Anayasa madde 38 “Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz” demektedir.
Vergi suçları ve ceza hukukunun temel ilkleri
Susma hakkı- defter ve belgeleri ibraz etmeme suçu
Anayasanın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” başlığını taşıyan 38.maddesi ile TCK’nın genel ilkeleri vergi suç ve cezaları için de geçerlidir.
Anayasanın vergi suç ve cezalarına ilişkin düzenlemelerinin vergi suçlarını da kapsaması anayasanın üst norm olmasından kaynaklanmaktadır.
Uluslararası sözleşmeler
Anayasanın 90. maddesine göre “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası adlaşmalar kanun hükmündedir.”
Anayasada kabul edilen kanunlar hiyerarşisine göre suç ve cezalarda en üst norm uluslararası sözleşmelerdir. Uluslararası sözleşmelerden sonra anayasa gelmektedir.
5237 sayılı TCK’nın genel hükümleri
5237 sayılı TCK’nın genel hükümleri vergi suç ve cezalarını da kapsar. TCK’nın 5. maddesi “Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza Kanunları ve ceza içeren Kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır” demektedir.
AİHM kararları
2577 sayılı İdari Yargılama usulü kanununun 53/3. maddesi AİHM kararlarını yeniden yargılama nedeni olarak kabul etmektedir.
5237 sayılı TCK’nın vergi suçlarını da kapsayan Genel Hükümleri:
Kanunilik , kanunların geriye yürümezliği, lehe olan kanunun uygulanması, cezaların şahsiliği, kararların gerekçeli olması, suçsuzluk karinesi, susma hakkı, kanuna aykırı olarak elde edilen bulguların delil olarak kabul edilemeyeceği, savunma hakkı ilkesi 5237 sayılı TCK’nın başlıca genel ilkeleri olarak sayılabilir.
SUSMA HAKKI
Bu yazıda vergi suç ve cezaları açısından önem arzeden “Susma hakkı” üzerinde duracağız. Anayasanın 38. maddesi susma hakkını temel insan hakkı kabul etmektedir.
38. madde “Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz” demektedir.
Defter ve belgeleri ibraz etmeme suçu
Anayasanın yukarıda anılan hükmü karşısında 213 sayılı VUK’un 359. maddesinin “a” fıkrasının 2. bendine düzenlenen defter, kayıt ve belgeleri gizleme yaygın söylemle ibraz etmem suçunun anayasaya aykırılığı ciddi bir sorun oluşturmaktadır.
Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeyi 18.5.2007 gün ve 26526 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 31.1.2007 gün ve E: 2004/31, K: 2007/11 sayılı kararında, Anayasanın 38. Maddesinin sekizinci fıkrasında düzenlenen susma hakkına aykırı görmemiştir.
Vergi idaresi, bir suçun varlığından şüphelenerek, mesela karşı incelemede mükellefin sahte belge kullandığından şüphelenerek defter ve belgeleri istiyorsa mükellefin “ susma hakkı” anayasal bir haktır. Ancak AYM birçok konuda devletçi bir yaklaşımla temel insan haklarını gözardı etmiştir. Bu nedenlerle AYM’nin Anayasaya yeni giren ve mahkemeye temel hak ve özgürlüklerin ihlalinin önüne geçme görevi yükleyen “bireysel başvuru” uygulamalarında hak ihlallerini önleyici bir tutum izleyeceği konusunda ciddi şüpheler mevcuttur. Bu konu ayrı bir yazı konusu olacağından bu kadarını söylemekle yetinelim.
AYM’nin bu kararına rağmen defter ve belgeleri ibraz etmeyerek susma hakkını kullananların bu nedenle ceza almaları halinde AYM’ye bireysel başvuru yapmaları ve buradan da olumlu bir sonuç alamadıkları takdirde AİHM başvurmaları anayasal bir haktır.
Kaldı ki AYM’nin yukarıda anılan kararı gözönünde bulundurulduğunda AYM’ye başvuru artık etkili bir kanun yolu olamayacağından doğrudan AİHM’ne başvuru mümkündür.
Sonuç olarak susma hakkı temel insan haklarından olmasına, anayasamızda düzenlenmesine ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde yer almasına rağmen defter ve belgeleri ibraz etmemek 213 sayılı VUK’da suç olarak düzenlenmiştir. Bu suçun yeniden ele alınarak bir suçlama şüphesi ile defter ve belgelerin istenmesi durumunda suç olmaktan çıkarılmasının doğru olacağını düşünmekteyiz.
Rahmi Ofluoğlu
Hukukçu
rahmi68@hotmail.com