Olaylar

Başvurucular Ahmet Özgan ve Şule Özgan

Başvurucular, murisleri S.Ö.nün davalı M.S.K.nın sevk ve idaresindeki araçta bulunduğu sırada meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybetmesi üzerine sigorta şirketi ve araç işleteni aleyhine tazminat davası açmıştır. Mahkeme bilirkişi incelemesi yaptırılması yoluna gitmiş, alınan ilk bilirkişi raporunda başvurucular için ayrı ayrı destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmıştır. Davalı tarafın bilirkişi raporuna itiraz etmesi üzerine mahkeme, ek rapor alınmasına; söz konusu ek rapora da yapılan itiraz üzerine yeniden ek rapor alınmasına karar vermiştir. Başvurucular, üçüncü bilirkişi raporunda hesaplanan zarar miktarının Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2010/470 sayılı dosyasında görülen davada talep ettikleri tazminat miktarını aşan kısmına ilişkin olarak yeni bir dava açmıştır. Mahkeme davayı kısmen kabul etmiş; ilk bilirkişi raporunda hesaplanan miktarlar üzerinden maddi tazminata hükmetmiş, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebini reddetmiştir. Kararın gerekçesinde; davacı tarafça itiraz edilmeyen ilk bilirkişi raporunda hesaplanan miktarın davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiğinden ilk rapor doğrultusunda karar verilmesi gerektiği, usuli kazanılmış hakkın davacıların itiraz etmediği ilk bilirkişi raporunda belirlenen zarar miktarı dışında kalan kısmı sona erdirme işlevinin söz konusu olduğu, ek dava açılmasının da karşı taraf lehine oluşan bu hakkı sona erdirmesinin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Anılan karar kanun yolu incelemelerinden geçerek kesinleşmiştir.

Baba Olduğunu İddia Eden Kişinin Soybağının Reddi Davasını Açma Şartlarına İlişkin Kuralın Anayasa’ya Aykırı Olduğu Baba Olduğunu İddia Eden Kişinin Soybağının Reddi Davasını Açma Şartlarına İlişkin Kuralın Anayasa’ya Aykırı Olduğu

Başvurucu İsmail Tuncel

Başvurucu, işçi olarak çalıştığı maden ocağında meydana gelen kazada sol ayak tendonunda yırtık ve sağ elinde kesi oluşacak şekilde yaralanmıştır. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanlığı Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Kocatepe Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezince (SGK Sağlık Merkezi) düzenlenen raporda başvurucunun meslekte kazanma gücü kaybı/maluliyet oranı (sürekli iş göremezlik derecesi) %14 olarak tespit edilmiş ve bu raporda kontrol muayenesi gerektiği hususuna da yer verilmiştir. Başvurucunun asliye hukuk mahkemesinde (mahkeme) açtığı dava devam ederken SGK Sağlık Merkezince yapılan kontrol muayenesi üzerine düzenlenen raporda da başvurucunun meslekte kazanma gücü kaybı oranı %14 olarak tespit edilmiştir. Yargılama sürecinde davalı işveren SGK Sağlık Merkezince tespit edilen %14 maluliyet oranına itiraz etmiştir. Bunun üzerine mahkeme dosyanın Adli Tıp 3. İhtisas Kuruluna (ATK) gönderilerek gerektiğinde şahıs da hazır edilecek şekilde rapor aldırılmasına karar vermiştir. ATK tarafından düzenlenen raporda başvurucunun maluliyet oranı %19 olarak tespit edilmiştir. Başvurucu, Mahkemeye sunduğu dilekçesinde ATK tarafından düzenlenen raporda iş gücü kaybı oranı %19 olarak tespit edildiğinden tazminat hesabında bu oranın dikkate alınması gerektiğini belirtmiş; aksi takdirde ATK Genel Kurulundan rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkeme ise SGK Sağlık Merkezi tarafından %14 olarak belirlenen maluliyet oranına başvurucunun itiraz etmediği, davalı tarafın itirazı üzerine dosyanın ATK'ya gönderildiği ve maluliyet oranının arttığı dikkate alındığında maluliyet oranı bakımından davalı taraf lehine usule ilişkin kazanılmış hak oluştuğu değerlendirmesinde bulunarak dosyanın ATK Genel Kuruluna gönderilmesi yönündeki talebi reddetmiş ve kusur oranlarının tayini için dosyanın bilirkişi incelemesine gönderilmesine karar vermiştir.

İddialar

Başvurucular, trafik ve iş kazasına bağlı olarak açtıkları davalarda zarar miktarının daha yüksek hesaplandığı ek bilirkişi raporunun hükme esas alınmaması ve gerçek zararlarının karşılanmaması nedenleriyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

1. Başvurucular Ahmet Özgan ve Şule Özgan Yönünden

Somut olayda mahkeme, ölen yakınlarının desteğinden yoksun kalmaları nedeniyle başvuruculara ödenmesi gereken maddi tazminat miktarının hesaplanması için bilirkişi incelemesi yaptırılması yoluna gitmiş; bu kapsamda düzenlenen ilk bilirkişi raporunda varsayıma dayanılarak hesaplama yapıldığını değerlendirmiş, ayrıca davalı tarafın da bu husustaki itirazlarını gözeterek bilirkişiden ek rapor istemiştir. Bu ek raporda başvurucuların maddi destek kaybının ilk rapordakinden daha yüksek hesaplanmasına ve tespit edilen fazlaya ilişkin bu miktarı başvurucular ek dava yoluyla talep etmesine rağmen mahkeme, başvurucuların ilk bilirkişi raporuna itiraz etmemesinin miktar yönünden karşı taraf lehine usule ilişkin kazanılmış hak oluşturduğunu kabul ederek ek bilirkişi raporunu hükme esas almamış ve bu kapsamdaki tazminat taleplerini reddetmiştir.

Bu çerçevede başvurucuların uğradığı maddi zararları mahkemece uyuşmazlığın çözümü için başvurulan bilirkişi incelemesi yoluyla olgusal olarak tespit edildiği hâlde bu zararın salt usule ilişkin sebeplerle karşılanmaması, başvurucuların gerçekte maddi hukuka göre sahip oldukları haklarının bizzat yargı kararıyla ortadan kaldırılması sonucunu doğurmuş ve başvurucuları, alacaklarını tam olarak talep etme imkânından yoksun bırakmıştır. Dolayısıyla usule ilişkin bu uygulamanın başvurucuların söz konusu hakkı elde etmek amacıyla açtıkları davayı anlamsız hâle getirdiği ve bu suretle başvuruculara şahsi olarak ağır ve orantısız bir külfet yüklediği değerlendirilmiştir. Bu itibarla mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

2. Başvurucu İsmail Tuncel Yönünden

Somut olayda başvurucunun maluliyet oranının daha yüksek olabileceği mahkemece uyuşmazlığın çözümü için başvurulan bilirkişi incelemesi yoluyla olgusal olarak tespit edilmiştir. Ancak bu durumun salt usule ilişkin sebeplerle, zararının belirlenmesinde değerlendirmeye alınmaması ve başvurucunun bu bağlamdaki fazlaya ilişkin talepleri için yeni bir dava açma yoluna yönlendirilmesi başvurucuyu gerçekte maddi hukuka göre sahip olabileceği hakkını aynı davada tam olarak talep etme imkânından yoksun bırakmıştır. Dolayısıyla usule ilişkin bu uygulamanın başvurucunun söz konusu hakkı elde etmek amacıyla açtığı davayı anlamsız hâle getirmiş, bu suretle başvurucuya şahsi olarak ağır ve orantısız bir külfet yüklemiştir. Bu itibarla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varılmıştır.

Diğer yandan somut olaydaki gibi iş kazasına bağlı olarak meydana gelen iş gücü kaybından doğan zararın tazmini talebine ilişkin davalarda kişilerin maluliyet oranının belirlenmesi uzmanlık gerektiren teknik bir konudur. Nitekim mahkemeler de uygulamada tereddütlü durumlarda maluliyet oranının tespiti için resen ya da tarafların talebi üzerine bilirkişi incelemesi yoluna başvurmaktadır. Dolayısıyla bu tür teknik bir konuda, dava açtığı sırada kişiden maluliyet oranının gerçekte ne olduğunu net bir şekilde öngörmesini ve davadaki talebini buna göre kesin olarak oluşturmasını/sınırlandırmasını beklemek işin mahiyeti ve uyuşmazlığın niteliğiyle bağdaşmaz.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

https://www.anayasa.gov.tr/

Editör: Mihriban Ataseven