Dava Konusu Kural

Dava konusu kuralda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamındaki bazı fiilleri işlediği tespit edilenlerin 4733 sayılı Kanun kapsamında yürütülen faaliyetlere ilişkin verilen belgelerinin kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya mahkeme kararı kesinleşinceye kadar askıya alınacağı ve bu süre içinde söz konusu tesis veya işyeri için başka bir gerçek ya da tüzel kişiye belge verilmeyeceği öngörülmüştür.

Emlak Vergisi Tahakkukuna ve Takdir Komisyonu Kararına Açılan Davanın Süre Aşımından Reddedilmesi Nedeniyle Mahkemeye Er Emlak Vergisi Tahakkukuna ve Takdir Komisyonu Kararına Açılan Davanın Süre Aşımından Reddedilmesi Nedeniyle Mahkemeye Er

Başvuru Gerekçesi

Dava dilekçesinde özetle; 4733 sayılı Kanun kapsamında yürütülen faaliyetlere ilişkin belgelerin askıya alınması işleminin teşebbüs özgürlüğünü ölçüsüz biçimde sınırladığı, anılan işlemin bir tedbir kararı olduğu ve bu tedbirin niteliği ile işlemin kim tarafından gerçekleştirileceğine dair belirsizliğin bulunduğu, bu belirsizliğin yürütme ile yargı arasında bulunması gereken kuvvetler ayrılığı ilkesiyle bağdaşmadığı iddia edilmiştir. Ayrıca kişi hakkında verilmiş bir mahkûmiyet hükmü olmadan çok uzun bir zaman dilimini kapsayacak şekilde yaptırım kararı uygulanmasının orantılı olmadığı, bu durumun masumiyet karinesini de ihlal edeceği belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Dava konusu kural uyarınca, faaliyete ilişkin belgelerin askıya alınması işlemi için kişi hakkında adli sürecin başlaması gerekmediği gibi ceza mahkemesince mahkûm edilmiş olması şartı da aranmamaktadır. Ayrıca idari tedbir kararı uygulanacak kişilerin Kanun’da belirtilen suçları işleyip işlemediği, bir mahkeme tarafından yapılan yargılama sonucunda verilecek kesin hükümle değil bir idari işlemle tespit edilmektedir. Söz konusu tedbirin henüz kişi hakkında suç işlediğine dair kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunmaksızın, kişinin o suça ilişkin eyleminin tespit edilerek uygulanması masumiyet karinesine aykırıdır.

Öte yandan çalışma özgürlüğünün bir parçası olan özel teşebbüs özgürlüğü Anayasa’da güvence altına alınmıştır. Özel teşebbüs özgürlüğü, her gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin tercih ettiği alanda ekonomik-ticari faaliyette bulunmak üzere teşebbüs kurabilmesini, dilediği mesleki faaliyete girebilmesini ve faaliyeti ile mesleğini devletin veya üçüncü kişilerin müdahalesi olmaksızın dilediği biçimde yürütebilmesini ifade etmektedir. Kural uyarınca faaliyete ilişkin belgelerin kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya mahkeme kararı kesinleşinceye kadar askıya alınması, kişilerin ticari ve mesleki faaliyetleri için önemli olan birçok işlemi yapma imkânını belirli bir dönem için ortadan kaldıracağından kuralın teşebbüs özgürlüğüne sınırlama getirdiği görülmüştür. Temel hak ve özgürlüklere sınırlama getiren düzenlemeler kanunla yapılmalı aynı zamanda Anayasa’da öngörülen sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olmalıdır. Dava konusu kuralda, tedbir işleminin değişen koşullara göre soruşturma ve kovuşturma aşamasında gözden geçirilerek kaldırılmasına imkân tanınmamıştır. Ayrıca kuralın faaliyete ilişkin belgelerin askıya alınmasından daha hafif tedbirin uygulanmasına imkân tanımaması nedeniyle de kişilere aşırı bir külfet yüklendiği sonucuna ulaşılmıştır.

Bu değerlendirmeler ışığında, her ne kadar sınırlama ile kamu zararının önlenmesi amaçlansa da kamu zararının önlenmesi biçimindeki amaç ile teşebbüs özgürlüğüne getirilen sınırlama arasındaki makul dengenin bozulduğu ve kuralın ölçüsüz bir sınırlamaya neden olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

https://www.anayasa.gov.tr/

Editör: Haber Merkezi