma karşı sorumluluğu vardır ve de var oluşlarını gerçekleştirme derdi vardır... Ee o zaman ne duruyoruz?”
Kaynak: https://www.birgun.net/haber/tiyatro-sahneleri-girdapta-307906