Vergi Hukuku

Vergi Mahkemesi “Mükellefin Banka Hesaplarına Gönderilip Sonuç Doğurmayan E-Haciz Bildirisi Zamanaşımını Kesmez”

Vergi Mahkemesi “Mükellefin Banka Hesaplarına Gönderilip Sonuç Doğurmayan E-Haciz Bildirisi Zamanaşımını Kesmez”

İstanbul ........... Vergi Mahkemesi

 

DAVACI               : .......................

VEKİLİ   : AV. REFİK ÇAĞLAR DİLBER

DAVALI                : .................. VERGİ DAİRESİ

VEKİLİ   : AV..........................

DAVANIN ÖZETİ             :  Davacı tarafından adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen 22.09.2021 tarih ve 2021092266Fir00000014 sayılı ödeme emrinin; zamanaşımına uğradığı, haksız ve hukuka aykırı olduğu iddia edilerek iptaliistenilmektedir.

SAVUNMA ÖZETİ                             : Dava konusu ödeme emrinin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

TÜRKMİLLETİADINA

Karar veren İstanbul ............... Vergi Mahkemesi'nce, dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:

Dava, davacı adına kanuni temsilci sıfatıyla düzenlenen 22.09.2021 tarih ve 2021092266Fir00000014 sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açılmıştır.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 55.maddesinde, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı, 58.maddesinde ise, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde dava açabileceği öngörülmüştür.

213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10.maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin, mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilciler, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, bu kişilerin bu ödevlerini yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı öngörülmüştür.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un "Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu" başlıklı mükerrer 35. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği düzenlemiştir. Bu maddeye 04.06.2008 tarih ve 5766 sayılı kanun ile eklenen "Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur." ve "Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz." şeklindeki beşinci ve altıncı bentler Anayasa Mahkemesi'nin 19.03.2015 tarih ve E:2014/144 ve 2015/29 sayılı kararıyla Anayasa'ya aykırı bulunarak iptaline karar verilmiştir.

213 Sayılı Kanun'un 113.maddesinde; "Zamanaşımı, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalmasıdır. Zamanaşımı, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade eder." hükmüne yer verilmiş, 114. maddesinin 1. fıkrasında, vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı hükme bağlanmış, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, "Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkur komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren işlemeye devam eder. Ancak işlemeyen süre her hal ve takdirde bir yıldan fazla olamaz" hükmüne yer verilmiştir. "Ceza Kesmede Zamanaşımı" başlıklı 374. maddesinde ise; vergi ziyaı cezasında cezanın bağlı olduğu vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın birinci gününden başlayarak beş yıl (114. maddenin ikinci fıkrası hükmü ceza zamanaşımı için de geçerlidir.) geçtikten sonra vergi cezası kesilemeyeceği, bu süreler içinde ceza ihbarnamesi tebliğ edilmekle zamanaşımının kesilmiş olacağı hükmü yer almaktadır.

Diğer taraftan, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un "Tahsil Zamanaşımı" başlıklı 102'nci maddesinde, "Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar. Para cezalarına ait hususi Kanunlardaki zamanaşımı hükümleri mahfuzdur. Zamanaşımından sonra mükellefin rızaen yapacağı ödemeler kabul olunur." hükmüne yer verilmiş, "Zamanaşımının Kesilmesi"başlıklı 103'üncü maddesinde ödeme, haciz tatbiki, cebren tahsil ve takip muameleleri sonucunda yapılan her çeşit tahsilat, ödeme emri tebliği, mal bildirimi, mal edinme ve mal artmalarının bildirilmesi, sayılan muamelelerden herhangi birinin kefile veya yabancı şahıs ve kurumlar mümessillerine tatbiki veya bunlar tarafından yapılması, ihtilaflı amme alacaklarında kaza mercilerince bozma kararı verilmesi, amme alacağının teminata bağlanması, kaza mercilerince icranın tehirine karar verilmesi, iki amme idaresi arasında mevcut bir borç için alacaklı amme idaresi tarafından borçlu amme idaresine borcun ödenmesi için yazı ile müracaat edilmesi, amme alacağının özel kanunlara göre ödenmek üzere müracaatta bulunulması ve/veya ödeme planına bağlanması durumlarında zamanaşımının kesileceği, kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren zamanaşımının yeniden işlemeye başlayacağı, zamanaşımının bir bozma kararı ile kesilmesi halinde zamanaşımı başlangıcının yeni vade gününün rastladığı, amme alacağının teminata bağlanması veya icranın kaza mercilerince durdurulması hallerinde zamanaşımı başlangıcınınteminatın kalktığı ve durma süresinin sona erdiği tarihin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılının ilk günü olacağı yine "Zamanaşımın İşlememesi" başlıklı başlıklı 104'üncü maddesinde, borçlunun yabancı memlekette bulunması, hileli iflas etmesi veya terekesinin tasfiyesi dolayısiyle hakkında takibat yapılmasına imkan yoksa bu hallerin devamı müddetince zamanaşımı işlemeyeceği, zamanaşımının işlememesi sebeplerinin kalktığı günün bitmesinden itibaren başlayacağı veya durmasından evvel başlamış olan cereyanına devam edeceği düzenlenmiştir.

Yukarıdaki yer verilen kanun hükümlerin incelenmesinden, şirketlerinin usulüne uygun olarak kesinleştirilmiş vergi borçlarından dolayı öncelikle o şirket adına kanunda belirtilen şekilde takip yapılacağı, borç ödenmediği takdirde şirket adına ödeme emri düzenleneceği ve kamu alacağının şirketten tahsil edilmesi için idarece 6183 sayılı Kanunda sayılan tüm takip yollarının tüketileceği ve buna rağmen kamu alacağı borçlu şirketten tahsil edilemezse veya tahsil edilemeyeceği anlaşılırsa şirket ortağı veya kanuni temsilciler adına borcun tamamı üzerinden ödeme emri düzenleneceği açıktır.

            Dava dosyasının incelenmesinden; asıl amme borçlusu Tasf.Hal. S.......................... Ltd. Şti.'den tahsil edilemediğinden bahisle 2006/8 ve 2006/1-12 dönemine ilişkin amme alacağının davacıdan tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına 22.09.2021 tarih ve 2021092266Fir00000014 sayılı ödeme emrinin düzenlendiği, bu ödeme emrinin davacıya tebliği üzerine de iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, dava konusu ödeme emri içeriği asıl amme borçlusu şirket adına düzenlenen 20080304145070003218 ve 3219 sayılı ödeme emirlerinin 08.11.2010 tarihinde ilanen tebliğ edildiği, söz konusu alacaklar için 2010 yılında ödeme emri tebliği ile kesilen tahsil zamanaşımı süresinin, kesilmenin rastladığı takvim yılını takip eden 01.01.2011 tarihinden itibaren 5. yılın sonunda 31.12.2015 tarihinde dolduğu,bu süre içerisinde davalı idarece zamanaşımını kesen başkaca sebeplerin de ortaya konulamadığı, her ne kadar idarece şirketin banka hesaplarına haciz konulması için 2013/2014/2015/2016/2017/2019 yıllarında muhtelif tarihli e-haciz bildirilerinin tanzim edildiği beyan edilmiş ise de, tek başına e-haciz bildirisi düzenlenmesinin zamanaşımı süresini kesmeyeceği, söz konusu e-haciz bildirilerine istinaden finans kurumları nezdindeki borçlu hesaplarına konulmuş haciz bulunması gerektiği, şirketin haciz tatbik edilmiş herhangi bir banka hesabının ise bulunmadığı anlaşıldığından, davacı hakkında düzenlenen ödeme emrinin tahsil zamanaşımı süresinin dolmasından sonra07.10.2021 tarihinde davacıya tebliğ edildiğigörüldüğünden, tahsil zamanaşımına uğrayanvergi borcundan dolayı davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka uygunluk görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle; davanınkabulüne, dava konusu ödeme emirinin iptaline, aşağıda dökümü yapılan 159,30-TL yargılama gideri ile A.A.Ü.T. Uyarınca belirlenen 2.840,00 TL avukatlık vekalet ücretinin davalı idare tarafından davacıya ödenmesine, artan posta avansının davacıya iadesine, işbu karara karşı, 2577 Sayılı İYUK m.45/1 uyarınca istinaf yolu kapalı olmak üzere,17/01/2022 tarihindekarar verildi.

HAKİM